Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen yazımda (13 Mart), ülkesinde büyük bir insan trajedisine neden olmuş olan Suriye lideri Esad’ı CHP’nin dört kere ziyaret etmesinin ahlaki ve siyasi olarak gereksiz ve yararsız olduğunu, hatta CHP’ye zarar verdiğini yazmıştım.
CHP üst yöneticilerinden bazıları beni aradı. Kılıçdaroğlu da yazıyı okumuş. İlgileri için çok teşekkürler.
Şu söylendi; CHP, Suriye konusunda barışın yanında, bunun için de hem Esad’la, hem de muhalefetle konuşuyor.
Doğrusu, tatmin olmadım. CHP’ye yakın birçok akademisyenin ve gazetecinin de tatmin olmadığını biliyorum. CHP içinde de, ziyaretler konusunda net bir görüş olmadığını düşünüyorum.

Üç temel gelişme
CHP’nin Suriye politikasını eleştirirken, aklımda, “Türkiye’nin 2014 Ağustos’una kadar içinden geçeceği çok önemli süreçte CHP’nin ne yapacağı” sorusu da vardı.
Bu süreç, üç kritik gelişmeyi içeriyor; çözüm süreci, yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile yerel yönetim seçimleri.
Bu gelişmeler birbirleriyle bağlantılı ve Ağustos 2014’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyecekler.
CHP bu gelişmelere nasıl yaklaşacak?
Asıl soru bu?
CHP, çözüm sürecine karşı çıkmanın kendisine zarar vereceğini biliyor.
CHP, başkanlık sistemine karşı.
CHP, yerel yönetim seçimlerinde İstanbul’u kazanabilir.
O zaman, yukarıdaki soruyu yeniden soralım;
CHP, ne yapmalıdır ki, çözüm sürecini desteklerken, başkanlık sistemine de toplumsal destek kazanabilecek bir tarzda karşı çıksın ve İstanbul’u kazanabilsin? Bu, CHP için, yanıtlanması kolay olmayan bir soru.

Çözüm süreci ve başkanlık sistemi
CHP, çözüm süreci üzerine net bir pozisyonu olduğunu söylüyor.
Gerçekten öyle mi?
CHP’nin net pozisyonu olsaydı, bu yazının çıktığı bugün, CHP’de, çözüm süreci ve yeni anayasa üzerine çok önemli bir Olağanüstü Parti Meclisi toplantısı olmazdı.
Çözüm sürecinde önemli bir nokta, eşit vatandaşlık anlayışı. “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” kavramı, bu bağlamda, büyük ölçüde destek görüyor.
CHP’yse, anayasa komisyonunda, “Türk vatandaşlığı” kavramını masaya koydu.
Hatta, CHP’de, Türklük üst kimliğini güçlü seslendirenler var.
Eğer CHP, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kavramını, Parti Meclisi toplantısından geçiremezse, çözüm sürecinde AK Parti, BDP ve toplumun gerisinde kalacak.
Ve, çözüm sürecini desteklemiyor görüntüsünü verecek. Umarım, CHP, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramında uzlaşır.
Dahası, eğer bu uzlaşma olmazsa, CHP, haklı olarak eleştirdiği başkanlık sistemi tartışmasında da sıkıntı yaşayacak. Yaptığı her başkanlık sistemi eleştirisinde, “zaten CHP çözüm sürecini de desteklemiyor, bu nedenle, başkanlık sistemi önerisini kabul etmiyor” eleştirisiyle karşılaşacak. Bu eleştiri adil değil; ama, başta AK Parti ve BDP seçmenleri olmak üzere toplumda destek bulacak.

İstanbul’u kazanmak
CHP, 2014 yerel seçimlerinde, İstanbul’u kazanabilir.
Bu olasılık var; ama, Mustafa Sarıgül’ün CHP’nin İstanbul adayı olmasıyla mümkün. Kamuoyu yoklamaları, Mustafa Sarıgül’lü CHP’nin, Kadir Topbaş’lı AK Parti’ye ciddi rakip olabileceğini gösteriyor. Sarıgül-Topbaş makası iyice daralmış durumda.
Fakat, CHP önemli bir ikilemle yüz yüze:
Sarıgül, CHP üyesi değil. Hatta, CHP’de başkanlık yarışı yapmış, sonrası ihraç edilmiş birisi. Diğer taraftan, Sarıgül dışında hiçbir CHP adayı, Topbaş’a rakip olamıyor. CHP’nin, Sarıgül’süz İstanbul’u kazanması mümkün değil.
CHP’nin doğru risk yönetimi yapması ve hızlı karar vermesi lazım.
CHP nasıl bir karar verecek? Bilmiyoruz.
Bugün, çözüm sürecini destekleyecek, başkanlık sistemine doğru zeminde karşı çıkacak ve İstanbul’u kazanabilecek bir CHP’ye gereksinim var.
CHP’nin çözmesi gereken denklem de bu; üç alanda da başarılı olmak.
Suriye ve Esad ziyaretleri sorusuna, CHP’li yönetici arkadaşlar bu açıdan da baksalar...