Bir dönem dünyanın en önemli liderlerinden olan İran Şahı'na, sırf "oğlu otomobil kullanmasını öğrensin" diye, üç önemli Alman firmasının özel otomobil ürettiğini biliyor muydunuz?
Her ne kadar Avrupa ve Amerika, otomotiv endüstrisinin beşiği olsa da, bir dönem en nadide otomobillerini Ortadoğu ülkelerinin liderlerine satmışlar. Hatta bazıları, öyle otomobiller kullanmış ki, insanın dudağı uçukluyor. Bendeniz "motorlu araçlar faresi" şeklinde olduğumdan, gördükçe şaşkınlığımı ve heyecanımı gizleyemiyorum. Zira Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin, Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi ve elbette ki İran'ı İslam Devrimi'ne kadar yıllarca yöneten Pehlevi ailesi... Tüm bu adlarını saydığım liderlerin ve aile fertlerinin kullandığı otomobiller, adeta buzdağının görünen kısmı gibiydi zira. Saddam Hüseyin'in ölümü sonrası oturduğu saraydan çıkan spor otomobiller dudak uçuklatırken, Kaddafi, otomobil tutkusu nedeniyle bir araç bile ürettirmişti. Hafızam yanıltmıyorsa "Libya Roketi" diye adlandırılmış lüks bir hatchback olup, tasarımını "kendisinin yaptığı" söylenmişti. Tipini mi? Boşverin... İleride bir ara yazarım belki...
Yağmadan kurtuluş
Elbette bu tür hanedanların garajları, kendilerinin işbaşından gitmesinin ardından "yağmalanmış", hatta bazıları parçalanmıştı. Sadece İran Şahı'na ait otomobillerin büyük bölümü sağlam kalmış, saklanmıştı. Geçtiğimiz yıl fotoğraflarını gördüğüm kadarıyla, Rıza Şah ve Muhammed Rıza Şah Pehlevi'nin hem kendilerine hem de ailelerine ait otomobiller bir araya getirilerek, Tahran'da bir müze açıldı. Ciddi kalabalıklar çektiği belirtilen müzedeki araçlar, son yıllarda ciddi ekonomik zorluklar yaşayan İranlılar tarafından heyecanlı ve "gıpta dozu yüksek" bakışlarla seyrediliyordur eminim. En azından gördüğüm fotoğraflar öyle diyooo....
Elbette söz konusu müzede 50'yi aşkın ve bugün artık çok ciddi değerlere sahip klasiklerin olduğunu söylemem gerek. Ancak benim ilgili en çok çeken araçlar arasından üç tanesini size anlatmak istedim. Tabii ki hakkındaki kayıtlara ve bilgilere ulaşabildiğim kadarıyla... Nitekim bu araçlardan bazıları gerçekten "çok nadir" hatta "dünyada tek" diyebilirim. Dolayısıyla bilgiler de sınırlı.
Pahalı bir oyuncak!
Mesela mı? "MPV Tehran Type 1972" olarak anılan, bizim "Anadol Böcek"i ve Volkswagen'in "Buggy"sini andıran otomobili söyleyebilirim. Hakkında çok az bilgi ve fotoğraf bulunan bu otomobil, Muhammed Rıza Şah Pehlevi'nin oğlu Rıza Pehlevi'ye aitmiş. Daha doğrusu, 1972 yılında ve Rıza Pehlevi 12 yaşındayken, o dönemdeki Almanya Şansölyesi Willy Brand adına İran'daki büyükelçi tarafından Şah'a teslim, daha doğrusu hediye edilmiş. Amacı ise, muhtemelen daha bıyıkları bile çıkmamış bir genç olan Rıza Pehlevi'nin otomobil kullanmayı öğrenmesi, bir anlamda oynaması...
Her ne kadar bana "daha bitmemiş" gibi görünen bir otomobil gibi gelse de, aslında hepi topu bu... Yanu arka çamurlukları yarım ve lastikler resmen dışarıda duruyor. Çölde kullanılması için olsa gerek... Tek kişilik ve tasarımı büyük oranda o dönemin en önemli prototip otomobillerinden biri olan "Mercedes C111"i andırıyor. Arkada bulunan 4 silindirli motor ise muhtemelen Volkswagen üretimi ve 80 beygir gücünde. En büyük özelliği ise, iki adet anahtarı olması. Tıpkı Bugatti modelleri gibi. "Gümüş" olan sadece ilk 2 vitesin kullanılabilmesine ve hızın 30 km/s ile sınırlandırılmasını sağlıyor. "Altın" olansa, otomobilin diğer viteslerinin kullanılabilmesini, aracın, maksimum hızı olan 170 km/s'ye çıkabilmesine olanak tanıyormuş. Kimbilir kaç kez ikinci anahtara izin verilmişti? Zira babasının geceleri yarış yaptığı söylenirmiş hep. Belki de ona çekmişti... Bu arada Bugatti modellerinde de "son sürate" çıkılması için bir anahtar bulunmakta...
Peki bu otomobili kimin geliştirip ürettiğini merak etmediniz mi? Hemen söyleyeyim. Mercedes, Porsche ve Volkswagen'in "ortak" imzası var. Zira aracın adındaki "MPV" harfleri, bu markaların baş harfleri. Yoksa otomobil bir "minivan" değil arkadaşlar...
Kıssadan hisse, bazıları şanslıymış bir zamanlar işte...
İran bütçesinin 8’de biri!
Pehlevi ailesinin müzede bulunan otomobil koleksiyonunun belki de en değerli parçası, kuşkusuz 1930 model Amerikan “Pierce Arrow”un ürettiği “Model A” imiş. O dönemde ABD’de üretilen en pahalı otomobil olarak lanse edilen ve ilk çıktığında 30 bin dolara satılan aracı Rıza Şah Pehlevi satın aldırmış. Fiyatı, size pek yüksek gelmeyebilir. Ancak o tarihlerde bu paranın, İran’ın yıllık devlet bütçesinin 8’de biri olduğunu söylesem... Zira tamponları, farları, ön cam çerçevesi, radyatörü ve daha birçok parçası 18 ayar altınla kaplı. Şimdiki değerini tahmin etmek bile zor yani!
Sürpriz için yapılmış ama...
Müzede bana ilginç gelen bir diğer otomobil de, yine dünyada tek olan “Panther Lazer” adlı araç. Kanadalı Panther ithalatçısı, Robert Jankel’dan eşsiz bir otomobil yapmasını, bunu eşine hediye edeceğini söylemiş. Otomobilin motor ve yürüyen aksamları Jaguar’ın “XJ12” modelinden alınmış. Yani 12 silindirli bir araç. Gövdesi alüminyum ve üç kişilik. Üstelik de direksiyon tam ortada... Ancak otomobil, Kanadalı hanımefendiyi pek de cezbetmemiş ve İngiltere’ye geri gönderilmiş. 1974’te de, otomobil kullanmayı “MPV Tehran Type” ile öğrenen 14 yaşındaki veliaht Rıza Pehlevi için satın alınmış...