Geçen hafta bu köşede şöyle demiştim;
“Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’deki kaderini iki maç belirleyecek. Alanyaspor deplasmanı ve ardından Trabzonspor mücadelesi. Ersun hoca iki maçta 6 puanı cebine koyamazsa, sportif direktör Damien Comolli - ki o da sezon sonunda görevde kalırsa- erken mesai yapacak demektir.”
Alanyaspor maçı malum. Rezil bir futbol ve kaçınılmaz mağlubiyet.
Sonrasında Fenerbahçe’nin başına geçmesi için her türlü desteği verenler, Yanal’ı inceden inceye eleştirmeye, hatta halefini bile işaret etmeye başladılar.
Bu akşam, Yanal ile birlikte takımdan gönderilecek isimler için de son şans. Zorlu bir Trabzonspor sınavı var. Fenerbahçe kazanırsa tansiyon düşer. Ancak kaçınılmaz son değişmez. Puan kaybederse, tribünlerden yükselecek seslerin dozunu kestirmek zor değil.
Nereden nereye!
Sonuç ne olursa olsun, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un yeni sezonda aynı hatalara düşeceğini sanmıyorum. Yanal’ın getirilişinde taraftarın ve medyanın inanılmaz baskısı vardı. Yanal’dan başka seçenek yok havası hakim kılınınca, “çiçeği burnunda” başkan “istemeyerek” de olsa işaret edilen adayı tercih etmek zorunda kaldı.
Ünal Karaman’ın geçen haftaki Bursaspor maçını kazanan kadroya iki dokunuş yapması, Ibanez’in yerine sakatlıktan kurtulan Novak’ı, performansını beğenmediği Olcay’ın yerine ise galibiyeti getiren Abdülkadir Ömür’ü tercih etmesi, adalet dağıtmaya çalışan bir hocaya yakışan tavırdı.
Bu takım ilk 15 dakikada üç önemli pozisyon buldu, değerlendiremedi. Dördüncüsünü Ekuban kaçırdı, dönen top hızlı hücumda Ömer ile kalesinde gole dönüştü.
Trabzonspor’un son dönemlerde özgüvenli, disiplinden kopmayan ve mücadeleci bir kimliğe bürünmesi en büyük artılarından biri.
Antalyaspor maçının ardından, dün de geriye düştüğü Malatya karşısında skoru lehine çevirmesi asla rastlantı değildi. Bu gelişim takdir edilmeli.
Bir takımın kazanma kültürü edinmesi önemli. Trabzonspor sezonun bitimine yaklaşırken son beş maçından üçer puanla ayrılarak güçlü bir ivme yakaladı. Tabii bu puan cetveline de yansıdı ve bordo-mavili takıma yıllar sonra büyük olasılıkla UEFA Avrupa Ligi’nin de kapısını araladı.
Soyunma odasına Nwakaeme’nin eşitlik sayısı ile girmek belli ki Ünal hocayı kesmemişti. Oyuncu değişikliklerinde risk aldı.
Ancak kazanan her zaman haklıdır ve sonuç onun istediği gibi oldu. İki
Futbol Federasyonu’nun, başta Merkez Hakem Kurulu olmak üzere, Tahkim, Disiplin, Uyuşmazlık ile Etik Kurullarını Beylerbeyi yerleşkesine taşımasının doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.
Söz konusu kurullar futbolun can damarları. Sağlıklı bir ortamda çalışmaları, her türlü polemikten uzak kalmaları gerek.
Geçmişte pek çok nahoş olay yaşandı. Federasyon basan kulüp başkanları, kurulları etkilemek için her yolu deneyen, hukuku kendi lehlerine işletmek isteyen yöneticiler gördük.
Federasyon Başkanı Hüsnü Güreli’nin Beylerbeyi tesislerinin açılışında verdiği “Buraya TFF yöneticileri ve çalışanları dahi giremeyecek” mesajının ne kadar doğru algılandığını ve gereğinin nasıl yerine getirileceğini yaşayarak göreceğiz.
