Durduk yerde konuyu açıyor değilim. Cumartesi günü Financial Times'ın hafta sonu ilavesinde giriş sayfasında yazan Simon Kuper konuya girmiş. Kuper'i "Futbol Asla Sadece Futbol Değildir" kitabından tanıyoruz. Ben kendisiyle ta 2003'te, o zaman çalıştığım Radikal için bir de röportaj yaptığımdan, nerede imzasını görsem her zaman ilgilenir okurum. İlk paragrafta "Sonunda Fransız vatandaşı olabildim" diye başlayınca daha da ilgimi çekti elbette.
Kuper bir dünya vatandaşı olduğunu ifade ediyor. Aile kökleri Rusya ve Güney Afrika'dan. Ardından, Britanyalı oluyorlar anladığımız kadarıyla. Kuper 2002'de Paris'e taşınıyor ve halen burada yaşıyor. Karısı Amerikalı ve 2017'de Fransız vatandaşlığı almış. Kuper'in yazısının başlığı "Fransız olmak piyangoyu kazanmak gibi".
Kuper'in Brexit karşıtı bir Britanyalı olduğu malum. Onun gibi milyonlarca insan Avrupa'nın bir parçası olarak kalmak istiyordu ama olmadı. Brexit'in gerçekleşmesinden kısa süre önce pek çok Britanyalının, eğer aile kökleri izin veriyorsa, AB üyesi ülkelerden birinden pasaport almak için harekete geçtiğini biliyorum. Tanıdığım İrlanda asıllı Brit arkadaşım mesela pasaportunu iki yıl kadar önce aldığında sevinçten parti vermişti. Pek çok Britanyalı Fransız, Portekiz, İspanya, İsveç köklerini araştırıp buldu ve pasaport almak için başvurdu. Kuper, Brexit'e kadar Britanya pasaportuyla gayet rahat ettiğini ancak Brexit'in ardından gerek oturma gerek çalışma bakımından AB üyesi ülkelerde rahat edemeyeceğini anladığından ve Paris'te ikamet ettiğinden Fransız olmaya karar verdiğini anlatıyor. Ona göre, Britanya pasaportunun değeri düştü. Günümüzde en değerli pasaport AB üyesi ülkelerden birinin pasaportu. Fransız, Alman, İtalyan diye okuyun siz bu cümleyi.
Fransız olmak çok zormuş, defalarca mülakattan geçmiş, kendisine casus olup olmadığını anlamak için pek çok soru sorulmuş, belli kurumlar sayılıp bunlardan para alıp almadığı sorulmuş. O kadar zor olmuş ki Kuper'e göre bu iş, piyango vurdu gibi hissettim diyor, vatandaşlığa kabul edildiğini haber veren mail'i aldığında.
Dünyada ne yaparsanız yapın, kim olursanız olun, gerçek şu ki pasaportunuz kadar güçlüsünüz. Ekonomist Branko Milanovic yaşam boyu elde ettiğimiz gelirin yüzde 60'ının hangi ülkenin vatandaşı olduğumuzla ilgili olduğunu söylüyor Kuper'in aktardığına göre. Yani aynı yeteneklere, aynı eğitime sahip iki kişiden biri Mali vatandaşı, diğeri Fransız mesela. Fransız beş altı katı daha fazla gelir elde edecek hayatı boyunca, Malili bire bir aynı özelliklere sahip muadilinden. Neden peki? Çünkü biri diğerinden çok daha zengin bir ülkenin vatandaşı. Fark bu.
“Şimdi bu adalet mi?” diye soruyorsunuz. Ama bu yanlış sorudur. Yanlış bakış açısıdır. “Benim ülkem neden zengin ve güçlü değil?” Doğru soru bu. Nedir yanlış olan ve nasıl düzeltilebilir? Bu konuda uğraşmadıkça evrenden kendiliğinden gelecek ve asla da gelmeyen bir adalete inanıp dururuz ölene kadar.
Neden böyle? Ne yapabilirim? Neyi değiştirebilirim? Nasıl değiştirebilirim? Bugün gözümüzün önünde Rusya-Ukrayna savaşı var. Rusya pasaportu giderek değer yitiriyor. Genç ve eğitimli insanlar, orta yaşlı beyaz yakalılar, yani ülkenin çağdaş dünyaya uyum sağlamış beyin gücü Rusya'dan kaçma peşinde. Neden? Çünkü ATM'den paralarını bile çekemiyorlar. Fiyatlar her gün katlanarak artıyor. Tepe yöneticisinden öğrencisine herkes yurt dışına kapağı atma peşinde. Bu yurt dışı ülkeler arasında güzel ülkemiz Türkiye de var. Ruslar, hükümetleri tarafından istemedikleri, rıza vermedikleri bir savaşa girdi. Belki 20-30 yıl daha düzelme şansı yok işlerin. Bir ömür demek.
Bu, savaşın güçlü tarafındaki ülke Rusya. Buna karşılık, savaşın güçsüz, mağdur tarafındaki ülkede milyonlarca insan Batı'ya AB üyesi ülkelere geçti. Bu milyonlarca insanın şu an bebek olan çocukları muhtemelen AB pasaportuna sahip olarak yaşayacak, eğitimler alacak ve bir şekilde onları çok daha iyi bir gelecek bekliyor olacak, diyor Kuper.
Şimdi kim kazanıyor kim kaybediyor savaşı? Daha doğrusu, savaşın kazananı var mı acaba?
Televizyonda füze, tank seyretmek yerine oturup bunları düşünmek lazım. İhtiyacımız olan budur.
Pasaporttan nereye geldik. O halde şöyle diyelim Kuper'e selam çakarak: Pasaport asla sadece pasaport değildir.