Biz milletçe gereken neyse yüz yıl önce yapmışız. Kafamız net, içimiz rahat. Kendimize has problemlerimizle boğuşuyoruz o doğru, ama hâlâ saltanat mı, cumhuriyet mi tartışması yapan ülkelerden değiliz neyse ki. Yapanlar, heveslenenler vardır belki ama toplumda bunların karşılığı sıfır.
İngilizler tartışıyor bu ara. Kraliçe’nin ölümünün ardından, yeni Kral’ın tahta çıkma merasimi sürerken ve daha da 10 gün boyunca sürecekken insanlar enteresan düşüncelere savruluyor Britanya’da. Çoğu, 96 yaşına kadar yaşayan Kraliçe’den başka bir hükümdar görmediği için konuyu içselleştirmişti çoktan. Şimdi herkesin gözü önünde gerçekleşen bu devir teslim insanların merakını uyandırıyor. Normalde sormayı unuttukları soruları sorduruyor. Kanıksadıkları gerçekleri yeniden gözden geçirtiyor. Kraliyet neden hâlâ var?
Haberlere göre, İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinden Yeni Zelanda’nın başbakanı Jacinda Ardern, “Ben ölmeden cumhuriyetle yönetildiğimizi göreceğime inanıyorum” demiş. Neden on binlerce kilometre uzaklıkta bir Kraliçe’nin kendi devletlerinin başkanı sayıldığını halka anlatmakta giderek zorlanıyor herhalde politikacılar. Haklılar da. Günümüzde saltanatın bir anlamı kaldı mı? İhtiyaç var mı böyle bir aileye? Herkes bu soruyu soruyor.
Bir dakika ama önemli bir nokta var. Onu da belirtmem lazım. Kraliyet, İngiltere’de bizdeki gibi anlaşılmıyor. Burada en fakirinden en zenginine, sıradan insanından soylusuna çoğunluk saltanat ailesine saygı duyuyor. Onaylamasa, eleştirse bile saygı duyuyor. Onlara yapılan herhangi bir saygısızlığı kendilerine yapılmış algılıyorlar. Yani bizdeki Twitter’da yapılan espriler burada yapıldığında kimse gülmez.
Çoğu sıradan İngiliz, Kraliçesi’ni ve Kral’ını seviyor. “Babadan oğula geçen imtiyaz evet kulağa saçma geliyor ama devamlılık da güzel bir şey” demekteler. Ben bunu çok tanıdığımdan duydum.
Geçen pazar mahallede çocuklar parkta oynarken bir masanın başında Birleşmiş Milletler temsilcileri gibi oturuyorduk. Ben cumhuriyet çocuğuyum. Yanımdaki İsveçli arkadaşım krallık rejiminde yaşıyor. İngiliz arkadaşla aralarında “consort” ne demek onu tartışmaya başladılar. İsveçli arkadaşım dönüp eşine, “Bizde consort diye bir şey var mı?” diye sordu. Bir yandan da krallık nasıl bir his, cumhuriyet nasıl bir his onu konuşmaya başladık.
Cumhuriyeti anlatmak, açıklamak bizim kaderimizmiş. Anlattık. Atatürk kimdir, Kurtuluş Savaşı nedir? Cumhuriyet olduk ama nasıl olduk? Neyin sonucunda olduk? Nasıl bir devrim yapıldı? İşgal altındaki bir ülkede, işgalcilerle aynı tarafta yer almış bir saltanat hükümetine karşı da nasıl mücadele edildi? Hepsini anlattık.
İnsanlar Osmanlı Hanedanı’nın şu anda nerede olduğunu içtenlikle merak etti. Konu cumhuriyetten hanedan hikâyelerine geldi. Sonunda işin aslı ortaya çıktı. Cumhuriyet iyi güzel ama hanedan dedikodusu her şeyden fazla merak ediliyor. Sonunda İngiliz dostumuz ağzından baklayı çıkardı: Kraliyet ailesinin bir bütçesinin olduğunu herkesin bildiğini ancak turizm ve imaj açısından ülkeye getirisinin daha fazla olduğunu açıklamaya başladı. Ben tabii cumhuriyetin vatanı olan, kraliyet ailesini giyotine yollamış Fransa’nın kraliyet turizminden İngiltere’den katbekat fazla para kazandığını, sadece Versailles Sarayı’nın bile tek başına İngiltere’nin kraliyet turizmi bütçesine denk olabileceğini anlatmadım.
Öte yandan, İngiltere’de kraliyete açıkça karşı olan bir sürü insan da tanıyorum. Bunlardan biri The Cure’un solisti Robert Smith. Bugünlerde Smith’in “Kraliyeti destekleyenler aptal” ana fikirli konuşması çok paylaşılıyor Twitter’da. Bu tip postların altı uzayıp giden tartışmalarla dolu. Krallık iyi mi, kötü mü?
2022 tarihli istatistiklere göre, Britanyalıların yüzde 62’si kraliyet rejimini destekliyor. Ancak detaylara bakacak olursak durum farklı. 18-24 yaş aralığında kraliyet rejimini destekleyenlerin oranı yüzde 33’e düşüyor. Yeni gelen kuşaklarda bu oranın daha da düşeceği belirtiliyor. Bu kuşaklar yaşlandıkça rejime destekleri doğal olarak biraz artacak ama her yeni kuşakla rejime destek azalacak. İngiltere’nin kraliyet ailesi bakalım bu konuları nasıl aşacak?
Neticede ben arkama yaslanıp, gülümseyerek izliyorum bu tartışmaları. Dedim ya, biz gerekeni 100 yıl önce yapmışız. İmtiyazları sona erdirmişiz. Maç anlatan spiker basitliğinde ifade edecek olursam: Şimdi onlar düşünsün.