Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta öne çıkanlar arasında elektronik, indie ve caz âlemlerinden birer albüm var.

Mount Kimbie – “Sunset Violent” 

Mount Kimbie yeni albümünde bir evrim geçirmiş. Sanki 2010’lar boyunca daldıkları elektronik müziğin derin sularından yüzeye çıkıp ‘90’ların shoegaze rock’ına demir atmış gibiler. Rock gruplarının elektronikleştiğini çok gördük ama elektronik gruplarının rock’laştığına da tanık oluyoruz. Hip hop’ın kendini neredeyse tamamen popa eklemlemesiyle alternatif müzik bu iki uç arasında yaşanıyor bu günlerde. Elektronik ve rock arasındaki sonsuz yelpazede. 

Haberin Devamı

Londra çıkışlı elektronik müzik ikilisi Mount Kimbie (Dom Maker ve Kai Campos) bunun farkında olmalı. Önceden hip hop, R&B üzerine yoğunlaşıyorlardı. İlk günden beri sokaklardan hip hop’ı alıp stüdyolarındaki cihazlarda evirip çevirip sesler ve beat’lerle oynayıp müzik ürettiklerini ve harika işler çıkardıklarını biliyoruz (“Crooks & Lovers”, 2010). Şimdi durum biraz farklı. Hip Hop beat’leri “Sunset Violent”a uğramıyor. 

Albüm baştan sona bir shoegaze albümü gibi gidiyor. ‘90’larda üretilmiş bir tür lo-fi garaj sound’una sahip. Minimal ama etkili bir sound. Ekibin önceki albümlerde de vokallerini üstlenmiş King Krule burada da devreye giriyor. “Dumb Guitar”, “Empty and Silent”, “Fishbrain” gibi birbirinden şahane, insanı hemen ele geçiren parçalarda vokalleri var. Ama yalnız değil. Ekibe yeni katılan Londra’da yerleşik, Meksika ve Fransız köklere sahip alternatif müzisyen besteci ve vokal Andrea Balency fark yaratmış. Mount Kimbie’nin alternatif, deneysel arayışlarını kendi adına üstlenmeyi beceren, parçaların ruhunu çok doğru kavramış bir şarkıcı. 

Mount Kimbie’nin resmi tur ekibine katılan iki isimden diğeri ‘multi instrumentalist’ müzisyen Marc Pell. Guildhall School of Music and Drama mezunu yetenekli bir müzisyen. 

Hafta içi Londra’nın en büyük bağımsız plakçısı Rough Trade’in Brick Lane’deki mekânında yeni albümlerini imzalıyorlardı.Tanışıp sohbet etme fırsatı buldum. Turnelerinin bir ayağının Babylon’da gerçekleşeceğini söylediler. Herkesi davet ettiler. Haberiniz olsun. 

Haberin Devamı

Vampire Weekend – “Only God Was Above Us” 

Vampire Weekend bugün üç kişiden ibaret. Ezra Koenig, Chris Baio ve Chris Thompson. Rostam Batmanglij solo işler yapmaya, ağabeyi Sal ile TV yapımcılığı işleri kovalamaya girişti. Ama o gittiğinden bu yana eksilen bir şey yok. Aksine grup kendini olabilecek en renkli şekillerde yeniden üretmeye devam ediyor. Vampire Weekend hiç bu kadar Vampire Weekend olmamıştı. Eksikliği bu kadar faydalı bir eleman görülmemiştir. 

10 şarkılık albümde; “Classical” mesela, dört dörtlük bir şarkı ve grubun sanatsal manifestosu gibi. “Connect”, piyano melodileriyle büyülüyor. Tek kelimeyle muhteşem. “Gen-X Cops” konsept olarak The Strokes’un “New York City Cops”unu hatırlattı. 

Bu kadar çok ritim kullanan, Hint ragalarından Afrika ritimlerine oradan Karayipler’e uzanan, bu geniş coğrafyayı hakkıyla müziğine yedirebilen başka pop grubu kalmadı. İndie, alternatif ve pop klişelerinden uzak orijinal bir şeyler dinlemek için bu hafta fırsat ayağımıza gelmiş gibi görünüyor. 

Haberin Devamı

Shabaka – “Perceive is Beauty, Acknowledge is Grace” 

Sons of Kemet, Shabaka and The Ancestors ile tanıdığımız caz müzisyeni, besteci ve saksafoncu Shabaka Hutchins’in ilk solo stüdyo albümü bu hafta raflardaki yerini aldı. Hutchins, Londra çağdaş caz çevrelerinin bir bakıma starlarından biri. Bugüne kadar pek çok albümde yer aldı, konserlerde çaldı, sanatçılara eşlik etti, ama ilk kez solo albümüyle karşımıza geliyor. Caz müziğini kendi yaşam felsefesiyle bir tür din gibi ele alan Hutchins’in albümü farklı bir boyutun kapılarını açıyor. Deneysel caz sevenler ve bu ekolün yıllar içindeki gelişimini takip edenler için ilgi çekici olabilir.