Depremin yıktığı sadece binalar olmadı kaybolan hayatlar her birimizin ama özellikle de yakınlarının içine kolay kolay sönmeyecek bir kor bıraktı. Ne hayaller söndü, gelecek planları suya düştü.
Deprem sonrasında ise kum yığını görüntüsüne dönmüş bina enkazlarının yanında sapasağlam duran binaları da gördük. Kiremitten yapılmış kolonları, içinden deniz kabuklarını ayıkladığımız, deniz kumundan yapılmış ve yıkılmış duvarları gördük. Benim bildiğim çocukken deniz kenarında oynadığımızda oyuncak kovamıza doldurduğumuz kumla kaleler yapardık. Sonra bu kale en ufak dokunuşta yıkılırdı. Ama kimseye bir şey olmazdı. Hemen yenisini yapardık. Ama depremde yıkılan bu kumdan duvarlar kim bilir kaç çocuğu, annesini, babasını, akrabasını içine gömdü. Üstelik bu deniz kumu içerdiği tuzlu su nedeniyle duvarda zaten olması gerekenden daha eksik olan demirleri de korozyana uğratıp eritiyor.
Deprem sonrası görüntülerde korku filmi gibi izlediğimiz yıkılan binaları gördükçe hepimiz önce oturduğumuz bina olmak üzere, iş yerimiz, yakınlarımızın evi ne kadar sağlam diye sorgulamaya başladık. Tabi bu arada bu binaların ne kadar sağlam zeminde olup olmadığının da önemli olduğunu tekrar düşünmeye başladık. Binalarımızın yaşına göre ne kadar sağlam olduğunu herhangi bir hasar olup olmadığını tespit ettirmek için sıraya girdik.
Binaların sağlamlığını tespit için yaptığımız bu girişimi insan sağlığına uyarlarsak bunu yıllık sağlık kontrollerimize yani check up’lara benzetebiliriz. Bazı hastalıklara karşı genetik olarak yatkınlığımız olabilir. Bunu değiştiremeyiz ancak yine de başta kalp damar hastalığı olmak üzere bu hastalıklardan bazılarını bize zarar vermesine engel olarak önleyebiliriz. Burada önemli olan bu riskin farkında olmak ve doğru bir şekilde uzmandan yardım almaktır. Genetik alt yapımızı değiştiremeyiz bu durum sağlıkta işimizi biraz zorlaştırabilir fakat binalarda durum böyle değildir. Sağlamlığını test ederken eğer binamız fay hattı üzerinde ya da yakınındaysa, kolonlarında duvarlarında yıkılmaya sebep olacak özellikler taşıyorsa o zemine uygun bir şekilde ya da gerekiyorsa farklı bir bölgede daha sağlam ve doğru bir şekilde binayı yenilemek mümkündür. Yeter ki farkında olalım, uzmanına danışalım ve gerekli tedbirleri alalım.
Depremle ilgili haberleri izlerken günler sonra bile enkazdan sağ salim kurtulan kişileri gördük. Çok sevindik. Günlerce kapalı ve sıkışık bir alanda aç susuz nasıl dayandılar diye düşündük. Böylesine zor bir durumda bünyenin sağlam olması ne kadar değerli bir kez daha anladık. Depremin yarattığı korkuya dayanacak kalp kadar bütün organları besleyen damarların da sağlıklı olması önemli. Kemiklerin darbelere karşı hemen kırılmayacak şekilde sağlam olması önemli. Özellikle kış günlerinde miktarı ve üretimi düşen, ihtiyaç artan kemik, kas kadar bağışıklık dahil bir çok konuda faydalı olan D vitamini önemli. Günlerce susuz kalmaya dayanacak, enkazdan çıktıktan sonra da en çok problem yaratan böbreklerin sağlam olması önemli. Ufacık alanda sıkışmış olarak günlerce kurtarılmayı beklemekle, ölümü beklemek arasında gel git’ler yaşarken psikolojimizin de sağlam olması önemli. Sağlığımızı bir bütün olarak ele alıp beden kadar ruh sağlığımıza da verdiğimiz değer önemli.