Palmiyeler’in müziğini duyunca insanın gözünün önünde dertsiz tasasız bir gün batımı beliriyor. Bağlamsız, soyut, sonuna kadar depolitize, gündemden bihaber, daha da iyisi, gündemi ipine takmayan bir gün batımı.
Bu dertsiz-tasasızlığı eleştirilecek bir şey olmaktan çıkarıp tarz ve sanata dönüştürebilen ender ekiplerden Palmiyeler. Aynı albümü farklı versiyonlar, yeni şarkılar ve ince dokunuşlarla yeniden üretip kaydedip yayınlıyorlar adeta ilk günden bu yana. Bu tutarlılık ve estetik bütünlüğü değiştirmemelerini, arayışlara girmemelerini de işte aynı dertsiz tasasız ruh hâliyle açıklamak lazım. Klasik olmaya giden yol ufka doğru dosdoğru emin adımlarla yürümekten geçiyor. Sağa sola sapmaya gerek yok.
“İkimiz”, Kasım 2021-Şubat 2022 arasında grubun Amerika turnesinin ardından kaydedildi. 2021 Şubat’ından Ekim’ine kadar devam eden bu turnede ekip, Allah-Las’tan Pedrum Siadatian’ın solo projesi “PAINT” ve Mattson 2’dan Jared Mattson ile aynı sahneyi paylaştı. Grubun yedinci stüdyo albümü.
Psikedelik melodiler ve tonlar, garaj sound’unu yeniden yaratan davullar, şahane sek bir bas ve Mertcan Mertbilek’in minimal vokal/lirik anlayışı aynen devam ediyor. “İkimiz”, Palmiyeler’in diğer albümleri gibi 70’lerin aksak ritimlerine ve gitar/davul sound’una odaklanıyor. Bu bir tür, “genre” albümü ve türün çizdiği çerçeveden dışarı çıkmaya çok meraklı değil. Estetik bir bütünlük içinde enstrümanlar vokali, vokal enstrümanları ezmediğinde ortaya vokalli de olsa entrümantal gibi bir müzik çıkıyor.
Durum böyle olunca birçok gruptan ayrılmış oluyor Palmiyeler. Enstrümanların bir şarkıya eşlik ettiği, solistin şarkı söylediği diğer unsurların göge etmeden takıldığı bir müzik olmaktan çıkıyor müzik ve işte o noktada da zaten gün batımı belirmeye başlıyor. Belli bir türe odaklanan, kendini bu türle tanımlayan pek çok ekibin de zaten yapması gereken bu olmalı.
Palmiyeler; Mertcan Mertbilek, Tarık Töre, Rana Uludağ, Barış Konyalı
Açık bir ufuk…
Albümün açılışında 1 dakika 47 saniyelik intro, bitmeseydi keşke dedirten türde. Baştan sona enstürmantal bir albüm ya da 25 dakikalık kesintisiz bir yaz güzellemesi (Kool and The Gang’in “Summer Madness”ı gibi mesela) belki de özel bir proje olarak düşünülebilir.
“Yollar” ve “İkimiz” surf rock’a hafifçe funk’ı da iliştiriyor. Adını albüme veren şarkıda Anadolu rock tadı da hissediliyor inceden.
“Yaz Bittiğinde”nin tekdüzeliğini, “Gül Renkli Şafak Sökerken”in ritimsel zenginliğini hemen ilk dinleyişlerde dikkat çekici buldum.
“Shick & Schön”, albümün tek akustik şarkısı. Aynı zamanda da ilk single’dı. 1967’de Monterey Bay civarında beatnikler tarafından bestelenmiş klasik bir şarkının cover’ı da olabilirdi gayet rahat. “Bakma Ona Buna”da Hootie and the Blowfish tadı aldım.
Albümün ikinci enstürmantal parçası “Çiçeklerden Bir Yol” adını taşıyor ve çok çok güzel.
Kapanıştaki “Bilseydim”i dinlediğimde neden dokuz şarkı diye düşündüm. Eminim albüme koyulmamış pek çok şarkı var bir yerlerde.
Alfred Hitchcock’un meşhur mutluluk tanımı vardır: “Açık bir ufuk, önünde endişe edecek hiçbir şey yok.” “İkimiz”i dinleyerek buna benzer bir mertebeye hızla yükselmek mümkün. Ortamda biraz sahil, deniz falan olursa da iyi olur tabii…