Diplomaside bazen binlerce sözcük, yüzlerce müzakere, onlarca mutabakat yerine tek bir sembol, işaret ya da tavır hepsini karşılayabiliyor. Hatta toplamın ötesine geçen pekiştiricilik sağlıyor.
21 Şubat Cuma akşamı saat 18.00’de, Ankara’da Rus Büyükelçiliği’nde, Büyükelçi Aleksey Yerhov ve Savunma Ataşesi Albay Dmitry Priymachuk Rusya Askeri Günü münasebetiyle düzenlenen resepsiyona ev sahipliği yaptılar. Saate yapılan vurgunun nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in de tam o sırada kritik ‘İdlib’ görüşmesini gerçekleştirmelerinden. Dolayısıyla resepsiyona katılan gazeteciler için, Büyükelçi Yerhov’un görüşme konusunda yapabileceği ilk değerlendirme önemliydi. Ama sadece bu değil. Aynı zamanda Yerhov’un 13 Şubat’ta Sputnik’e verdiği ve bir kaç açıdan tartışma yaratan açıklaması ile İdlib’te Türkiye şehitler verirken kabineden, Savunma Bakanlığı ve
TSK’dan ne düzeyde katılım gerçekleştirileceği de resepsiyonu
2 Şubat’ı 3’üne bağlayan geceden bu yana Türkiye ile Rusya arasında, İdlib’deki yeni durumun oluşturduğu gerilim var. Askeri olarak sahada, siyasi olarak masada. Tansiyonu düşürmek için 8 Şubat’ta Ankara’da başlayan asker, diplomat ve istihbaratçılardan oluşan heyetlerin görüşmelerinden somut sonuç çıkmadı. Yine de konuşmaya devam ediliyor. Bugün de Türk heyeti Moskova yolcusu.
İdlib meselesinde günlerdir süren hengâmeden bir, iki adım geriye çekilip etrafa baktığınızda ise sahada aktörlerden birinin sesinin pek duyulmadığını fark etmek mümkün. Astana sürecinde Türkiye ve Rusya gibi bir aktör olan İran’ın... İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in 6 gün önceki “İran kardeş komşular Türkiye ve Suriye diyaloğunu kolaylaştırmaya hazır” dediği yani bir nevi arabuluculuk önerdiği tweetini saymazsak, ortada dikkat çekici bir siyasi değerlendirme yok.
Ancak İdlib gözlemcilerine göre; siyaseten dikkatleri üzerine çekmemeye çalışan Suriye rejiminin diğer
ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ankara’da bir tam gün süren İdlib görüşmelerine havaalanında Türkçe konuşarak başladı. ‘Şehitlerimiz’ ifadesiyle bir yandan Türkiye-Rusya ilişkilerindeki çatlağı derinleştirmeye, öte yandan Türk halkının sempatisini kazanmaya çalıştı. Noktayı akşam saatlerinde televizyon röportajıyla koyacakken, Rusya’nın Türkiye Büyükelçiliği sosyal medya hesabından benzer bir yöntemle karşılık verdi.
Paylaşımın bir tarafında ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun fotoğrafı ve “bu saldırıda askerlerini kaybeden NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” sözleri, diğer tarafında da Anadolu Ajansı’nın yayınladığı, Pentagon’un YPG/PKK kontrolündeki 10 bin kişilik birlik için bütçe talebine ilişkin grafik vardı. Türk usulü denilebilecek bir cümle iki görselin üzerine konumlandırılmıştı: Takdiri size bırakıyoruz.
Suriye Rejim Ordusu’nun, Rusya desteği ile Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına saldırısının ardından yükselen tansiyonu düşürmek için bir kez daha üçayaklı diplomasi devreye sokuldu. Yani askerler, diplomatlar ve istihbaratçılar. 8 Şubat cumartesi günü Ankara’da iki tur halinde yapılan ve yaklaşık 3 saat süren toplantı yüz yüze görüşme zincirinin ilki oldu. Devam edecek. Hatta Ankara’dan Münih’e uzanacak. Nasıl olacağını anlatmadan önce “Türkiye’nin İdlib hassasiyeti ve ısrarı” konusunda bir kaç notu aktarmakta fayda var.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine de tehdit
İdlib’deki durum, Türkiye’yi iki açıdan ilgilendiriyor: İnsani ve güvenlik. Rejim sahada siviller için güvenli alan bırakmadıkça, Türkiye’nin sınırlarına göç baskısı artmakla kalmıyor, ‘terör riski’ de oluşturuyor. Bir güvenlik kaynağı; “Rejim İdlib’de yarattığı tablo ile istikrarlı bölgeleri de hedef alıyor. Orada oluşturulan baskı Afrin, Cerablus ve El
ABD Başkanı Donald Trump, sözde Yüzyılın Barış Planı’nı açıklarken salonda üç ülkenin ABD büyükelçisi vardı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) büyükelçisi Yusuf el-Uteybe, Bahreyn elçisi Abdullah bin Raşid Al Halife ve Umman elçisi Huneyne el-Mugıyriyye. Bu katılım en az Trump kadar, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu da memnun etti ki büyükelçilere özel olarak teşekkürü ihmal etmedi. Suudi Arabistan elçisi orada olmasa da şüphesiz var gibi kabul edilmiştir. Oysa bu dört ülke, Filistin ile birlikte hem Arap Birliği’nin hem de İslam İşbirliği Teşkilatı’nın üyesi. Ancak çıkarları, ekonomik ve askeri bağımlılıkları nedeniyle ortaya koydukları tavır, izledikleri politika artık neredeyse kanıksanmış durumda.
