Bugünkü yazımda, her zamanki yazılarımdan farklı olarak, bir ilimizi hem de kendi memleketim olan Urfa’yı konu edeceğim.
Gazetemizin Anadolu Kaplanları 2020 başlıklı yazı dizisinde Anadolu’da hem yatırım ve istihdam yaratan işletmelerimiz bulundukları şehirler itibariyle tanıtılıyor, hem de bu işletmelerimizin bulunduğu illerimize gazetemizde yer veriyoruz.
Bugün de Urfa’yı sizler için anlatacağız, yazacağız.
Benim için Urfa’nın önemi büyük. Urfa’da sürekli olarak yaşamasam da en az 50 yıldır orada yaşayan birisi kadar şehrime sahip çıkarım. Urfa denilince aklıma çocuk yaşta, iftar topunu damda beklerkenki halim gelir. Rahmetli Sıdıka Nenem’in neşeli tavırlarıyla hatırladığım Su Meydanı semtindeki taş yapı evimizdeki günlerimiz aklıma gelir.
Medeniyet şehri
Urfa bir medeniyet şehridir. Kültürle, müzikle yoğrulmuştur. Çok farklı kültürel yapılar birlikte ülke - millet sevdasıyla yaşarlar. Milli mücadelemizin ‘Şanlı’ şehridir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Mondros Mütarekesi hükümlerine aykırı bir şekilde önce İngiliz
İşletmeler için Kovid salgını tedbiri olarak getirilen kısa çalışma desteği ve işten çıkarma yasağı uygulaması uzatıldı. Bu da Meclis’te görüşülen teklifteki teşvik süresini uzatıyor. Teklif yasalaşırsa işverenler 17 Ocak 2021’e kadar ilave istihdam desteği alabilecek.
Resmi Gazetede dün yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla birlikte kısa çalışma ve fesih yasağının süresi uzatıldı. Kısa çalışmadaki işyerlerinde kısa çalışma uygulaması 30 Aralık 2020 tarihine kadar devam edebilecek. Fesih yasağı ise 17 Ocak 2021 tarihine kadar uzatıldı. Bu tarihe kadar işverenlerin kapsamdaki fesih nedenleri ile işçi çıkartmaları yasak. Fesih yasağı ile birlikte nakdi ücret desteği ödemesinin de süresi uzatılmış oldu. Fesih yasağının süresinin uzaması Mecliste görüşülen torba kanundaki teşviklerin de süresini uzatmış oldu. Önümüzdeki günlerde normalleşme teşvikinin de süresinin uzatılması söz konusu olabilir.
Yıl sonuna kadar
Koronavirüsün çalışma hayatındaki etkilerinin önlenmesi amacıyla kolaylaştırılmış şartlarla
Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik yapı kırsal alanlarda daha yüksek işgücü katılımı yaratıyor ancak aynı zamanda kırsal işlerde insana yakışır iş açıkları da yaygın düzeyde gözlemleniyor.
Kovid-19 salgını, pek çok zorluğun yaşandığı küresel işgücü piyasasında bazı sorunların daha görünür olması sonucunu doğurdu. Bu anlamda, gerek eşitsizlikten zaten çok daha fazla etkilenen bazı bölgelerin, gerekse halihazırda iş imkanları açısından türlü kırılganlıklarla baş etmeye çalışan kimi grupların küresel salgın yüzünden başı ciddi anlamda belada.
Her yıl 15 Ekim tarihinde kırsal alanlarda kadınların kritik rolüne vurgu yapan ‘Uluslararası Kırsal Kadınlar Günü’nü kutlanıyor.
Kırsalda durum ne?
İşte bugün bize, yerli kadınlar da dahil olmak üzere kırsal kesimdeki kadınların tarımsal kalkınmaya, gıda güvenliğine ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yaptığı büyük katkıyı hatırlatıyor.
İnsana yakışır işe yönelik zorlukların kırsal ve kentsel alanlarda birbirinden farklı olduğunu söylemek mümkün. Bu
Meclis gündemine gelecek kanun teklifinde, İş Kanunu’nda önemli bir değişiklik öngörülüyor. Değişikliğe göre, belirli süreli sözleşme yapma şartları kolaylaştırılıyor. Buna göre, 25 yaşın altında ya da 50 yaşın üzerinde olan işçilerle yapılacak sözleşmelerde kanunun öngördüğü sınırlamalar aranmayacak.
Geçen yazımda bahsettiğim Meclis gündemine gelecek kanun teklifinde 4857 sayılı İş Kanunu’nda da önemli bir değişiklik öngörülüyor. Teklifin 28. maddesinde belirli süreli sözleşme yapma şartları 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçiler için de kolaylaştırılıyor. 25 yaşını tamamlamamış veya 50 ve üzeri yaşlarda olan işçiler ile belirli süreli sözleşme yapılırken kanunun öngördüğü sınırlamalar aranmadan bu tür sözleşmelerin yapılabilmesine imkan tanınıyor.
