Okula dönüş zili çalmaya başladı. Tüm öğrencilerimize sağlık, başarı dolu bir eğitim öğretim dönemi ve bolca motivasyon diliyorum. Okul başarısı için de sağlıklı büyüme için de yeterli ve dengeli beslenmenin etkisi tartışılmaz. Gelin okul dönemi başlamışken ‘İyi Beslen İyi Öğren’ başlığı altında üç önemli ipucunu inceleyelim.
Rengarenk beslenme 1 numara
Rengarenk tabaklar hem kendi sağlığınız, hem de çocuklarınız için ilk hedef olsun. Mevsiminde, yerel sebze-meyve tüketimi antioksidan içeriğiyle bağışıklık sistemine destek olurken lif içeriği ile de bağırsak dostu rol oynar. Okula dönüşle birlikte elbette bağışıklık da yeniden gündeme geliyor. Mevsim ve hava değişimi soğuk algınlığı ve nezle oranlarını artırabilir, aman dikkat. Bu noktada da salgınlara karşı mevsim sebze meyveleri koruyucu kalkanınız olsun.
The Lancet Global Health dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırma Dünya çapında milyarlarca bireyin sağlığımız için kritik öneme sahip mikro besinleri yetersiz
Sonbahar kapıyı çalmak üzere. Peki, vücudunuz mevsim değişikliğine hazır mı? Bu aralar bazı vitamin-mineral eksikliği yaşayabilirsiniz. Bunlardan magnezyumun sağlığınıza olan faydalarını 5 adımda özetlemek istedim
Okula ve şehre dönüş yaklaşırken vücudunuzu sonbahar temposuna hazırlamaya ne dersiniz? Günlük hayatın koşuşturması ve yoğunluğunda, yetersiz beslenme, düzenin değişmesi gibi durumlarda bazı vitamin-mineral eksiklikleri görülebiliyor. Magnezyum da bunlardan biri. Raporlara göre, gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 10-30’unun magnezyum eksikliği yaşadığı tahmin ediliyor.
Magnezyum vücutta birçok enzimin yapısında bulunan ve kalp sağlığından ruh haline, kan basıncından uyku durumuna pek çok faktörde önemli rol oynayan mineraller arasında. Kendisinin vücudumuzda en çok bulunan dördüncü mineral iken, 600’den fazla enzimin yardımcı faktörü olarak, yaklaşık 200’ünün ise vücuttaki kritik süreçlerini aktive etmek için rolü var. Eksikliği ise çeşitli sağlık sorunlarına yol
Her anne-baba adayının en büyük arzularından biri şüphesiz ki bebeklerinin sağlıklı bir şekilde Dünya’ya gelmesi. Bu konuda gebelik döneminde pek çok beslenme ve yaşam tarzı alışkanlığı konuşulurken, bağırsak sağlığı genelde göz ardı edilebiliyor. Oysa yüzlerce hastalığın altında bağırsak sağlığı yatıyor. Mikrobiyotamız henüz anne karnındayken şekillenmeye başlıyor ve birçok şey bunu etkiliyor. Peki annenin bağırsak mikrobiyomunun bebeğin zihinsel gelişimini şekillendirebileceğini biliyor musunuz?
İyi bakterileri destekleyin
Molecular Metabolism dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma gebelik döneminde annenin bağırsağında bulunan bazı bakterilerin, fetüs için sağlıklı beyin gelişimini destekleyebileceğini belirtiyor. Bağırsaklarında Bifidobacterium breve bakterisine rastlanan annelerin fetüslerinde büyüme ve zihinsel fonksiyonla ilişkili hücre süreçlerinde olumlu değişiklikler görülmüş. Bifidobacterium breve, bağırsaklarımızda doğal olarak bulunan ve genellikle probiyotik içeceklerde de bulunan ‘iyi bir
Yerel beslenmenin önemini her fırsatta vurguluyor, gittiğim seyahatlerde de yerel lezzetleri deneyimlemeye özen gösteriyorum. İşte Amazon Ormanları'ndan Kilimanjaro’ya uzak bölgelerdeki seyahatlerden beslenme kültürüne dair notlar...
Seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi kim sevmez ki? Yeni keşifler yapmak doğa ile baş başa kalmak benim de en büyük tutkularımdan. Bir beslenme uzmanı olarak farklı kültürlerin beslenme alışkanlıklarını incelemek her seyahatte önceliklerimden biri.
Her ülkenin kendine özgü bir beslenme ve yemek kültürü olduğunu biliyoruz. Doğal güzellikler ve tüm dünyaya bu coğrafyadan yayılan farklı bitki ve tahıllar büyüleyici… Fakat yerel beslenmenin önemini her fırsatta vurguluyor, gittiğim seyahatlerde de yerel lezzetleri deneyimlemeyi çok önemsiyorum. Bu hafta yazımda da size yaptığım bazı seyahatlerden ilgi çekici notları paylaşmak istiyorum.
