Biraz da akıl gerek

2 Şubat 2014

Fenerbahçe’nin bu sezon Karabük deplasmanı hariç yüreğini ortaya koymadığı maç neredeyse yok gibi. Hep arzulu, hep coşkulu... Ancak tüm bu istek ve iştah rakipleri sindirmeye, rahat kazanmaya yetmiyor. Çünkü üretim eksik... Fizik güç kadar, biraz da akıl gerek...
Büyük bir emekle kazanılan topları, sonuç verecek ciddi pozisyonları tehlikeye dö-nüştürecek bir usta yok ne yazık ki... Final paslarını atacak, forvetleri golle burun buruna sokacak, tüm koordinasyonu sağlayacak, gerektiğinde oyunu soğutacak, rahatlatacak bir lider eksikliği sezon başından bu yana bas bas bağırıyor... Duyan yok maalesef...
Şu çok net... Mevcut orta saha oyuncuları ile özellikle deplasmanları öyle güle oynaya geçemezsiniz. Hele de dananın kuyruğunun kopacağı, her puanın altın niteliğinde olduğu sezonun ikinci yarısında... Ne Topal, ne Emre, ne Meireles, ne Holmen, ne Cristian bir 10 numara... Bir tek Salih’in kumaşı buna yatkın ama o da ilerleyeceği yerde geriye gidiyor...
Eskişehir’de ilk yarı ev sahibinin baskısı ile başladı. Yine çok pasla oyunu kontrolleri altına aldılar. Belki de rakiplerini kendi silahı ile vurdular. Hücum bölgesindeki beceriksizlik golü çabuk bulmalarını etkiledi. Ama

Yazının Devamı

Bu araba devrilmez!

28 Ocak 2014

Ligin ilk yarısında Fenerbahçe’yi rakiplerinden ayıran sadece kaliteli bir kadro, bilimsel çalışma, iyi yönetim ve disiplin ortamı değildi...
Teknik Direktör Ersun Yanal, takımını öncelikle kulübün yakasını bir türlü bırakmayan 3 Temmuz sürecinden sıyırmayı başarmıştı... Tamamen futbolu odaklanmıştı... Kısacası sahayı bir şekilde kurtarmıştı... Ancak son Yargıtay kararı gösterdi ki, Fenerbahçe’yi yine o girdabın içine bir şekilde çekmiş...
Bu maç Başkan Aziz Yıldırım’ın “19. şampiyonluğu istiyorum. Bu sezon bizim için çok önemli” talimatının motivasyon yerine sarı-lacivertli oyuncuların kafasını iyice bulandırdığının bir göstergesiydi adeta...
Evet Fenerbahçe’nin coşkusu ve heyecanı yine fazlasıyla vardı... Ama oyuncuların yüzlerine yansıyan gerilim ve baskı maça hükmetmelerini, pozisyon üretmelerini, topu istedikleri gibi yönlendirmelerini ciddi ciddi engelliyordu. Hele hazırlık dönemini çok iyi değerlendiren, Hleb gibi müthiş bir tecrübe ile kumaşı biraz daha parlayan Konyaspor’un önde basan, dirençli, iştahlı futbolu da geceye eklenince liderin kimyası tamamen bozuldu.
Kadıköy’de rakiplerin puan kayıpları sonrası doğal olarak gövde gösterisi yapması beklenen

Yazının Devamı

Alın yazısı!

25 Kasım 2013

Ersun Yanal, ligin en az şut çeken takımı olan Antalyaspor’un karşısına doğal olarak ofansif gücü daha yüksek bir orta saha ile çıkmayı yeğlemişti. Doğru bir tercih yaptığı da daha ilk saniyeden belgelendi.
Çünkü Fenerbahçe kabına sığmayan bir görüntü veriyordu. Rakip ceza sahasına ışık hızıyla ulaşan, sağlı sollu bindirmelerle Antalyaspor savunmasını sersemleten sarı-lacivertliler ilk 10 dakikaya bir gol sığdırırken, üç net pozisyonu da akıl almaz biçimde kaçırıyordu.
Sahada bir Gökhan Gönül vardı. Mübarek sanki “Marmaray”...
Fenerbahçe’yi göz açıp kapayıncaya kadar karşı kaleye getiriyor, tribünler milli oyuncunun asistlerini saymakta adeta zorlanıyordu...
Ama rakibin havlu atmasını sağlayacak son yumruk bir türlü gelmeyince “Bu maç sabaha kadar oynansa Fenerbahçe kazanır” görüntüsü zihinlerde “atamayana atacaklar galiba” endişesini yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştı ki, Antalyaspor’un beraberlik golü geldi. Samet Aybaba’nın maç öncesi dile getirdiği “Fenerbahçe’nin sürekli hücuma çıkan beklerinin arkasına sarkarak sonuca gitmeye çalışacağız” planı tutmasa da bir duran top gecenin rengini değiştirdi.
Antalyaspor ceza alanı içinde Sow, Webo, Alper ve Cristian’ın

