MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündemi belirleme yetkinliği bir kez daha şüphe götürmez şekilde tescillendi. Salı gününden bu yana başta Ankara olmak üzere yurt sathında “umut hakkı” aramaları yapılıyor. “Gökyüzü hakkı” olarak da tanımlanan hak, müebbet hapis cezasına mahkum edilenlere dahi asgari hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesi ve iyi hal gibi bir takım yasal şartların mevcut bulunması halinde (koşullu) salıverilme ihtimalinin tanınması anlamına geliyor.
Öcalan’ın avukatları, 2003’te ömür boyu hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Mart 2014’te “müebbet hapis mahkûmunun serbest bırakılma ümidi ve cezasının gözden geçirilmesini isteme ihtimali olmaksızın hapsedilmesinin işkence/kötü muamele yasağını ihlal ettiğine” karar verdi. Umut hakkı özelinde Türkiye’ye yönelik ilk ihlal kararı Öcalan konusunda olsa da, devamı 2015’teki Kaytan/Türkiye ve Gurban/Türkiye kararları ile geldi.
DEM’in 6 maddelik teklifi
Dolayısıyla kavram, bazılarının kulaklarına yeni çalınsa da, Öcalan dosyasını takip edenler için öyle değil. Misal, DEM Parti milletvekillerinin 25 Eylül 2024’te Meclis’e verdiği 6 maddelik kanun teklifi. Bu vesileyle gündemde aniden değer kazanan teklif ile Türkiye’de, idam cezasından çevrilerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infazında 1453 kişi bulunduğu da öğrenilmiş oldu.
Öcalan 9 aylık yargılama sonucunda idama mahkum edildi ancak cezası Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikler uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapise çevrildi. Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) göre, bir hükümlü 36 yıl cezaevinde kalırsa şartlı salıverilebiliyordu. İdamın kaldırılmasından sonra yapılan infaz düzenlemesinde ise ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm olan terör suçlularının ve “devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine ve milli savunmaya karşı suçları” bir örgüt faaliyeti kapsamında işleyip ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm olanların şartlı salıverilmeden faydalanamayacağı öngörüldü (5275 s. K. m.107/16).
Hukukçular, AHİM’in, “ihlal tespitinin, başvurana derhal tahliye imkânı tanıdığı şeklinde anlaşılmaması gerektiği vurgusunu” yaptığını belirterek, kararın “ağırlaştırılmış müebbet mahkumlarının belli bir asgari sürenin geçmesinden sonra caydırıcılığın sağlanıp sağlanmadığının ve toplum için halen tehlike taşıyıp taşımadıklarının denetlenmesi gerektiği” anlamına geldiğini kaydediyor.
Görüşüne başvurduğum bir hukukçu, AİHM kararına kısmi muhalefet şerhi yazan Portekizli Yargıç Pinto De Albuquerque’nın, umut hakkını Dante’nin sözüne (“Lasciate ogne speranza, voi ch’intrate: Siz, buraya girenler, bütün umutlarınızı dışarıda bırakın) atıfla “Cezaevleri cehennem kapısı gibi olmamalıdır” şeklinde tanımladığını aktardı.
Hukukçular, Bahçeli’nin “Umut Hakkı’nın kullanımıyla” ilgili çağrısının ardından, Türkiye’nin AHİM’in ihlal kararını kabul etmesi halinde, infaz kanununda şartlı salıvermeye ilişkin istisna hükümlerinin yürürlükten kaldırılması gerekeceğini belirtiyor. MHP liderinin “vatan, millet, devlet, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye hazırız” diye yeşil ışık yaktığı umut hakkı tanınmasında bir düzenlemenin olup olmayacağı, olacaksa nasıl formüle edileceği ve zamanlaması bundan sonraki gündem. Ona kadar ise Bahçeli’nin yaptığı çıkış sonrasında AK Partililer’den muhalefet milletvekillerine bazı kesişen yorumları aktarayım.
Bahçeli’nin “Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın” ifadesi en dikkat çeken “şart” olarak değerlendirildi. Kandil ve Selahattin Demirtaş ile değil, Öcalan ve DEM ile muhataplıkta ısrar olduğunda birleşildi. Burada Öcalan’ın Kandil üzerindeki ağırlığının test edilmesi kadar, “Öcalan’ı överek açığa düşürmekte mahir Kandil’in deşifresinin amaçlanmış olabileceğini” belirtenler oldu.
Bir AK Parti milletvekili “Bahçeli, meselenin üzerindeki yorganı kaldırdı attı. Yorganın altındakilerinin (Kandil, Avrupa, ABD, İran, YPG, DEM, Öcalan, Demirtaş ve akla gelen diğerleri) bundan sonra yapacaklarını görünür kıldı.” dedi. MHP liderinin çağrısı ile barışa direnenlerin kimler olduğunu gösterdiğini, yanaşılmadığında zaten meşru olan terörle mücadelede “ultra meşruiyet” elde edilmiş olacağını söyledi.
MHP Genel Başkanı’nın üst üste yaptığı çıkışlarla AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünü olabildiğince açtığını düşünenler sadece AK Partililer değil. Bunun bedeli olarak milliyetçi kanattan, özellikle İYİ Parti ve Zafer Partisi’nden yükselebilecek tepkiler için AK Partili bir vekil “Devlet Bey’in milliyetçiliğini kim sorgulayacak” diyerek, etkili olmayacaklarını söyledi. Kendisi de Kürt olan bir muhalefet milletvekili ise buraya Mansur Yavaş şerhini düştü. “Rahatsız kesimlerin temsilinde tek risk Mansur Yavaş olur. O, rahatsızların etkisini büyütme potansiyeline sahip” yorumunu yaptı.