“Suç ve suçlulara yönelik muamele konusunda halkın ruh hali ve öfkesi, herhangi bir ülkenin medeniyetini ölçen en şaşmaz sınavlardan biridir.”- Winston Churchill
ABD’nin dünyaya karşı çizdiği özgürlükler ülkesi imajının yanıltıcı bir maske olduğunun en bariz göstergelerinden biri Guantanamo’daki askeri hapishanedir. Kendisini hür dünyanın lideri olarak tanımlayan Amerikan devleti, bir suç atfetmeden, yargılama yapmadan insanların özgürlüklerini ellerinden almış, üstüne üstlük ağır işkencelere maruz bırakmıştır. Eski Başkan Obama Guantanamo’yu kapatma vaadini 8 yıl içinde gerçekleştirememiş, Amerikan zulmünün simgesi ayakta durmaya devam etmiştir. Şimdi ise Trump Guantanamo’nun kapasitesini 30 bin’e çıkarmayı planlıyor; göçmenleri oraya yollamak istiyor.
George W. Bush döneminde “terörle savaş” ilan edilmiş, terörist oldukları iddia edilen kişiler Guantanamo’daki askeri hapishaneye konulmuşlardı. Yerküre üzerindeki tüm hukuki temeller yok sayılarak, ne ile suçlandıkları dahi kendilerine söylenmeden, tüm hakları yok sayılmış, ucunda ışık olmayan bir tünele sokulmuşlardı. Savaş esirlerinin haklarını garanti altına alan Cenevre Sözleşmesi’ni de devre dışı bırakmak için bu mahkumlara “düşman savaşçısı” diye bir tanım uydurulmuştu.
Evrensel hukukta kişisel özgürlük
Hukukun en temel taşlarından biri “habeas corpus” kavramıdır. Magna Carta’dan bile daha önce, 1166 yılında İngiltere’de II. Henry döneminde ortaya çıkmıştır. Latinceden gelen bu terimin tam çevirisi “bedenleri göster (getir)” ya da “bedenler sizde” diyedir. Bir tutuklunun istendiğinde mahkemeye getirilmesi anlamındadır. Herkesin adil bir şekilde, usulüne uygun yargılanma hakkını garanti altına alır; özgürlüğünün ancak hukuka uygun bir biçimde kısıtlanabilmesini mümkün kılar.
Anglo-Sakson hukukunda doğan bu kavram, evrensel hukukun ve insan haklarının en temel dayanağını oluşturur. Örneğin anadili İspanyolca olan ülkelerde “amparo de libertad”( özgürlüğün korunması) biçimindedir. Bizde de Anayasa’nın 19. maddesi kişi hürriyetini keyfi tutuklamalara karşı korur. Kısacası artık bu devirde dünya üzerinde habeas corpus uygulanmadan bir süreç işletilmesi, hem de dünyaya özgürlük ve adalet ihraç ettiğini iddia eden ABD tarafından bunun yapılıyor olması bir hukuk katliamıdır. İşlediği suç ne olursa olsun, uygar bir ülke, istisnasız her kişiye adil yargılama hakkı tanımak mecburiyetindedir. Hukuk devleti hissi değil, akılcı davranır.
Küba’dan sert tepki
Guantanamo aslında Küba’da bulunan bir Amerikan askeri deniz üssüdür. Kötü üne sahip askeri hapishanenin dışında, göçmenler için 30 bin kapasiteli bir gözaltı merkezi (detention center) faaliyete geçirilmek istenmesi üzerine, Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, X üzerinden yaptığı açıklamada “vahşi bir eylem”, “yasadışı işgal edilmiş Küba toprağı” ifadelerini kullandı. Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez ise göçmenlerin Guantanamo’ya gönderilmesinin insanlığa ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyledi.
Her ülkenin sınırlarını koruma ve ülkesine gelen göçmenleri kontrol etme hakkı vardır, ancak konunun insanla ilgili olduğu göz ardı edilmemeli, insanlık onuruna yakışır şekilde davranılmalıdır. Tarih, suçu yabancılara atmanın doğurduğu feci sonuçlarla doludur.