Herkesin metabolizmasının tıpkı parmak izi gibi farklı olduğunun ve genetik, cinsiyet, yaşam tarzı gibi faktörlere göre de değişiklik gösterebileceğini daha önce duymuşsunuzdur. Örneğin erkekler kadınlara göre daha hızlı metabolizmaya sahip olma eğilimindedirler, çünkü fizyolojik olarak daha fazla kas kütlesi ve daha az vücut yağ oranına sahiptirler. Kas hücreleri yağ hücrelerine göre daha fazla enerji gerektirir, bu nedenle kas kütlesi daha fazla olan insanların metabolizma hızı daha yüksektir.
Konu metabolizma hızını desteklemek ve kilo kaybı olduğunda aralıklı oruç, öğün atlama veya ketojenik beslenme gibi seçenekler de popülerliğini koruyor. Computers in Biology and Medicine dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan araştırma kilo verme sürecinde tercih edilen kahvaltı alternatiflerinin cinsiyete göre değişiklik gösterebileceğini belirtiyor. Waterloo Üniversitesi’nde yapılan çalışmada oluşturulan matematiksel model ile kahvaltıdaki besin tercihlerinin erkek ve kadınların sağlık ve enerji seviyelerini nasıl etkilediği
Uzun kış gecelerinde bir şeyler yeme isteğimiz artıyor. Böyle anlarda evde hazırlayabileceğiniz ilave şekersiz, doğal içerikler aklımıza gelmeli. Ben de bugün sizlerle kışın rahatlıkla tüketebileceğiniz 4 mevsim meyvesi ve onlarla yapabileceğiniz 4 tarif paylaşıyorum
Kış aylarına doğru evde geçirilen vakit artınca atıştırmalıkların, ara öğünlerin de sayısı artabiliyor. Siz de evde geçirdiğiniz süre boyunca “Acaba ne yesem, tatlı mı söylesek?” gibi soruları kendinize soruyorsunuzdur. Böyle zamanlarda pratik ara öğünler, evde hazırlayabileceğiniz ilave şekersiz, doğal içerikler her zaman kurtarıcınız olsun. Ben de bugün size kışın rahatlıkla tüketebileceğiniz 4 mevsim meyvesi, faydası ve onlarla yapabileceğiniz 4 tarif paylaşmak istiyorum.
Kestane
Kış denilince akla ilk gelen atıştırmalıklardan biri kestanedir. Kestane, başta nişasta olmak üzere iyi kalitede sindirilebilen lifli bir karbonhidrat kaynağıdır. Bu nedenle ekmek yerine geçen besinler arasındadır. Yaklaşık 3-4 kestane, bir dilim ekmeğe eşittir. B1, B2, B3, B6 gibi B grubu vitaminlerini;
Son zamanlarda kendinizi yorgun ve halsiz hissettiğiniz gün sayısında artış gözlemliyorsanız dikkat. Elbette bu durumun birçok farklı sebebi olabilir. Stres, düzensiz uyku, mevsim değişikliği bu durumu tetikleyenler arasında. Fakat bunların yanı sıra bazı vitamin ve mineral yetersizlikleri de yorgunluk ve halsizlik ile kendini gösterebilir, demir eksikliği de bu listede ilk sırada yer alan minerallerden biri.
Özellikle yorgunluk, halsizlik, el ve ayaklarda üşüme gibi belirtilerle kendini gösteren demir eksikliğine karşı düzenli tahlil, gerekli durumlarda ise hekim kontrolünde takviyeyi göz ardı etmemek gerekiyor. Öyle ki vücudumuzun temel minerallerinden olan ve birçok metabolik süreçte rol oynayan demir eksikliğinde Dünya genelinde bir artış söz konusu.
Türkiye’nin yüzde 25’i anemi
İlk olarak bir hatırlatmayla başlayalım. Demir, oksijeni akciğerlerden vücudun geri kalanına taşıyan kırmızı kan hücrelerinin bir bileşeni olan hemoglobin yapılmasına yardımcı oluyor. Anemi, yani kansızlık olarak karşımıza çıkan tablo ise kırmızı kan
Size iyi bir haberim var: Bazı besinler cilt sağlığınızı destekliyor, enerjinizi artırıyor, biyolojik yaş alma sürecinizi geriye çekecek bileşenleri içerisinde bulundurabiliyor. Hangileri mi?
Sizce bazı besinler ömrünüzü kısaltıp, bazı besinler ise daha ‘genç’ görünmenizi sağlayabilir mi? Biliyoruz ki zamanı ve yaş alma sürecini durdurmak imkânsız! Ama ben ufak bir hatırlatmayla başlayayım: Kaç yaşında olduğunuzdan çok, kaç yaşında hissettiğiniz ve yaşadığınız çok daha değerli bence. Sağlıklı cilt ve sağlıklı yaşam süresini yaşam tarzı, beslenme biçimi, aktivite durumu, çevresel faktörler gibi bir sürü etmen etkiler. Bunlardan en önemlisi hayata pozitif bakmak, mutlu olmak ve gülümsemek…
Besinsel anlamda gençleştiren veya hastalıktan koruyan tek bir mucizevi besin elbette yok. Ama iyi haber bazı besinler cilt sağlığınızı destekliyor, enerjinizi artırıyor, biyolojik yaş alma sürecinizi geriye çekecek bileşenleri içerisinde bulundurabiliyor. Ben de bugün sizlerle kendinizi daha genç
‘Gıda hakkı’nın 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden beri en temel insan haklarından biri olduğunu biliyor musunuz? Buna rağmen günümüzde en çok ihlal edilen insan haklarından biri olduğunu söylemek mümkün. 16 Ekim Dünya Gıda Günü.
