Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türkiye siyaset tarihine post modern darbe olarak geçen 28 Şubat'ın meslek ve imam hatip liseleri üzerinden, eğitim sistemine etkilerini "Bir, ekonomi için önemli olan insan kaynağını yetiştirmez hale geldi. İkincisi, sosyal problemler üremeye başladı. Eğitim sisteminde bıraktığı üçüncü hasar, okullar arasındaki başarı farklarını maksimuma çıkardı. O yıllardan beri şikayet ettiğimiz okullar arası başarı farkları 28 Şubat'ın mirasıdır" diye değerlendirdi. 28 Şubat'ın etkilerinin silinmesi için harcanan emeğe dikkat çeken Özer, "Onlar olmasaydı, bugün eğitimde çok daha farklı noktada olurduk. Mesleki eğitimi toparlamak için yapılan projelerin, emeğin haddi hesabı yok. Hayatlar heba oldu. Yeni yeni toparlanıyor ve kendi rayına girmeye başladı. Su akıyordu meslek liselerine, 28 Şubat o suyu döndürdü, başka yere akmaya başladı. Şimdi tekrar sağlandı. 28 Şubat öncesinden çok daha iyi noktaya geldik" dedi.
Medya temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Özer, 28 Şubat'ın eğitim sisteminde yarattığı tahribatı üç
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 21 Şubat akşamı, Ukrayna'nın Lugansk ve Donetsk bölgelerini 'tanındığını' açıkladığı ve akabinde 'tarihi' olarak nitelendirilen konuşmasını yaptığı sıralarda elimde tuttuğum kitabın adı "Rusya'nın Ruhu"ydu. Türk diplomat Turhan Dilmaç'ın 'anektod tarihçiliği' usulünde kaleme aldığı, Rus tarihindeki önemli olay ve kişileri anlattığı çalışmanın, Putin Rusya'sının bugünlerde verdiği nice mesajı anlamlandırmayı kolaylaştıran 'şifre kırıcılık' işlevi de olduğunu söylemeliyim.
Örneğin; Putin, Ukrayna'yı Nazilikle suçlarken kastının Yahudi bir aileden gelen adaşı Volodimir Zelenski'yi değil büyük olasılıkla 1909 doğumlu, 2. Dünya Savaşı sırasında, Nazilerle hem işbirliği yapan, hem de onlarla başı belaya giren Ukrain Milliyetçileri Örgütü'nün lideri Stepan Bandera'ya gönderme yapıyor.
Putin'in 'Nazi' dediği
Dilmaç kitapta 'tartışmalı bir karakter' olarak tanımladığı Banderayı ve ölümüne dair iddiayı aktarırken, bugün de Rusya'nın sık sık batılı devletler tarafından itham edilen bir yönünü
Nur Sultan/KAZAKİSTAN<br<<br>Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu resmi temaslar için geldiği Kazakistan'da bir grup gazeteciye Rusya'nın Ukrayna topraklarındaki askeri harekatını değerlendirdi. Çavuşoğlu'nun Ukrayna ve Rusya ile ilgili değerlendirmeleri özetle şöyle:<br<<br>RUSYA NEREDE DURACAK?: Ukrayna bunu bir işgal olarak tanımlıyor. Ama şimdi Rusya nerede duracak? Dombas bölgesinde askeri harekat için Ukrayna içinde bir güvenlik tedbiri mi aldı, çünkü ilk vurduğu yerler genellikle askeri bölgeler, havaalanları ya da askeri üsler. Stratejik yerleri vurduğunu görüyoruz. Bazı yerlerde telekomünikasyon kulelerini vurduğu da söyleniyor. Kiev havaalanına da bir saldırı oldu. Kırım’a yakın Herson bölgesinde de karadan içeriye girdiği yerler de var. Ama Ukrayna bunu Ukrayna’nın tamamını işgal yönünde bir askeri harekat olarak tanımlıyor.
ÇABAMIZI SÜRDÜRECEĞİZ: Biz tabi bu askeri harekatın hemen durmasını istiyoruz. Dün bu amaçla Cumhurbaşkanımız, Putin ile bir görüşme yaptı.
Altı muhalefet partisi genel başkanının 12 Şubat’taki Ahlatlıbel Zirvesi’ne dair olumlu, olumsuz sarf edilmedik söz, yapılmadık yorum neredeyse kalmadı. Cumhur İttifakı ortaklarının ve altılı masada olmayan diğer siyasi partilerin yaptıkları değerlendirmeleri burada tekrar etmeye gerek yok. En nihayetinde, ‘politika’ yapıyorlar. Dolayısıyla, tespitleri ve benzetmeleri, ortaya attıkları tezler ve iddialar siyaset denilen şeyin sonucu/gereği.
Altı siyasi parti liderinin verdiği bu ilk birliktelik fotoğrafının her birinin kendi tabanına, birbirlerinin tabanlarına, kararsızlara ya da başka bir bloktan kopma arifesindeki seçmenlere ve tüm bunların dışında kalanlara anlattıkları, düşündürdükleri de var. Mesela kimilerine göre, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusunda mutabık olduklarını göstermek için bir araya gelen altı lider aynı zamanda Millet İttifakı’nın yeni halinin fotoğrafını verdi.