Yazının Devamı

Aldatmasın

22 Eylül 2013

Skor tabelasına bakıp da sakın da Fenerbahçe’de tüm taşların yerini oturduğunu düşünüp, “Vay be yine silindir gibi rakibi ezmişler” demeyin... Elazığspor’un yenilmek için her türlü davetiyeyi çıkardığı, galibiyeti altın tepside sunduğu bir doksan dakikanın ürünüydü bu farklı sonuç...
Rakibin kendi kalesine attığı bir şans golü, ardından Kuyt’a antrenmanda bile izin verilmeyecek bir savunma arkası koşusu maçı erkenden bitirdi... İkinci yarıda “Rus ruleti” oynamayı ilk dakikadan itibaren aklına koyan Elazığspor karşısında Fenerbahçe’nin çok fazla geniş alan bulacağı, rahat pozisyonlar yakalacağı aşikardı. Nitekim de öyle oldu. Sezonun belki de en kolay üç puanı cebe koyuldu.
Ersun Yanal, Fenerbahçe’de bir değişimin peşinde... Önde baskı kuran, kanatlardan sürekli bindirmeler yapan, oyunun her anında risk alabilen bir takım yaratmak istediğini her fırsatta dile getiriyor...
Buraya kadar her şey güzel de sahaya çıkan kadroya bakıyorsunuz, Alves’i kenara koyun Aykut Kocaman’ın ideal on biri... Yan pas oynamaya alışmış, durağan, hem rakibin, hem kendi taraftarının canını sıkan bir anlayışın uygulayıcıları...
Şimdi bu takımdan direkt kaleye oynamaya çalışan, tempolu bir

Yazının Devamı

Ustalık farkı

12 Ağustos 2013

Fatih Terim ezeli rakibini o kadar iyi analiz etmiş ki, iki yabancı stoperini tribüne göndermekten çekinmemiş, Süper Kupa finali için Gökhan Zan-Semih ikilisini yeterli görmüştü. 6. yabancı olarak Amrabat tercihi, belki de günler önce belirlenen taktiğin bir ürünüydü.
Nitekim Amrabat, hazırlık maçları dahil savunmasının sağı her an kırılmaya müsait bir fay hattını andıran Fenerbahçe’yi en çok sıkıntıya sokan isimdi. Özellikle ilk devre mükemmel işler yaptı. Yorulup çıkana kadar Mehmet Topuz’un bölgesini kevgire çevirdi. Galatasaray’ın ilk yarım saat tempoyu fazla yükseltmemesi - bunda Selçuk, Hamit ve Sneijder’in etkisizliği önemli etkendi - Fenerbahçe’yi sanki başa baş oynuyormuş gibi gösterdi. Ancak 35. dakikadan itibaren sazı eline alan Galatasaray son düdüğe kadar maçın tek hakimiydi. Alves’in atılmasından sonra ise Fenerbahçe’nin gol yememesi ve oyunu uzatmaya kadar götürmesi mucize ile eşdeğerdi. Ancak Drogba’nın kafası adaletin tecellisi gibiydi.
Şurası bir gerçek ki, bu kadar formsuz ve hazır olmayan oyuncusu varken Fenerbahçe’nin bu tip maçların altından kalkması şimdilik çok zor. Ersun Yanal dönemi sonrası daha coşkulu, daha tempolu oynaması beklenen