Bu yılın teması ise: Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için ‘gıda hakkı’. Güncel veriler bu konuda ilerlemenin çok yavaş olduğunun altını çiziyor. Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD ev sahipliğinde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün düzenlendiği Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu (SOFI) Raporu 2024 Türkiye Lansmanı’na katıldım, rapordan önemli sonuçları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Vurgulanan en kritik mesajlardan biri, 2030 yılına kadar sıfır açlık hedefine ulaşmak için daha güçlü ve acil adımlar atmamız gerekiyor. Dünyada tekrarlayan aşırı hava olayları, ekonomik durgunluklar, eşitsizlik ve pandemi kaynaklı yaklaşık 783 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğu belirtiliyor. 3.1
18 Ekim Dünya Menopoz günü öncesinde bu hassas döneme dair yeni çalışmaları ve perimenopoz döneminde bir kadın olarak kendi deneyimlerimi paylaşmak istiyorum
Menopoz kadınların hayatındaki en hassas dönemlerden biri. Aslında vücudun bir nevi “Bana daha iyi bakmalısın” uyarısında bulunduğu bir dönem olarak tanımlanabilir. Hem menopoza geçiş (perimenopoz) hem de menopoz dönemini iyi yönetmek kıymetli. Peki bu süreçte kendinize iyi bakıyor musunuz? Menopoz semptomlarınızı hekiminizle konuşmayı, düzenli kontrollerinizi ve gerektiğinde hormon replasman tedavisini ihmal etmeyin, araştırmaktan çekinmeyin.
Ben ne yapıyorum?
Hayatımın bu yeni dönemini ben de doğal karşılıyorum ve kabul ediyorum, bu süreçte kendimi gözlemlerken farklılıkları da keşfediyorum hatta benzer yaş arkadaşlarımla da sohbet ediyorum. Diyeceğim o ki sevgili kadınlar, menopoz döneminden korkmayın, menopozu kucaklayın… Bazen menopoz hiç şikayet vermez ama östrojen hormonunun azalması doku ve hücreleri farklı etkileyebilir o yüzden daha iyi
Son günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kaygılı, stresli, üzgün... Maalesef ülke olarak akıl ve ruh sağlığımızı korumakta güçlük çektiğimiz günler yaşıyoruz. Hepimiz yaşadığımız toplumun bir parçasıyız, toplum iyi olmadan iyi olmamız mümkün değil. Aklımızı ve bedenimizi korumanın yollarını düşünmek gerekiyor. Temel insan haklarına erişemeyen veya güvensiz bir ortamda yaşayan bireylerin sağlıklı bir zihin ve ruhsal gelişiminin mümkün olmadığının altını çizmekte fayda var.
Dünya Sağlık Örgütü sağlık tanımını, bedenen, ruhen ve zihnen tam bir iyilik hali olarak belirtiyor. Ruh ve beden sağlığı tam olarak bir bütün de diyebiliriz. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı kapsamında çok kıymetli önerileri bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Bu yılın teması ‘İşyerinde Ruh Sağlığı’ olarak belirlendi. Küresel nüfusun yüzde 60’ının çalışan nüfus olması, işteki başarı ve ruh sağlığı ilişkisi vurgulanırken, ruh sağlığına yönelik risklerin önlemesi için eyleme ihtiyaç duyulduğunun altı
Lancet Neurology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hava kirliliği, yüksek hava sıcaklığı ve bazı metabolik risk faktörleri, felç vakalarındaki küresel artışın nedenleri arasında geliyor.
Günümüzde değişen yaşam tarzı alışkanlıkları, pek çok kronik hastalığa zemin hazırlayabiliyor. Örneğin, dünyada neredeyse her 5 kişiden birinin yaşamı boyunca kanser veya kalp hastalığı riskiyle karşı karşıya olduğunu biliyor musunuz? Sıklığı giderek artan bir hastalık daha var ki, o da inme. İnme, beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu meydana gelen bir nörolojik hastalık olarak tanımlanabilir. Sonucunda görülebilen el, kol, yüz veya bacaklarda duyu, güç ve hareket kaybı ise felç olarak adlandırılıyor. Ülkemizin de arasında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde inme sıklığının giderek arttığı bir gerçek. Gelin buradaki risk faktörlerini detaylı olarak ele alalım.
2021’deki inme yükünün yüzde 84’ü hava kirliliği, aşırı vücut ağırlığı, yüksek tansiyon, sigara kullanımı ve fiziksel hareketsizlik gibi 23 değiştirilebilir