Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Çağdaş insanlar için ölüm bizim çözebileceğimiz teknik bir problemdir” 

-Yuval Noah Hariri 

Tarih: 14 Haziran 2017, saat: 00.54. Şehrin en zengin bölgelerinden birinde, milyonluk arabaların park ettiği sokakların arasında bir gökdelende gecenin karanlığı yerini alevlere bırakmıştı. Dördüncü kattaki bir buzdolabındaki elektrik arızasından dolayı çıkan yangın tüm binaya yayılmış ve ancak 60 saat sonra söndürülebilmişti. İngiltere başkenti Londra’nın batısındaki Kensington & Chelsea bölgesi sınırları içinde yer alan Greenfell Kulesi yangınından bahsediyorum. 

Haberin Devamı

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri İngiltere’de çıkan en ölümcül yangında 72 kişi hayatını kaybetmişti. Binanın dışı yanıcı bir madde olan polietilen tabakasıyla kaplandığı için yangın kısa sürede yayılmıştı. Yangından sonra açılan soruşturma pek çok ihmal ve sistematik sorumsuzluk tespit etmişti. Ölümler önlenebilirdi. 

Kartalkaya’daki facia ile Greenfell yangını arasında çarpıcı benzerlikler var. İkisi de zenginlerin bulunduğu mahallerde yer alan binalar. Anlaşılıyor ki iki olayda da pek çok ihmal var; vahşi kapitalizmin insan canını hiçe sayması var. Bu devirde böyle bir yerde nasıl bu kadar çok insan kaybı olur diye isyan ettiren, öfkelendiren, adalet arayışına iten bir durum söz konusu. Ancak bu benzerlikler soruşturma sürecinde de olacak mı pek emin değilim. Greenfell soruşturması kapsamında 300’den fazla kamuya açık oturum düzenlendi, 1600 tanığın ifadesine başvuruldu. Yıllar içinde raporlar yayınlandı ve en son 2024 yılındaki raporda dönemim Muhafazakâr Parti iktidarı “kayıtsız” kalmakla suçlandı. Londra itfaiyesinde “liderlik eksikliği” olduğu saptandı. 

Hesap sorma kültürü 

Dünyanın neresinde olursa olsun, rasyonel düşüncenin, tedbir kültürünün, iş ahlakının, sorumluluk bilincinin eksikliği işte bu tür facialara yol açabiliyor. Yazının başında alıntı yaptığım Hariri’nin Homo Deus kitabında insanlığın artık ölümsüzlüğe doğru bir yolda olduğundan bahsediliyor. Hariri, bilim çağında gelişmiş toplumların ölüme bakış açısını şöyle açıklıyor: ölüm artık mistik ve çaresizlikle beklenilen bir şey değil, birinin bir yerde bir ihmali, hatası sonucu gerçekleşen bir kaza. Akılcılık felsefesini benimsemiş toplumlar, ölümün ardından hesap soruyor, bir daha olmaması için sıkı tedbirler alıyorlar. Adalet işlediğinde giden canlar geri gelmiyor ama toplumun yüreğindeki yangının üzerine su serpilmiş oluyor. 

Haberin Devamı

Af yetkisi 

Geçtiğimiz hafta Trump’ın yemin ederek resmen göreve başlaması, dünyayı akılcılık yolundan bir hayli saptıran bir gelişmeydi. Son derece agresif, tehditkâr bir konuşma yapan başkan Trump’ın ilk icraatlarından biri 6 Ocak Kongre Baskını sonucu suçlu bulunan mahkumları affetmek oldu. Biden ise başkanlığının son dakikalarında kendi aile fertleri ve eski Genelkurmay Başkanı Milley gibi Trump’ın hedef alabileceği devlet görevlilerinin yer aldığı bir af listesi açıkladı. Bu iki karar da çok eleştirildi; af gücünün artık suistimale çok açık bir hale geldiği yorumları yapıldı. 

Aslında uygarlık var olduğundan beri af yetkisi de mevcuttur. Antik Mezopotamya’da Sümer, Akad ve Babil uygarlıklarında kralların özel günlerde cezaları hafiflettiği Ur Nammu Yasası ve Hammurabi Yasası’nda görülmektedir. Antik Yunan’da toplu bağışlama eylemleri kayda geçmiştir. Roma imparatorları merhamet edebilirler ve af yetkisi kullanabilirlerdi. Doğu Roma yani Bizans’a taşınan bu kültür daha sonra Avrupa monarşilerini de etkilemişti. Günümüzde ise genellikle devlet başkanları bu güce sahiplerdir. Aslında af bir bakıma toplumun vicdanının bir yansımasıdır. Ne kadar eksiksiz, bağımsız, tarafsız bir sistem kurulsa da vicdanı körelmiş toplumlar yaşayamazlar. 

Haberin Devamı

Af yetkisi bir bakıma bir itfaiye pompası işlevi görür. Her şey mükemmele yakın dizayn edilse bile bazen sistem işlemeyebilir. Bu durumlarda başkan af gücünü kullanarak toplumun yüreğindeki adalet yangınını söndürebilir. İşte bu güç suistimal edilip, akılcı bir şekilde kullanılmazsa tüm ülke yanar.