Yargı kurulları bağımsızdır, öyle çalışmalıdır. Her türlü dedikodudan arınmaları, kararların objektifliği açısından önemlidir.
Merkez Hakem Kurulu da öyle. Kendilerini kulüp başkanları ve idarecilerinden izole etmeleri şarttı. Futbolun diğer paydaşlarından uzak durmaları uygulamada da sürmeli.
Sakatlıklar, kadro dışılar ve transfer yasağı olmasa idi, Trabzonspor bu kadar genç oyuncuyu Türk futboluna kazandırabilir miydi?
Hayal bile edilemezdi. Hem başkan Ahmet Ağaoğlu’nun hem teknik direktör Ünal Karaman’ın şansı bu. Ama mütevazı olmasınlar güç koşullarda büyük işler başarıyorlar.
Sıkıntılar bereket getirdi Karadeniz ekibine. Havasından, suyundan, denizinden, doğasından mı bilinmez ama, bir futbolcu fabrikasıdır Trabzon kenti. Bereketli toprağından yetenek fışkırıyor. Yeter ki şans bulsunlar.
İki sezondur gündeme gelen isimlere bakın. Yusuf Yazıcı ile başlayan fırtına, Abdülkadir Ömür, Abdülkadir Parmak, Uğurcan, Hüseyin Türkmen, Arda, Batuhan ve Murat Cem ile devam etti. Onları örnek alan ve heyecanla şans bekleyen sayısız altyapı oyuncusu var.
Trabzonspor’daki bu zorunlu yapılanma özellikle bu sezon dikkat çekmeye başladı. Tabii futbol yorumcularının da radarına girdi. Her hafta bordo-mavili forma ile performans gösteren bir oyuncu konuşuluyor. Ve iş dönüp dolaşıyor “sistem” tartışmasına geliyor.
Beyler, hiç kendinizi yormayın. Siz yıllarca İstanbul hegemonyasının ithal hikayelerine övgüler düzerken, yabancı sayısını serbest bırakan ve altyapıların çöküşünü
Ünal Karaman’ın geçen hafta geriden gelerek farklı kazanan takımı bozmaması, bir teknik adamın oyuncularına saygı duyması ve adaletli duruşunun göstergesi idi. Önemli bir gol silahı olan Rodellaga’yı cezası bitmesine karşın kulübeye çekmesi bu yüzden yadırganmamalı. İçeride dışarıda aynı kadroyu tercih etmesinin ise Trabzonspor duruşuna uygun bir tavırdı.
Rakip, tehlike hattından uzaklaşmaya çalışan ve yeni teknik direktörü Mesut Bakkal’ın motivasyonu ile sıkıntıdan kurtulmaya çalışan Bursaspor idi. İlk bakışta iki takım adına da kolay maç olmayacağı belliydi.
İlk yarıda alışkanlıklarının dışında ve hücum anlamında istediklerini yapamayan bir Trabzonspor vardı sahada. Kimler etki edebilirdi skora? Nwakaeme, Ekuban, Yusuf Yazıcı. Peki onlara katkı sağlayacak isimleri?.. Abdülkadir Parmak, Sosa ve Olcay. Bursaspor’un orta alandaki baskısı ve etkili oyunu Trabzonspor’un ezberini bozdu bu bölümde. Duran toplar dışında şansı yok gibi idi. Zaten şansı olsa, bu sezon rekor sayıda direkleri döven bordo-mavili ekibin Ekuban ile kaçırdığı o vuruş gole dönüşebilirdi. Takım savunması anlamında da zaafları çoktu. Bursaspor açıkları ve hataları değerlendiremedi.
Karaman’ın ikinci yarı
Video Asistan Hakemliği, futbolda adalet sağlamak için başlatılmış bir uygulama idi.. Biz apar topar üzerine atlarken, ne kadar hazırlıksız yakalandığımızı görmemiz uzun sürmedi.