Sınırlamalar neler?
İş Kanunu’na göre; belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak belirli süreli
İşsizlik ödeneği alanların tekrar iş bulmasını teşvik için yeni bir hamle geliyor. İşten çıkarıldıktan sonra 3 ayda yeni işe girip en az 12 ay çalışanın işsizlikteki primini devlet ödeyecek. İşte ayrıntılar...
Önümüzdeki hafta Meclis’te görüşülmeye başlanacak kanun teklifi çalışma hayatıyla ilgili pek çok düzenleme içeriyor. İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi, koronavirüsün etkisinin azaltılmasına yönelik hayata geçirilen kolaylaştırıcı şartlarla kısa çalışma ve fesih yasağı uygulamasının süresinin uzatılması gibi konularda düzenleme içeren kanun teklifi çalışma hayatında kalıcı değişiklikler de öngörüyor. Bunlardan bir tanesi de işsizlik ödeneği alanların tekrar iş bulmasını teşvik etmek.
10 aya kadar
İşsizlik ödeneğinden yararlanmak için işsiz kalmadan önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olmak ve kanunun öngördüğü şekilde işten ayrılmış olmak gerekiyor. Kendi isteği ile işsiz kalanlar işsizlik ödeneği alamıyorlar.
Son 3 yıl
Meclis gündemine önümüzdeki hafta gelecek kanun teklifinde çalışma hayatını etkileyen çok önemli düzenlemeler var. Bu düzenlemelerle koronavirüsün etkilerinin hafifletilmesi ve yeni istihdamın desteklenmesi hedefleniyor. Diğer yandan teklife komisyon aşamasında SGK prim yapılandırmasının da eklenmesi bekleniyor.
1 - Kısa çalışma yaza uzayabilir
Kanun teklifindeki bir diğer düzenleme kısa çalışmanın süresinin uzatılmasına ilişkin. Düzenleme bu haliyle yasalaşırsa kısa çalışmanın 30 Haziran 2021’e kadar Cumhurbaşkanı kararıyla uzatılabilecek. Kısa çalışmanın süresinin uzatılması ile birlikte normalleşme teşvikinin de süresinin 30 Haziran 2021’e kadar uzatılması Cumhurbaşkanı kararına bırakılacak. Uzatma söz konusu olursa normalleşme teşvikinden kısa çalışma uygulamasını Mart 2020 itibarıyla sonlandıran işverenler de faydalanabilecek.
2 -Genç ve kadınların istihdamına teşvik
Küresel salgın başladığından bu yana sosyal korumaya ilişkin finansman açığı yaklaşık yüzde 30 arttı. Bu durumdan en çok düşük gelirli ülkeler etkilendi
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan ‘Sosyal Korumanın Finansman Açığı: Kovid-19 Krizi Işığında ve Ötesinde Küresel Tahminler ve Gelişmekte Olan Ülkeler için Stratejiler’ başlıklı rapora göre, küresel salgın başladığından bu yana sosyal korumaya ilişkin finansman açığı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde artmış.
Bu durumun temel nedenleri, genel tecrit süresince işlerini kaybetmiş işçiler için sağlık hizmetleri ve gelir güvenliği ihtiyacının artması ve kriz nedeniyle GSYH’nin küçülmesi.
Rapor, sadece 2020 yılında herkes için temel gelir güvenliği ve temel sağlık hizmetine erişim sağlamak için gelişmekte olan ülkelerin yaklaşık 1.2 trilyon dolar yatırım yapmaları gerektiğini ortaya koyuyor. Söz konusu rakam, bu ülkelerin gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYH) ortalama yüzde 3.8’ine denk geliyor.
Ne
Çalışan gerekli özeni göstermemesi nedeniyle yani kusurlu olarak zarar oluşturduysa, sorumluluğu doğabilir. Zarar kusuru nedeniyle doğmuşsa, işçiden tazmini istenebilir…
İşçiler çalışırken sadakat borcu ile yükümlüdürler. Bunun anlamı işverene yönelebilecek hukuka aykırı zararlı eylemlerden kaçınmak zorunda olduklarıdır. İş sözleşmesi bir işin görülmesini amaçlayan sözleşme olarak doğası gereği birçok riski de içinde barındırır.
İşçi gerek yaptığı iş nedeniyle gerekse işyeri içindeki veya dışındaki davranışları nedeniyle her an zarar verici bir eylemde bulunabilir. İşçinin bu tür doğan zararlardan sorumluluğu, işverenin verilen zararlara karşı hakları ve tazmin yöntemi özel olarak düzenlenmiştir.
Öncelikli şart kusur
İşçiler kural olarak işverenlerinin yönetimleri altında faaliyet gösterdiklerinden, işin yapılması sırasında doğan zararlardan sorumlulukları sınırlıdır. Çünkü işin görülmesi sırasında işin doğası gereği veya dışsal nedenlerden birçok zarar doğabilmektedir.