Gerçekler ile yüzleşme vakti geldi. Trabzonspor’u en zor günlerinde elinden tutup, “karanlıktan aydınlığa çıkma” görevini üstlenen Abdullah Avcı’nın çabasını kimse inkar edemez. Hatta öyle bir umut oldu ki bu diriliş, camia şampiyonluk söylemlerini konuşmaya başladı.
Trabzon’da herkes futbolu çok iyi bilir. Yedisinden yetmişine hocayı da, oyuncuyu da, futbolu da yerme hakkına sahiptir. Maç kaybedersen bir hafta hayata küser, kazanırsan dünya, düğün olur.
Eleştiri olmayacak mı? Elbette olacak. Abdullah Avcı’nın maç kadrosunu görünce, orta alanda sıkıntının yaşanabileceğini düşündüm. Abdülkadir Parmak ve Yunus Mallı’nın göstereceği direnç, oyunun kaderini etkileyebilecek riskler içeriyordu. Yunus’un ofansif yanını öne çıkarması halinde yük, Parmak’a kalacak, savunma ile üçüncü bölge arasındaki boşluk rakibe avantaj sağlayabilecekti.
O zaman iki kanat hücumcusu Ekuban ile Nwakaeme’nin geriye yardıma gelmesi söz konusu olacak, bu da
Eğitim çok şeydir ama her şey değildir. Elli kişilik sınıfa ders anlatırsınız, yarısı anlar, kalanı bakar. Kimi sınavda tam not alır, bazıları sınıfta kalır. Türkiye’de hakemlik de böyle. Sürekli değişen “müfredat” kafaları karıştırır. Her seminerde bir öncekinden farklı talimatlar verilir, uygulamalar değişir.
Video Asistan Hakemliği’ne rağmen hakemlerin hâlâ eleştiriliyor olması biraz da “eğitim sisteminin” tutarsızlığından kaynaklanır.
Hafta içinde UEFA hakem sorumlusu Jaap Uilenberg’in de katıldığı iki günlük seminer yapıldı. Hakemlere hatalı kararları, VAR’a nerede devreye gireceği anımsatıldı.
Önemli konu başlıkları hakemin otoritesinin koruması ve VAR ile koordinasyonun sağlanması idi.
Gelin Uilenberg’in örnekleri ile gündeme getirdiği uyarılara göz atalım;
Taviz vermeyin!
“Hesapta olmayan yenilgi” sözünü hiç sevmem. Her maçı ciddiye alacak, her rakibi önemseyecek ve doğru oyun planı ile mücadele edeceksin. Kazanırsın, kaybedersin. Ben ne yaptığına bakarım. Trabzonspor dün sezonun en kötü oyununu, en kötü oyuncu tercihleriyle sergiledi. Abdullah Avcı alınmasın. Evet kulübesi zayıf, ancak bir teknik direktör olarak sıkıntılı anlarda çözüm üretmek onun görevi. Berbat geçen bir ilk yarının ardından hamleleri çok geç kaldı. İki farklı geriye düştükten sonra yaptığı değişiklikler doğru olsa da, skoru çevirmeye yetmedi. Açık söylemeliyim; bu sonuç ve oyun Avcı’nın futbol gerçeklerine yakışmadı.
Boyu uzatılmış ligde telafisi olmayan maçlar oynanıyor. Trabzonspor, sonradan “yarışmacı” olduğu zirve mücadelesinde geriye düştü. Alanyaspor gibi disiplinli ve sistemi oturmuş rakipler karşısında tedbiri elden bırakmak, böyle hayal kırıklığı yaratabiliyor.
İlk yarıda topa daha çok sahip olan ve önde baskı kurarak bordo-mavili ekibin
Adını vermeyeceğim, sevdiğim eski bir hakem arkadaşım paylaşmıştı şu satırları;
“Türkiye’de Merkez Hakem Kurulları, hakem maça çıkarken şöyle söyler: Her maça son maçınızmış gibi çıkın...
FİFA veya UEFA’da hakem yöneticileri ise; Enjoy your match (maçtan zevk alın- tadını çıkarın) der.
İşte bu fark yüzünden Türkiye’de hakemler korku içinde maç yönetir. Çünkü hata yaparlarsa kellelerinin alınacağı söylenir!..”
Ben bir adım ileri gideyim; Aslında kellesinin alınmasından çekinen MHK başkanları ve üyeleridir. Kendi geleceklerini kurtarmak için hakemleri korkutarak düzeni korumaya çalışırlar.
Diyeceksiniz ki artık şartlar değişti, hangi kurul hakemi bu yöntemle disipline edebilir?
Valla yakın geçmişte “kellesi koparılan” ondan fazla hakem ismi sayabilirim.
Özlenen galibiyet serisini yakaladıktan sonra Fenerbahçe gibi ezeli bir rakibe yenilmek, sinir bozucu idi. Trabzonspor’un geçen hafta yaşadığı hayal kırıklığının travmaya dönüşmemesi için Kasımpaşa deplasmanını kayıpsız atlatması gerekiyordu. Ya kazanacak, ya Abdullah Avcı ile yakaladığı çıkışa son verecekti. Neticede onca emeğe yazık olacaktı.