Türkiye’nin net karar beklentisi
Sözde planın açıklanmasının ardından gözler doğal olarak bu ülkelerin de üyesi olduğu iki platforma çevrildi. Önce Arap Birliği, Filistin’in çağrısı üzerine Kahire’de olağanüstü toplandı. Toplantı sonunda
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, “Koronavirüs Türkiye turizmini olumsuz etkilemez. Bu konuda alternatif eylem planları hazırlıyoruz. İzlemedeyiz, bizi endişelendirecek bir durum yok” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çin’de ortaya çıkan koronavirüs salgının Çin’le sınırlı kalması halinde Türk turizmini olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. Alternatif eylem planları üzerinde çalışıldığını belirten Ersoy, “Gerçekleşmeler oldukça buna göre planları devreye alacağız. Virüsün gidişatıyla ilgili 14 gün süresi var. Bunu doldurmadan, Dünya Sağlık Örgütü’nün yapacağı açıklama netleşmeden eylem planına geçmek doğru olmaz. İzlemedeyiz, bizi endişelendirecek bir durum yok” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cezayir, Gambiya ve Senegal ziyareti, hem Libya krizi, hem de Türkiye’nin Afrika politikası açısından daha yakından bakmayı gerektiriyor. Erdoğan’ın turunun ilk ve en önemli ayağı Cezayir. Libya krizinde Cezayir, Tunus ile birlikte en çok etkilenen ülke. 2015 yılına kadar Libya’da taraflar arasında yoğun arabuluculuk rolü üstlendi. Cezayir geçtiğimiz yılı, 20 yıl yönetimde kalan Abdülaziz Buteflika’ya yönelik uzun süren kitlesel protestoların eşlik ettiği çalkantı ve belirsizlik içinde geçirdi. 2019 Aralık ayında eski Başbakan Abdülmecid Tebbun cumhurbaşkanı seçilmesiyle ülkede siyasi tablo netleşti. Böylece, iç meseleleri nedeniyle yeterince enerji sarf edemediği Libya dosyasını tekrar ele alma imkânına kavuştu. Tebbun’un yemin töreninde ‘Trablus kırmızı çizgimizdir’ demesi Cezayir’in dış politikaya tekrar ağırlık vereceğinin işareti olarak yorumlandı.
‘İnce işçilik’
Türkiye bir süredir, Cezayir ve Tunus’un Libya konusunda
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak; bugüne kadar yaptığı değerlendirme toplantılarında ‘tekniğe’ ağırlık vererek, basın kuruluşlarının ekonomi servislerinden isimler, piyasa yorumcuları ve akademisyenlerle bir araya gelirken, bu kez ‘siyasete’ de yer açtı. Medya kuruluşlarının Ankara temsilcileri de ilk kez bu tür bir toplantıya davet edildi. Ancak Albayrak’ın mesajlarını siyaseten yine de ‘sınırlı’ tutmaya çalıştığını söylemek gerek.
Seçim söylemi
Örneğin, 2023’ten önce olası bir seçimin ekonomiye ne şekilde etkisi olabileceğine dair soruya, 5 senede 8 seçim geçiren Türkiye’nin ‘seçim yorgunluğuna’ vurgu yaparak yanıt verdi. Seçim söyleminin ancak kişisel bir hesap olabileceğini belirterek, “Hayırlı bir talep olduğunu düşünmüyorum” dedi. İç ve dış riskler, olağanüstü askeri gelişmeler ya da krizler gibi bir çok stres noktası için de hemen hemen aynı değerlendirmede bulundu; “Çoklu senaryolara her zaman hazır olmak gerek. 2020 çok