Gerçekten öyle mi?
CHP’lilere bakarsanız kesinlikle öyle...Ancak teknik açıdan öyle değil. Çünkü bu resmen ilan edilmedi. Belki şöyle
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, engellenmemesi halinde Türkiye'nin çevresinde hemen harekete geçmeye hazır 8 milyonluk bir göç kitlesi olduğunu açıkladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara’da medya kuruluşlarının temsilcileri ile ‘göç buluşması’ gerçekleştirdi. “2011 yılı Suriye iç savaşından itibaren ne yaptığını bilen bir Türkiye var” diyen Soylu, “göç akını biter mi” diye sordu ve “Bizim kanaatimiz yeni başladı” diyerek cevapladı.
Soylu, Göç İdaresi, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkililerinin katılımıyla 2.5 saati aşkın bir sunumla Türkiye’nin göç ile mücadelesini ve göç sürecini nasıl yönettiğini anlattı. Batılı ülkelerin konuya yaklaşımını, “Bu meseleyi Hollywood senaryosunun yapıldığı bir alan olarak değerlendiriyorlar. Onun üzerinde bir kıymet vermiyorlar” sözleriyle anlatan İçişleri Bakanı, Avrupa’nın sorunu çözebilecek yönetim kabiliyetinin de, bir
OYAK, Türkiye'de ilk elektronik para lisansı alan Birleşik Ödeme ve Innovance yatırımlarının ardından, OCR Labs yatırımıyla da kimlik doğrulama sektörüne girdi. OYAK bu şirketlerden üç yılda üç unicorn çıkarmak istiyor.<br><br>LONDRA<br><br>OYAK, 2017'deki dönüşüm kararının ardından beş yılın sonunda teknoloji yatırımlarında üç yılda üç unicorn hedefine odaklandı. Sanayi yatırımlarındaki çeşitliliği teknoloji alanında da sağlamayı hedefleyen OYAK, Türkiye'de ilk elektronik para lisansı alan Birleşik Ödeme ve Innovance yatırımlarının ardından, OCR Labs yatırımıyla da kimlik doğrulama sektörüne girdi. OYAK bu şirketlerden üç unicorn çıkarmak istiyor.
OYAK Finans Sektörü Grup Başkanı Emrah Silav, "Finans ve sigorta teknolojileri alanlarına yaptığımız yatırımlarla küresel değişimi yönetiyoruz. OYAK Grup Sigorta'nın Londra ofisi ile hizmet alanını genişletirken, diğer iştiraki OYAK Portföy'ün girişim sermayesi yatırım fonları üzerinden yaptığımız yatırımlarla da finansal teknoloji ve
Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun, medya kuruluşlarının Ankara Temsilcileriyle bir araya gelerek bakanlığının geçen yılki çalışmalarını ve 2022 yılı hedeflerini anlattığı toplantıdaki gündem maddelerinden biri de eski milli yüzücü Derya Büyükuncu oldu. "Sporcu olmak öncelikle insan olmayı gerektirir" diyen Kasapoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlığı hakkında yaptığı paylaşım nedeniyle Türkiye Yüzme Federasyonu'nca 'daimi hak mahrumiyeti' cezası verilen Büyükuncu’nun 'millilik lisansı'nın da iptal edilmesi için sürecin başladığını açıkladı. Kasapoğlu, "İnsanlığın bir takım asgari vasıfları vardır. Bu vasıfları taşımak her insan için gereklidir. Açıkçası ben gelinen nokta itibarıyla gerekenin yapıldığını ve bu anlamdaki çalışmaların da hızlı bir şekilde neticelendirileceğini ifade etmek istiyorum. Kimsenin bu anlamda hiçbir şekilde insani vasıftan yoksun olarak bir açıklama yapma hakkı yoktur. Dolayısıyla hem federasyon hem bakanlık süreci en güçlü şekilde yönetecektir"
Geçen haftanın gündem maddelerinden biri "Millet İttifakı'nda anlaşmazlık" iddiasıydı. Ortak bir güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi için bir araya gelen 6 partinin temsilcilerinin üst üste iki haftadır toplanmıyor olması da bunun kanıtı olarak gösteriliyordu. Parti temsilcilerinin nabzını tuttuğunuzda, toplanmamanın altında çalışmaya dair bir sorun olmadığı tüm taraflarca teyit ediliyor ama yine de 'evet bir sıkıntı var' izlenimi veriliyordu. Bu arada Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener sonra da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile baş başa görüşmesi, sorunun 'Gelecek' ile ilgili olduğu söylentisini güçlendiriyordu.
Tüm tarafların en baştaki ketum tavrı zamanla gevşedi ve ortaya çıktı ki, 4 Ocak'ta bir televizyon programına 6 partiden sadece 3'ünün davet edilmesi ve davetlilerin de bunu kabul etmesi sorun olmuştu. Sitemkâr taraf, Gelecek Partisi'ydi. CHP ve İYİ Parti liderlerine ve hatta program yapımcısına daha program başlamadan ulaşıldığı söyleniyor. Sonrasında işte o hem