Gerçekten stresli bir sınavdı. Futbolu bilenler anlar, adına “kader” maçı derler. Bordo-mavili ekip sadece zinciri kırmakla kalmadı, bir aşama öne geçti. Bu galibiyet zirve yarışının üç takım arasında olacağını düşünenleri korkutan bir mesaj oldu.
Öncelikle şunu söyleyeyim; takım oyunu ve disiplininden uzak kalmasına rağmen, zoru başarmak müthiş bir özgüven sağlayacaktır Trabzonspor’a. Eksiklerini görmek ve kadro tercihi konusunda Abdullah hocaya da uyarıdır aynı zamanda. Futbol takım oyunudur, elbette yeri geldiğinde kişisel yetenekler devreye girebilir.
Günü komşunun altın çocuğu kurtarsa da, ofansif anlamda beklenenin uzağında kaldı Trabzonspor.
Böyle bir rakip karşısında
Maç öncesi Fenerbahçe cephesinde “günah keçisi” ilan edilen tek isim vardı. Kaybederse, boynuna “yağlı ilmek” geçirilen teknik direktör Erol Bulut’un sandalyesini tekmeleyecek o kadar çok sayıda düşmanı vardı ki! Genç bir çalıştırıcının kaderi sadece renklere olan aşkına bağlanırsa, sohbahar kolay gelir. Bir gol seni kurtarır? Erol hoca yolunu açtı! Sonrası mı? Bir daha Trabzonspor gibi bir rakip bulamazdı hoca...Trabzonspor sahaya ideal on biri ile çıksa da, görev alan oyuncuların pandemiden etkilenmediğini ve antrenman eksikliğini görmezden gelmek mümkün değildi. Lakin bu tarz maçların motivasyonu, fiziksel gücün ve önyargıların önüne geçebiliyor çoğunlukla. Hata affetmiyor. Bir anlık zaafiyet, üzüyor seni. Trabzon da böyle bir gol ile teslim oldu.ilk yarıda Fenerbahçe oyuna hakim olmaya çalışan taraf idi. Eksiklerine rağmen Trabzonspor’un kanatlarını etkisiz hale getirip sürpriz çıkışları ile karşılık verirken başarılı oldu. Nwakaeme’yi
Meslek hayatımın son 25 yıllık bölümünde aynı hikayeyi dinledim; “Kulüpler Yasası çıkacak, Türk futbolu kurtulacak...”
Hikaye diyorum; hiç bir iktidar döneminde o meşhur yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulundan geçemedi. Komisyonlara kadar geldi, sonra ne hikmetse tozlu raflara kalktı ya da kaldırıldı!
Nedeni, siyasi partiler arasındaki görüş ayrılığı filan değil. Halen geçerliliğini koruyan tek gerekçesi var; yasa kulüplerin işine gelmedi, gelmiyor, gelmeyecek. Bakmayın Kulüpler Birliği Vakfı toplantılarında yapılan destek açıklamalarına... Takiye yapıyorlar sadece!
Tıpkı kulüp temsilcilerinin geçen hafta üşenmeden Ankara’ya kadar gelip Ak Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş’a çekincelerini iletmeleri gibi! Aslında çekinceleri, “derebeyliklerinin” sona ereceği endişesi... Kulüpler, “ağır cezai yaptırımlardan” şikayet edip, yasaya ayar verme çabasında!
Fakat şu da bir gerçek; konu ilk defa bu kadar ciddiye alınıyor. MHP Kocaeli milletvekili Saffet Sancaklı bıkmadan, yılmadan
Pandemi tüm dünyanın başına bela. Üzerine yoğun maç trafiğinin getirdiği sakatlıkları ve cezaları da ekleyin; bir haftada tüm planlarınız değişebilir. Olumsuz koşullar Başakşehir’i de Trabzonspor’u etkilese de görmemiz gereken, şans bulan genç ve alternatif oyuncuların ne yapacağı idi.
Trabzonspor’a bakın. Covid-19 nasıl da vurup geçmiş? Bu takımın en önemli savunmacısı, mucize işlere imza atan kaleci Uğurcan’ın eksikliğinde altyapıdan Kağan idi var emaneti alan. Helal olsun kardeşim, o kale ileride senin.
Ya Başakşehir? O kadar eksiği vardı ki. Futbolun böyle adaletini sevmiyorum. Önemli silahların devre dışı kaldığı bir oyun izledik.
Maçın hikayesini yazacak olan Trabzonspor kalecisi 18 yaşındaki Kağan’ın performansı idi kuşkusuz. Onu rahatlatacak olan ise “ağabeylerinin” topu ondan ne kadar uzak tutacağına bağlı idi. Bu duygusal ilişkiyi ve yardımlaşmayı ancak sahadakiler hissedebilirdi. Ne güzel paylaştılar.
İlk yarıda oyunun kontrolü alan Trabzonspor tehlikeleri kalesinden uzak tutmayı başardı. Ama hücum anlamında üretken değildi. Kuşkusuz