Pandeminin başından itibaren içimiz dışımız koronavirüsle doldu. Başta pandemi ne demekten tutun da covid-19 nedir, nasıl bulaşır, neler yapar, nasıl korunmalı her birimiz öğrendik. Neredeyse bir doktor kadar bilecek derecede bilgi yağmuruna tutuldunuz. Bu pandemi bitene kadar da bu durum böyle sürecek gibi gözüküyor. Aşılar başladı kurtuluyoruz diyoruz, bu sefer hangi aşı ne kadar korur o aşı mı bu aşı mı diye konuşuluyor. Yok, efendim virüste mutasyon oldu aşı koruyacak mı, hasta olan kişi yeniden hasta olur mu ya da aşılananlara mutasyonlu virüs bulaşınca hastalık yapar mı, eğer hastalanırlarsa o zaman hastalık nasıl seyreder ya da iyileştik ama bir izi kalacak mı, akciğer dışında başka organlarda da hasar bırakır mı, kalpte ne olur bu hasarlar sonradan ortaya çıkar mı? Ben bugün sizi tüm bu sorulardan uzaklaştırıp farklı bir konuya götüreceğim. Tıptaki kullanımı aslında çok eskilere dayanan bizim daha çok tanı yöntemi olarak tanıdığımız bir terapi alanı olan manyetik terapiden bahsedeceğim.
Manyetik etki
Manyetik terapi adından da anlaşıldığı gibi mıknatıs gücüne dayalı bir terapi türü. Mıknatısla neyin terapisi olacak diyeceksiniz. Bu oldukça karışık bir konu aslında ama bir o kadar da ilginç. Önce lisedeki fizik bilgilerimize biraz gidelim. Atom adı verilen küçük parçacığı hatırlayalım. Yeryüzünde canlı cansız bütün varlıkların en küçük parçacığı olan atom, pozitif elektrik yüküne sahip protonların ve yüksüz nötronların bulunduğu bir çekirdek ile bu çekirdek etrafında dönen negatif elektrik yüküne sahip elektronlardan oluşuyor. Atomlar birleşerek molekülleri, moleküller birleşerek daha büyük yapıları oluşturuyor. Atomlardan moleküllere, hücrelerden organlara ve organizmaya kadar tüm bu yapıları bir arada tutan kuvvetlerin içinde en öne çıkanı elektromanyetik kuvvettir. İçinden elektrik akımı geçen bir iletkenin etrafında, cevap olarak manyetik alan oluşur. Bunun tersi de doğrudur. Yani manyetik alan, çevresindeki iletken dokuda akım oluşturabilir. 1800’lü yıllarda ünlü fizikçi Michael Faraday’ın çalışmalarından beri bunu biliyoruz. İnsan vücudundaki her hücrenin kendine özgü bir elektrik devresinin olduğunu ve vücudumuzu bir ağ gibi saran sinir sistemini de düşünecek olursak, bedenimizin de bir elektromanyetik cihaz gibi olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca evrende de bir manyetik alan söz konusudur. Dünya’nın etrafındaki manyetik alan, yeryüzünü Güneş’ten gelen zararlı ışınlardan koruyan bir kalkan görevi görür. Manyetik alanlar ayrıca günlük elektrikli cihazlar tarafından da yaratılır. Televizyon, bilgisayar, cep telefonları, mikrodalga fırın, elektrik kabloları birer manyetik alan yaratıcılarıdır.
Tıpta manyetik etki
Manyetik rezonans (MR) ile görüntüleme canlıların iç yapısını görüntülemede tıpta kullanılan bir yöntemdir. MR’da radyasyon kullanılmaz, onun yerine manyetik alanla vücuttaki hidrojen atomlarının çekirdeklerindeki proton uyarılır ve hareketleri bilgisayar ortamına aktararak görüntü oluşturulur. Günümüzde MR özellikle yumuşak dokuları görüntülemede kullanılır. MR tetkiki yalnızca tanı koyma amacıyla kullanılmaz. Aynı zamanda ayırıcı tanıda, hastalığa eşlik eden sorunların saptanmasında, tedaviyi planlamada ve mevcut hastalığın derecesinin saptanmasında ve geleceğinin öngörüsü için yol göstermede son derecede önemli bir tetkiktir. Manyetik özellik tıpta tanı alanı dışında da etkili bir özellik olarak karşımıza çıkar. Elektromanyetik enerji, tipine ve gücüne bağlı olarak hastalık üretmeye ve iyileşmeye yardımcı olabilir. 1974’te fizikçi Albert Roy Davis, bu konudaki çalışmalarıyla pozitif ve negatif manyetik kutupların biyolojik sistemler üzerinde farklı etkileri olduğunu belirtmiştir. Mıknatısların hayvanlarda kanser hücrelerini öldürmek için kullanılabileceğini, artrit, kısırlık ve yaşlanma ile ilgili kronik hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceğini öne sürmüştür. Negatif manyetik alanların canlı organizmalar üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu, pozitif manyetik alanların ise zararlı olduğu sonucuna varmıştır. Davis’e göre negatif kutup nöronları yatıştırır ve dinlenmeyi, gevşemeyi ve uykuyu teşvik eder. Hatta manyetik alan ölçüm birimi olan Gauss gücü yeterince yüksek olduğunda, genel anestezi bile yapabilir. Nöron sakinleştirici olduğu için de, nevroz, psikoz, nöbetler, bağımlılıktan kaçınma ve hareket bozukluklarının kontrolünde kullanılabilir. Vücut herhangi bir strese karşı koymak için negatif manyetik alan enerjisiyle yanıt verir. Çünkü Davis’e göre negatif manyetik alan, pH’ın normalleştirilmesi (asit-baz dengesi), hücresel şişme veya ödemin düzeltmesi ve moleküler oksijenin serbest bırakılması ile iyileşmeye yardım eder. Buna karşılık, pozitif kutbu vücut üzerinde stresli bir etkiye sahiptir. Uzun süreli maruz kalma ise metabolik fonksiyonlara müdahale eder, asitlik üretip, hücresel oksijeni azaltır. Gauss gücü arttıkça, stimülasyon seviyesi de artar. Böylece yüksek bir pozitif manyetik alan vücutta nöbetleri uyandırabilir.
Geleneksel Çin tıbbında bir çok yerde ve akupunktur tedavisinde de karşımıza çıkan bu manyetik terapi oldukça ilginç bir konuya benziyor.