Yazının Devamı

Büyük değişim

22 Temmuz 2013

Fenerbahçe’de Ersun Yanal sonrası gözle görülür en önemli değişiklik yalancı pasların bir kenara bırakılması olmuş...
Yıllardır kontrollü ve defansif yönü yüksek oyun anlayışı ile taraftarına sıkıntıdan kurdeşen döktüren, o seyredilmesi eziyet veren takım gitmiş, yerine savaşçı ve süratli bir F.Bahçe gelmiş...
20 günlük bir sürede gerçekleşen bu dönüşüm bir iki ay sonra karşımıza çok daha dinamik, ne yaptığını bilen, agresif bir takımın çıkacağının işaretlerini taşıyor. Ancak madalyonun diğer yüzünde de Ersun hocayı çok zor kararlar bekliyor. Dün sahaya yedi yabancı ile çıkan Yanal belli ki hazırlık döneminde ideal kadroyu oluşturmaktan çok, hangi futbolcuları eleyeceğinin hesapları içinde. Yola çıkacağı kadroyu belirlerken adaletten sapmamak adına hassas bir terazi kurmuş. Sonuçlardan çok eldeki malzemeyi görmek istiyor. Fakat bu takıma son şeklini verebilmek o kadar kolay değil. Çünkü oyuncuların kapasitesi birbirlerine çok yakın...
Gökhan Gönül’ün yokluğunda belli ki sağ bek görevini Bekir üstlenecek. Ancak Bekir iyi niyetli oyununa rağmen o bölgede sistemin bir parçası olamaz. Salzburg maçları öncesi soru işareti taşıyan tek yer burası...
Lankaran karşısında görüldü

Yazının Devamı

Bu Fener’in izahı yok!

6 Mayıs 2013

Benfica maçı Fenerbahçe’nin hem ayaklarına, hem de beynine öyle bir pranga vurmuş ki, Belediye karşısında sezonu erken kapatmış izlenimi veren bir takım vardı sahada... Kaleci Eduardo’nun yere yatmadan soyunma odasına gittiği ilk yarıyı Fenerbahçe’nin geride tamamlaması bu yüzden kimseye sürpriz olmadı. İlk dakikadan itibaren Mehmet Topuz, Egemen, Bekir, Hasan Ali dörtlüsüne hiçbir baskı yapmayan, topu rakibine bırakan ancak iki oyun kurucu; Cristian ve Emre’nin tüm pas bağlantılarını başarıyla tıkayan Belediye’nin niyeti belliydi. Sabırla hata bekleyip, hızlı ön adamlarla sonuca gitmek... Plan tıkır tıkır işledi... Egemen ve Mehmet Topal’ın dışında oyuna ağırlığını koymaya çalışan başka bir isim çıkmayınca Fenerbahçe’de üretkenlik sıfırı geçemedi, savunmanın ileride yakalandığı bir pozisyonda da genç Ömer Can faturayı kesti...
İkinci yarıda Belediye, Akhisar’ın da mağlup olduğu haberini almış olsa gerek, oyun düzenini 1-9-1’e çevirdi. Takımının oyunundan çok memnun kalan (!) Aykut Kocaman sahaya yine aynı 11 ile dönse de Belediye’nin bu geri çekilişi, Fenerbahçe’nin ister istemez rakip ceza sahası çevresinde daha çok görülmesini sağladı. Ardından Salih ve Semih’i de oyuna

Yazının Devamı

Hayat böyle işte

29 Nisan 2013

Başınıza ne gelirse gelsin hayata devam mecburiyeti koymuşlar... Bir şekilde yaşamak gerekiyor. Fenerbahçe o görkemli Benfica zaferinden sonra Kayserispor maçına işte böyle bir felsefe ile başladı.
Şampiyonluk geçen hafta Ankara’da gitmiş, kupa çoktan başka ellerin olmuştu. Teknik Direktör Aykut Kocaman’ın sadece antrenmanlarda birbirlerini gören ilk 11’i de gerçeklerin kabulünden başka bir şey değildi. Fenerbahçe’nin ilk 10 dakika oyun üstünlüğünü tamamen rakibe bırakması, kalesinde biri golle sonuçlanan üç pozisyon görmesi, Benfica deplasmanı öncesi takımını adeta uğurlamaya gelen tribünleri ister istemez gerdi...
Fenerbahçe tempoyu yükseltmeye çalışsa da Mehmet Topuz’un orta alandaki dağınıklığı ve dikkatsizliği, Mehmet Topal’ın yükünü ikiye katlıyor, hücumda Stoch’un tüm iyi niyetine rağmen üretkenlik adına “sıfır”larda gezinen Krasiç ve Webo ikilisi ile rakip savunmayı tehdit etmek imkansızlaşıyordu. Kısacası arzusu olan Fenerbahçe’de beyinlerin verdiği emirleri ayaklar yerine getirmekte zorlanınca Şükrü Saracoğlu Stadı’nı dolduranlar uzun süre bir “kör dövüşü”ne tanıklık ettiler.
İkinci yarı başında şampiyonluk gitse de hala Şampiyonlar Ligi gibi bir hedefi olduğunu

Yazının Devamı