2025, Fransız Besteci Maurice Ravel’in 150’nci yaşının kutlandığı yıl. O hâlde dinleyin: 1914 yılı mart ayında Ravel, doğduğu yer olan Bask bölgesindeki Saint-Jean-De-Luz’a yaptığı ziyaretin tadını çıkarıyordu. Yazı burada geçirmeyi planlamıştı ve başlangıçta her şey çok keyifliydi. Uzun zamandır yazmayı planladığı piyano triosuna sonunda başlamıştı. Köklerine çok bağlı biri olarak duyduğu yerel Bask ezgilerinin etkisinde ilk bölümü besteledi. Ancak dünya çok karışıktı ve korkulan gerçekleşti. Temmuz ayında savaş (I. Dünya Savaşı) başladı. Ravel ilk bölümünü tamamlayabildiği eserini hızla bitirmeye koyuldu. Ağustosta Fransa savaşa girdi. Eylül geldiğinde dört bölümlük eser tamamlanmıştı. Stravinsky’ye yazdığı bir mektupta beş aylık işi beş haftada bitirdiğini anlatıyor 39 yaşındaki Ravel.
Bu eseri yazarken tepesinde karanlık bulutlar dolanıyordu. Savaşın önüne koyduğu belirsizlik bugün de dinlediğinizde özellikle ikinci bölümdeki yoğun karanlık duyguyu, üçüncü bölümdeki hüznü, finaldeki çatışmayı açıklıyor. Ravel, 1914 Ekim’i geldiğinde gönüllü oldu ve orduya katıldı. Hava kuvvetlerine girmek istemişti ama hemşire yardımcılığı görevini verdiler. Ardından 1915’te kamyon şoförü oldu. 1916 geldiğinde sağlığı iyice bozulmuştu. Dizanteri oldu, ayak parmakları dondu. Cephe yıllarını 40 yaşında bir besteciye göre ağır şartlarda geçirdi.
Savaş sonrası hem fiziksel hem ruhsal olarak yorgundu. Kimi eleştirmenlere göre savaş sonrasında parlak işler yapamadı, daha çok turnelere verdi. Öğrendiğimize göre konser ücreti 10 bin dolar ve sınırsız Gauloises sigarasıymış.
Ravel’in sağlığı ilerleyen yıllarda giderek bozuldu. Geçirdiği bir kazada başını çarpması son yıllarında unutkanlık da dahil pek çok sorunla boğuşmasına ve sonunda beste yapamayacak duruma gelmesine neden oldu. Beyin travmasının sonuçlarına bağlı nedenlerden 1937’de öldüğünde Avrupa üzerinde yine kara bulutlar toplamıştı ve dünya yeniden büyük bir savaşın eşiğindeydi.
İlginçtir 1928’de tamamladığı “Bolero”, beste yapabildiği son döneme ait bir eser ve bugün Ravel’in en tanınmış işi. Ancak ben bu eserin tek başına Ravel’i temsil etmesine fena halde sinir olurum. Başta bahsettiğim “Piano Trio”yu çok daha yukarıya, ayrı bir yere koyarım. Hem o çalkantılı dönemde yaşamış bir insanın duygu yoğunluğu ve çelişkilerini olağanüstü bir müzikaliteyle anlatması bakımından, hem de bir filmden dolayı.
1992 yapımı Claude Sautet filmi “Ayazda Bir Yürek”i (Un Coeur en Hiver) 1990’larda Fransız Kültür’deki bir sinema haftasında seyretmiştim. İlk izleyişte film sizi önce keman virtüözü Camille’i oynayan Emmanuel Béart’ın saf güzelliğiyle büyülüyor. İçe dönük biri olan keman tamircisi Stephane ve ortağı pazarlamacı Maxime arasındaki ilişki, Camille’in varlığıyla bir sınava tabi tutulacak ve bu üç karakterin karmaşık duygu dünyasının yarattığı girdap sizi içine çekecek.
Her şey bir yana bu filmde müzik başroldeydi. Sonradan öğrendiğime göre Sautet bu esere yer alan enstrümanları karakterleriyle özdeşleştirmiş. Camille keman, Stephane piyano, Maxime çello.
1990’ların ortasında ne akıllı telefon ne de Shazam olduğundan bu filmde çalan müzikleri bulmak kolay değildi. Filmden kafamda melodilerle çıktım. Kaç gün sonra, hatırlamıyorum, yardım almak için Narmanlı Han’a Deniz’in dükkânına gittim. Şimdiki gibi avm değildi Narmanlı Han. Terk edilmiş, salaş, kedilerin ve bitkilerin istila ettiği bir tarihi avluydu. Kedileri aşıp dükkanâ girdim, derdimi anlattım. “Bana zaman ver bulmaya çalışırım dedi” Deniz. Bir zaman sonra yeniden uğradığımda kitap ve eşya yığınlarının arasından çıkarıp getirdi plağı. Unutmamıştı demek. “Maurice Ravel, Sonata for Violin and Piano Trio in A minor.” Plak, Ravel’in 100’üncü yaşı vesilesiyle yayınlanan seridendi. Ben Ravel’i böyle öğrendim. O yüzden de hiç unutmadım.
Yıl 2025. Ravel’in 150’nci yaşı. Dünya değişti, ülkeler, insanlar, toplumlar, denizler, dağlar, sahiller, İstanbul değişti. Müzik baki kaldı. Dünya gene ve her zamanki gibi karışık ve Ravel’in eserleri orada hazine gibi duruyor ve zamana meydan okuyor.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025