BREZİLYA
Bir macera tutkunu ve bir doğa aşığı olarak yıllar önce gittiğim Amazon seyahatinin yeri bir başka. Amazon Ormanları, dünyadaki canlı çeşitliliğinin
Hiçbir canlıyı geride bırakmadan doğaya iyi bakmak, israfı azaltmak, geri dönüşümü artırmak, güvenli gıdayı, temiz suyu sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu. Gelin geleceği ve gezegeni beslemek odağında siz de bir iklim iyimseri olun.
2007 yılından beri Milliyet gazetesi yazarı olarak beslenme konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor, güncel araştırmalar ile çok yönlü değerlendirmeler yapıyorum...
Uzun yıllardır “size iyi gelen gezegene de iyi gelsin” diyerek hem insan sağlığına, hem gezegen sağlığına iyi gelen alışkanlıklar konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyorum.
Çünkü biliyorum ki toprak, hava, su hasta iken insan sağlığından bahsetmek maalesef mümkün değil. Ben beslenme uzmanın sorumluluğunun sadece birey sağlığı değil, aynı zamanda toplum ve gezegen sağlığını iyileştirmek olduğunu düşünüyor ve bunun için tüm çabamla çalışıyorum, öyle ki gezegenin dilinden konuşmak kıymetli.
Uzun zamandır BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile açlığa son hedefi için çalışıyorum. Bu alanda pek
Son yıllarda bitki bazlı beslenmedeki artış ve bitki bazlı gıdaların çeşitliliğine şahit oluyoruz. Hatta öyle ki bu durum ‘Bitki Bazlı Gıda Rönesans’ı’ olarak da tanımlanıyor. 2050’de Dünya’yı beslemek için üretimin yüzde 70 artması gerekiyor, öte taraftan sağlık için de bitki bazlı beslenmenin ağırlık kazanması gerek. İklim iyimserliği teriminden sizlere daha önce bahsetmiştim. İklim krizinin farkında olan; korku, kaygı, endişe hissetmek dışında küçük de olsa bir şeyler yapan, alışkanlıklarını değiştirmeye gönüllü herkes aslında bir iklim iyimseri. Konu çok boyutlu ama beslenme yönünden yapılabilecekler arasında ilk sıralarda bitki bazlı beslenmek var.
Karbon ayak izi yüzde 32.4 azalabiliyor
Yaşam tarzınızı ve rutinlerinizi gözden geçirerek iklim ve gezegen için olumlu adımlar atmaya başlamak mümkün. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan araştırma geleceğe dair umut verici sonuçlar veriyor. Çalışmaya göre bireyler beslenme tercihlerini bitki bazlı beslenme yönünde
Aşırı sıcakların eylül ayında da devam edeceği söyleniyor. Serinlemek hiç olmadığı kadar ihtiyaç. Peki, yapay tatlandırıcılar ve katkı maddelerinin olmadığı içecekleri kendi mutfağımızda hazırlayabilir miyiz? İşte serinleten sağlıklı tarifler
Yaz mevsimine veda etmeye hazırlanırken artan sıcaklıklara henüz veda etmeyeceğiz gibi duruyor. Hava sıcaklıklarının yüksek seyrettiği bugünlerde suyun yanı sıra soğuk bitki çayları, limonata, ayran, kefir, maden suyu gibi alternatifler sıklıkla tercih ediliyor. Elbette alternatifler arasında ilave şekerli, tatlandırıcılı veya şuruplu içecekler de var.
1 bardak konsantre meyve suyu, şekerli çay veya kremalı kahve masum bir içecek gibi görünse de sağlığınız için etkileri masum olmayabilir. Üstelik bu durum ‘masum’ olarak tanımlanabilen yapay tatlandırıcılar için de geçerli. Öyle ki yapılan güncel bir araştırmada haftada 2 porsiyondan fazla yapay tatlandırıcılı içecek tüketenlerde kolorektal kanser riski, 1 porsiyon tüketenlere oranla tam 2.2 kat artıyor. Çocuklarda ise risk daha da fazla.
Dünya genelinde her 10 yetişkinden birinin diyabetle mücadele ettiğini biliyor musunuz? Diyabet yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biri iken yeterli ve dengeli beslenmek ise kan şekerini düzenleyen en önemli faktörler arasında.
Diyabet, pankreastan salınan insülin hormonunun etkinliğinin azalması sonucu, kandaki şeker miktarının yükselmesi ile seyreden bir hastalık. Temel olarak iki başlık altında incelenir. Tip 1 diyabette vücut çok az veya hiç insülin üretemezken, Tip 2 diyabette ise vücut insülin salgılar fakat yeterli miktarda kullanamaz. Günümüzde çok sık duyduğumuz prediyabet ise Tip 2 diyabete adaylık durumu olarak tanımlanabilir.
Beslenme ve egzersiz bir bütün
Beslenme ve egzersiz ikilisini diyabet üzerinde bir koruyucu kalkan olarak düşünmek mümkün. JAMA Internal Medicine dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, prediyabet hastalarının yaşam tarzlarında, diyetlerinde ve fiziksel aktivitelerinde küçük değişiklikler yapmanın Tip 2 diyabet geliştirme riskini neredeyse yarı yarıya azaltabileceğini