Geçtiğimiz ay 90 yaşında, sessiz sedasız veda etti hayata... Honda’nın patronu kadar adı duyulmamıştı belki ama şirketin otomobil işinde “gaza basmasını” sağlayan efsanevi bir kişiydi Tadashi Kume...
Üniversiteden mühendis olarak mezun olur olmaz, “gözlerini” Honda’da açmıştı Tadashi Kume. Mekanikten çok iyi anlıyor, parlak fikirleriyle takdir topluyordu. Bu yüzden de şirketin kurucusu Soichiro Honda yani “Honda-san” ile iyi bir ilişkisi vardı, sözleri ve önerileri dikkatle dinleniyordu. O sayede de önce şirketin başkanı oldu, ardından Honda’yı dünyanın en önemli otomobil üreticilerinden biri haline getirdi. Onlarca yıl Honda ile atan kalbi, sonunda geçtiğimiz ay, 90 yaşındayken durdu... Ama mirası, kolay silinecek gibi görünmüyor...
Dediğim gibi, aslında mühendisti. Asıl ilgi alanıysa motor tasarımıydı. Bu nedenle Honda’nın o dönemde en iyi bildiği alan olan motosiklet bölümünde, yarış motosikletleri için geliştirmeler yapıyordu. Bir süre sonra Honda’nın “RA302” Formula 1 otomobilinin de motoru Kume’nin elinden çıkmıştı.
Otomobil bölümü, küçük ve hava soğutmalı motorlara sahip modellerle adını duyurmaya çalışıyordu. Kume ise, bu hava soğutmalı motorların, ileride şirketin büyümesi önünde engel olacağını, özellikle Amerikan pazarında emisyon normlarını karşılamakta zorlanacağını öngörüyordu.
Bir devrim başlattı
Markanın tüm dünyada büyük atılım yapmasını sağlayan ilk nesil Civic’in geliştirme ekibinde yerini aldı. O dönem için “temiz” olarak nitelenebilecek CVCC (ilk Civic ABD pazarında bu adla satılmıştı) motorunun yaratılmasında da büyük rol oynadı. Ama bununla yetinmek istemiyordu Kume.
Arasının iyi olduğu Honda-san, hava soğutmalı motorların en büyük destekçisiydi. Ancak Kume, tam tersini düşünüyor ve şirketin su soğutmalı motorlara geçişinin önemini savunuyordu. Civic’in başarısı, Kume’yi haklı çıkarmış ve Honda’nın “batmak üzere olan” otomobil bölümü büyük sükse yapmıştı. Ancak bir türlü Bay Honda’yı ikna edemiyor, onunla zaman zaman hararetlenen tartışmalara girişiyordu. Sonunda bir ara çalışma günlerini azaltarak bu duruma tepki vermeye başlamıştı ki, ilginç bir gelişme oldu ve Tadashi Kume, Honda’nın üçüncü başkanı olarak ilan edildi.
1983’te şirketin başına geçen Kume, aklındaki fikirleri rahatça uygulayabilirdi artık... 1984’te Honda, ABD’deki üretimini ikiye katlayacağını açıkladı. Yetmedi, Civic’in ardından, şirket için çok önemli olan Amerikan pazarına yönelik daha büyük ve sedan karoserili bir model çıkartılması gerektiğini düşündü. Böylelikle ortaya çıkan Accord, 1985’te ABD’de önemli bir paya sahip Toyota’nın önüne geçerek, “En Çok Satan Otomobil” ünvanını da aldı.
‘Biz rakip değiliz!’
Kune birbiri ardına yeni bombalar patlatıp şirketin otomobil işindeki ününe ün katarken, otomotiv endüstrisini takip eden uzmanlar bile, bu gelişime şaşırıyordu. Nitekim Mazda gibi Japonya’da “küçük üreticiler” arasında sayılan Honda, liderliğe oynamaya başlamıştı. Zira attığı adımlarla, eskiden takip ettiği Toyota’ya esin kaynağı olmaya başlamıştı. Nitekim Amerikan pazarı için Acura gibi ayrı bir lüks marka yaratan Honda, buradaki üretim tesisi sayısını ve kapasitesini de artırıyordu. Toyota, onu izleyip Lexus’u yaratmıştı. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen Tadashi Kume, mütevazı olmayı elden bırıakmıyordu: “Rakamlardaki farklılık aşikar. Toyota’nın yakınında bile değiliz. Hatta rakip olarak görülecek kadar da güçlü değiliz, sadece iyi ürünler üretip müşterilerimizi mutlu etmeye çalışıyoruz.”
Her ne kadar böyle söylese de, Kume’nin yönetiminde Honda’nın imajı da değişti. Yeniliklerle anılmaya başlanan şirketin Tokyo’daki merkezi, Harajuku’dan daha pahalı bir yer olan Aoyama bölgesine taşındı.
Markayı resmen ‘uçurdu’
Ancak Kume’nin kafasındakiler, yapmak istedikleri bunlarla da sınırlı değildi. Örneğin Honda’ya bir “süper spor otomobil” gerektiğine inanıyordu. Bunun için de ünlü “NSX” projesinde önemli bir rol oynadı. Öyle ya, motorsporlarında bu denli faal ve başarılı olan bir marka, niçin bundan yararlanıp bir süper spor otomobil üretmesindi... Aracın testlerini ünlü Formula 1 pilotu Ayrton Senna yaparken, Kume de, fuarda bizzat tanıtımını yapmıştı.
Markanın Formula 1’e yeniden dönmesi konusunda da büyük çaba harcayan Kume, Honda’nın kendisine ait olan ve Japonya’da pek çok önemli yarışa ev sahipliği yapan “Twin Ring Motegi” pistinin yapımına da önayak oldu. Yetmedi, tüm dünyada büyük ses getiren ve marka açısından önemli bir prestij kazandıran ASIMO robot ve HondaJet projeleri de, yine Kume’nin önderliğinde başlatılmıştı.
1990’a kadar markayı neredeyse uçuran Kume, 1990’da artık görevini Nobuhiko Kawamoto’ya devrediyordu ancak yıllarca Danışma Kurulu’nda
yer alarak işinden Honda’dan kopmayacaktı... Taa ki 90 yaşında hayatına veda edene kadar...