Kadro dar, hata yapan hakem çok. Doğal olarak Merkez Hakem Kurulu, VAR’da görev alacak isim bulmakta zorlanmaya başladı. Şimdilerde Sabri Çelik ve ekibi formül üretmeye çalışıyor. Hazırlıklar yeni sezon için. Kadro 40 kişiye çıkacak. A kategorisinden en az 17 hakem VAR havuzuna alınacak. Önümüzdeki süreçte MHK’yi ve hakemleri yoğun bir eğitim programı bekliyor.
Şimdi oldu!
VAR devreye girdiği günden bu yana bir tehlikenin altını defalarca çizmeye çalıştım.
Sistemin bazı hakemleri tembelliğe, kolaycılığa ve kurnazlığa sevk ettiğini, bunun da camia için ciddi sıkıntılara yol açacağını söyledim. Aklın yolu bir. UEFA eğitimcisi Jaap Uilenberg ve Oğuz Sarvan bu konuda da kolları sıvamışlar. Şampiyonlar Ligi’nde olduğu gibi gelecek sezondan itibaren VAR ile ilgili önemli bir uygulama başlayacak.
Hakem VAR’a başvurup yanlış kararını düzeltse bile, yanılgısı notuna eksi puan olarak yansıyacak. Bu ne demek? Hakemin sahada bulunduğu yer itibarıyla süzemediği subjektif pozisyonlar dışında, VAR’a başvurması
Trabzonspor süper ligin hücum yanını en iyi oynayan takımlarından biri. Bu tarzı seven fazla futbolcusu var. Kendi alanından çabuk çıkıyor ve çok adamla fırsat kolluyor.
Lakin sezon başından beri en büyük zaafı, takım savunmasında. Ünal Karaman’ın orta alan ve savunma kurgusunda sürekli zorunlu rotasyona gitmesi, taşların yerine oturmasının önündeki en büyük engel.
Dün akşam da Antalyaspor karşısında aynı sıkıntıyı yaşadı Trabzonspor. Kimsenin iyi niyetinden kuşkumuz yok. Ancak daha maçın başında öyle hatalar yapıldı ki... Hücuma çıkarken kaptırılan toplar, daha ilk çeyrekte iki farklı geriye düşmesine yol açabilirdi. Henüz 9. dakikada Doukara’nın jenerik golüne, Amilton’un direkten dönen vuruşu eklense, geri dönüş imkansız hale gelebilirdi.
Trabzonspor’un enerjisi ve bir ani atakta Nwakaeme’nin arka direkte dokunuşu maçı yeniden başlattı.
Kazanmak istiyorsan risk alacaksın. Trabzonspor ikinci yarıya açıklarına rağmen rakip kaleye yüklenerek başladı. Baskı kurdu, pozisyon üretti ve Ekuban ile öne geçme şansını yakaladı.
Trabzonspor’un en büyük avantajı skora her an etki edebilecek oyunculara sahip olması. Örneğin Nwakaeme. Gerçekten büyük yetenek. Yoktan var edebilecek bir
Mircea Lucescu döneminde kimliğini yitirmiş, krize girmiş bir milli takımımız vardı.
Rumen hoca 2018 Dünya Kupası elemelerinde derdimize derman olamadı. Ardından UEFA Uluslar Ligi’nde küme düştük.
Sadece saha sonuçları değil, oynattığı futbol da canımızı sıkmıştı.
Lecescu’nun sürekli arayış içinde olması, yabancı kontenjanından şikayet etmesi, dara düştüğünde topu futbolculara atması, başarısızlığın faturasını üstlenmemesi, kimyamıza uygun davranışlar değildi!
Alışık olmadığımız konu ise “tazminatsız” gitmesi, üç aylık alacağı dışında herhangi bir talepte bulunmaması idi.
Yakın geçmişe bakınca, en azından bu anlamda teşekkürü hak etti yaşlı kurt!
Güneş’in hayali