Cumhurbaşkanı Erdoğan’la üç gün boyunca Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’teydik.
Elbette anlatılacak, yazılacak çok şey var, ülke ve dünya gündemine dair.
Kırgızistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri aynı zamanda FETÖ terör örgütünün de güçlü olduğu yerler.
Türkiye’deki gibi, devlet yapılanmalarına sızmaları aynı.
Ve buralara da yine masum bir maskeyle girmeyi ve büyümeyi başarmışlar...
O da eğitim...
***
Eğitilenler ise o ülkelerin askeri, istihbarat ve bürokrasi kadrolarına yerleştirilmiş.
Tabii ki mahrem imamlar yönlendirmesiyle ve olağanüstü bir gizlilik içerisinde.
Para ve güç koridorlarına gizlice hükmeden bu kripto yapı, Amerika ve Batı ülkelerinin etkisi altında hizmet sektörü olarak sunularak, yine bu ülkeler tarafından palazlandırılmıştır...
Kırgızistan da bu kripto örgütün güçlü olduğu bir ülke...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan ve Kırgızistan gezilerine katıldığımda, birinci önceliğin FETÖ olduğuna şahit olduk.
Neden?
Çünkü böylesine hain ve tehlikeli bir yapının ülkemizde yaptıklarını bu kardeş dediğimiz ülkelere de anlatarak farkındalık oluşturmaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkelerdeki askeri ve istihbarat yapılanmalarına dikkat çekiyor.
***
Türkiye’den bu ülkelere kaçanların kimlikleri, nerede ve ne iş yaptıkları ve hangi adreste oturduklarına kadar tüm gizli bilgileri ve yapılanmalarına dair kripto çalışmaları bu ülkelerin en tepelerine ulaştırarak olası bir felaketi engellemek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, gittiği her ülkeye bunları anlatıyor...
Peki, bu kripto yapı hangi boşluktan ortaya çıkmıştır?
Bu olayın belki de kırk nedeni vardır ama mesele birinci nedeni bulabilmektir.
Bin yıldan bu yana 16 Türk devletinin tarihine iyi bakıp incelendiğinde şu gerçekle karşılaşılacaktır...
16 devletin hiçbirinde iktidarın yönetim ve siyasi anlayışında hedef tahtasına din oturtulmamıştır.
***
Oldukça önemli, tarihi analizler Ankara’da yapılan güvenlik zirvelerinde elbette dile getiriliyor...
Ve deniliyor ki Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren dine karşı başlayan karşı duruşlar ve Batılılaşma hareketleri ve cumhuriyetin kuruluşuyla tetiklenen ve hedef tahtasına konulan din, herkesin üzerinde olağanüstü travmatik sonuçlar doğuruyor.
Eskiye dönüşü engelleyebilmek adına da yapılan bürokratik ve siyasi baskıların getirdiği hamleler elbette Allah için dünyada yaşayan samimi Müslümanların üzerinde olumsuz bir etki bırakıyor.
Ve son yüzyıl boyunca, zamanla merkez sağdaki siyasi partilerin iktidara gelmesiyle bu durum hedeften çıkartılmaya çalışılsa da dini eğitim konusunda olağanüstü boşluklar oluşmasına ve böylece, samimiyetten uzak, kendi kendilerini kutsallaştıran tarikat ve uyduruk liderlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Yapıları benzer durumda olan bu tarikat ve liderlerinin samimiyetten uzak olanları dış güçlerin yönetimlerine girmekte sakınca görmez.
AK Parti’nin iktidara gelmesiyle son yüzyıl boyunca barışamayan devlet ile din olağanüstü bir stratejiyle bunu başardı; içerideki statükocu yapı aynı oranda büyük direniş gösterse de, oyunlar oynasa da barış gerçekleştirildi.
Bu durum olağanüstü bir radikalleşme tehlikesi olan dini cemaatlere at oynatacağı alan bırakmamaya başladı.
Cuma günkü yazımızda devam edeceğiz...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024