Yetersiz sürede ve yanlış antibiyotik kullanımı sonucu bakteriler hızla direnç geliştirir ve daha kuvvetli antibiyotiklere ihtiyaç duyulur.
Bugün 18 Kasım Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü, bakteri adını verdiğimiz mikroplarla olan infeksiyonlarda antibiyotikler hayat kurtarıcı olabilir. Ancak çok dikkatli kullanılmaları gerekir. İnfeksiyonu yapan bakterinin çeşidine göre uygun antibiyotik seçilmelidir. Ayrıca tam iyileşme sağlanması için yeterli dozda ve yeterli sürede kullanmak gerekir. Bu nedenle infeksiyonun yerine göre kültür ve antibiyogram yaparak mikrobu tanımak ve o mikrobun duyarlı olduğu antibiyotiği saptamak çok önemlidir. Bu tetkiklerin antibiyotik tedavisine başlanmadan önce alınması gerekir. Yetersiz sürede ve yanlış antibiyotik kullanımı sonucu bakteriler hızla direnç geliştirir ve daha kuvvetli antibiyotiklere ihtiyaç duyulur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), konuyla ilgili çalışmalarını daha detaylı hale getirmek üzere kısa adıyla GLASS (Global Antimicrobial Resistance Surveillance System) olarak bilinen Küresel Antimikrobiyal Gözlem Sistemi’ni kurmuştur. Zira antibiyotiklerin yanlış kullanımı sonucu mikroplar elimizdeki bu ilaçlara karşı direnç geliştirecek ve ortaya çıkan dirençli mikroplara karşı hastalıkların tedavisi giderek daha da zorlaşacak, hatta imkansız hale gelebilecektir. Bu durum bize antibiyotiğin keşfinden önceki zamanlara geri götürür.
Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar
Bugün antibiyotikle bir hafta on günlük bir sürede iyileştirilebilen bir hastalık o zamanlarda bulaşma sonucu da hızla ilerleyip binlerce milyonlarca kişinin ölümüne yol açabiliyordu. Çare bulmak isteyen bilim adamları bu alanda çalışmalar yaparken, J. Lister, 1871’de küf mantarı bulaşan idrarda bakteri çoğalmadığını buldu. W. Roberts,1874’te küf mantarının bakterileri büyütmediğini yazdı. Louis Pasteur, 1877’de küfün şarbon aktivitesini durdurduğunu buldu. E. Duchesne, 1897’de küf mantarının koli basili çoğalmasını engellediğini tezinde yazdı. Alexander Fleming, 1881’de İskoçya’da bir çiftlikte doğdu ve yaşamı tesadüflerle şekillendi. Düşünmediği halde abisinin önerisiyle tıp okudu. Cerrah olmak istedi ama arkadaşının önerisiyle bakteriyolog oldu.
Stafilikok bakterisini, 1928’de kültür kaplarında çoğaltıyordu. Kapları yıkamadan bir aylık tatile çıktı. Döndüğünde, küflenen kapları yıkarken birinde küfün çevresinde bakteri büyümediğini gördü. Mantardaki bir madde, bakterinin çoğalmasını engellemişti. Maddeyi mantardan ayırdı ve ona “penisilin” adını verdi. Ancak penisilinin mikrop öldürücü özellikleri, birkaç gün içinde ortadan kayboluyordu. 1940 yılında Oxford Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren iki bilim adamı, Avusturya asıllı Howard Florey ve Alman asıllı Ernst Chain, penisilinin özelliklerinin kalıcı olmasını sağladılar. 1945 yılında, Fleming, Florey ve Chain, Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar. Tıbbın bugüne kadar birçok aşamadan geçerek ilerlemesi ve mikropların kimliklerinin iyice deşifre hale getirilebilir olması ile birlikte elimizdeki bu önemli antibiyotik silahını çok iyi kullanmamız gerekir. Her savaşta olduğu gibi burada da ehil olmayan kişilerin elinde ve yanlış kullanım sonucu hiç de istenmeyen sonuçlarla karşılaşabiliriz. Savaşı kaybetmekle kalmayıp bu silaha karşı direnç geliştirmiş bir karşı kuvvetin oluşmasına yardım edip, gelecek nesillerimize de en büyük kötülüğü yapmış oluruz.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024