Gazze ve Batı Şeria’daki insanlık dramı o kadar ağır ki, İsrail’in başka köşelerinde devam eden acılara eğilme imkanı olmuyor. Ama hemen hemen İsrail’in tamamında Hamas’ın aldığı rehinelerin aileleri, yakınları, arkadaşları, ölenleri için de kalanları için de gözyaşı dökülüyor. Hamas 7 Ekim’de 251 Musevi ve yabancıyı esir alarak Gazze’ye götürmüştü. Bunlardan 4’ü geri gönderildi; 8’i İsrail tarafından kurtarıldı; 105’i ise 4 ayrı esir değişiminde serbest kaldı. Hamas’a göre İsrail baskınlarında, İsrail’e göre Hamas tarafından infaz edilen 37 rehinenin cesetleri ailelerine ulaştı. Şu anda 97 rehine hala Hamas’ın elinde ve sağ.
İnsanları böyle listeler halinde, sayılar olarak ifade ettiğinizde okuyanın, dinleyenin bir şey hissetmesi hemen hemen imkansız. Ama Hamas, hafta başında, sonuna kadar getirilen bir ateşkes ve esir değişiminde, son dakikada Netanyahu’nun anlaşmayı reddetmesi üzerine, 6 kişiyi infaz ederken çekilmiş videoları açıkladı. Videolar, ailelerine ulaştıktan sonra TV’lerde yayınlandı.
Bu 6 kişinin videosu, diyebiliriz ki, 7 Ekim baskınının kendisi kadar sarstı İsrail’i; halk görülmemiş ölçüde yollara döküldü. Adeta hemen her yerde hayat durdu. Çünkü videolarda, eğer anlaşma olsaydı, o gün serbest kalacak ikisi kadın 6 kişinin son anları gösteriliyordu. Bunların birisi, 24 yaşında Tel Avivli bir garson kadın, Eden Yeruşalmi’ydi. 7 Ekim’de işgal altındaki topraklarda yapılan müzik festivaline katılmak için gelmişti. Videoda önce genç kadın ailesine “Sizi seviyorum, sizi özledim” diyor; ardından cesedi görülüyordu. Eden, Arapça’daki gibi Cennet-Bahçe demek; Yeruşalmi de “Kudüslü” anlamına geliyor. Videoda Eden’in arkadan çekilmiş infaz sırasındaki görüntüsünün üstünde “askeri baskı = ölüm, rehine anlaşması = özgürlük” yazısı bulunuyordu.
Bu 6 kişinin öldürülmesi, siyonist olanı-olmayanı ile bütün İsrail’e (hatta tüm dünyaya) gösterdi ki, Netanyahu, “Bu rehineler için uzlaşmaya varırsak, Hamas bize istediğini yaptıracağını anlar ve daha çok rehine alır” mantığıyla, hiçbir rehine için pazarlık etmeyecek ve bundan sonra ateşkes ve değiş-tokuş ilan etmeyecek. Bu, katil Netanyahu’nun davranışına dair bir açıklama.
Bir diğeriyse, Netanyahu’yu başbakan olarak tutan (ve böylece onu ve karısını hapisten kurtaran) Siyonistlerin inanışına göre, Gazze’ye karşı savaşın 333 güne ulaşması ile tanrının, dünyanın sonunu getirmek için Armageddon’u (Meciddo Dağı savaşını) ilan etmesi için yeterli sürenin yarısı doldu; şimdi her an Mesih ortaya çıkabilir. (Bundan sonra 666 ve 999’uncu günlerde savaş bitecek ve kıyamet kopacak.)
Evet, bir kıyamet kopuyor; ama bu Haaretz gazetesi yazarı Alon Pinkas’ın ifadesiyle “Rezil ve alçak sahte Mesih’in bütün rehinelerin öldürülmesiyle sonuçlanacak planı ortaya çıktığı için, İsrail’de kopuyor.’’ Yazar, hafta başındaki yazısında, şöyle diyordu:
“Netanyahu’da akut bir siyasi bipolarite vakası var. Hem ihtişam sanrıları var; hem ‘İslamo-faşizme karşı Batı medeniyetinin kurtarıcısı’, hem her kuşakta bir kez gelen gerçek devlet adamı, hem de sürekli onun büyüklüğünün farkına varamayan nankör İsraillilerin kurbanı.”
Böyle bir liderin elinde sadece İsrail değil, ama bütün başkan adaylarının “kayıtsız şartsız yanındayız” dediği ABD, “bizim varlık sebebimiz İsrail’in güvenliğidir” diyen başbakanların Almanyası, ve iki lider arasında kim daha çok İsrail yanlısı kavgası yapılan AB zarar görüyor. İsrail, belki sağduyu sahibi İsraillilerin son günlerde gösterdiği direniş sürerse yeni bir seçime ve hükumete kavuşabilir.
Ama Netanyahu’ya silah, para ve cesaret verenler, Eden Yeruşalmi’nin ve 50 bin Filistinlinin kanını ellerinden nasıl temizleyecekler?