Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kaybettik. Hiç olmazsa çocuklarımız bir barış ülkesinde büyüsün derken, yine bayrağa sarılı şehit cenazeleriyle, dulların, öksüzlerin gözyaşı eşliğinde gömdük umudumuzu...
Ağıt yakıyor, lanet ediyor, “kana kan intikam” istiyoruz.
Aniden 90 model bir OHAL havası çöktü ülkenin üstüne...
Sıcak takip, kara operasyonu tartışması başladı.
Yeniden terör uzmanları ekranlara, bombardıman uçakları gazete başlıklarına yerleşti.
Toplu tutuklamalar için de sinyaller verildi.
Fatih Altaylı, ramazan sonrası toplanacak 1400 kişilik gözaltı listesinden söz etti.
Akit, isim vererek bu listeye “açılımcılar”ı dahil etti.
Selahattin Demirtaş, “Suikastların ve toplu tutuklamaların gündeme gelebileceğini” söyledi.
Sabahat Tuncel, “Gelin alın” dedi.
PKK, silahlı 20 adamla, 73 milyonun silahsız çözüm ümidini söndürmeyi başardı.
* * *
Terör, 1970’lerde dünyayı sarsmaya başladığından beri çözüm için iki görüş çatışıyor:
Güvenlikçiler ve özgürlükçüler...
“Özgürlükler yüzünden bunlar tepemize çıktı” diyenlerle “Tersine; sorun baskıdan doğdu, çözüm özgürleşmede” diyenler...
Teröriste “misliyle şiddet” uygulanmasını tavsiye edenlerle, “Göze göz, herkesi kör eder” diye direnenler...
“Teröristi vurunca sorun çözülür” zannedenlerle “Terör neden değil neticedir; asıl onu yaratan sorun çözülmelidir” diye düşünenler...
Geçen yarım asırda bu saflaşma ve temel argümanları hiç değişmedi; İngiltere’de de, İspanya’da da, ABD’de de, bizde de...
* * *
Bu iki zihniyet, tahterevalli gibi sırayla yükselip çözüm arayışına giriyor, beceremeyip yerini diğerine bırakıyor.
Türkiye’de daha 1920’lerde bu tartışma vardı:
Şeyh Sait isyanında, Doğu’nun asıl sorununun yoksulluk olduğunu söyleyen Başvekil Fethi beyle, “söz bitti” deyip çizmelerini giyen İsmet Paşa’dan bu yana bir arpa boyu yol gidemedik.
Ne zaman çözüme yaklaşılsa, barış ümidi kana boğuldu.
Silahların sustuğu Mayıs 1993’te 33 er ve 2 sivilin katledilmesiyle sönmüştü umutlar...
Bugün PKK’nın benzer bir saldırısı, mayın döşedi çözümün yoluna...
* * *
Savaş uzadıkça, çatışmadan beslenenler oluşuyor.
Barışta bugünkü gücünü kaybedeceğinden korkanlar, her çözüm fırsatını torpilliyor.
Saldırıdan sonra katliam mahalline gittiğimizde kimi zaman Ergenekon tarzı çetelerin ayak izinin, PKK’lılarınkine karışmış olduğunu görüyoruz.
Arada, savaştan nemalanan uzak yakın konu komşunun ayak izi de ortaya çıkıyor.
Bu tuzağa düşmemek lazım ama nasıl?
Çözümü kurmak öyle güç, yıkmak öyle kolay ki?
Olukla kan akarken barıştan söz açmak öyle zor ki?
* * *
Şimdi en başa dönüyoruz:
Ürkek açılım adımları hepten duracak, bir kez daha silahlar konuşacak.
Tahterevallide yeniden “güvenlikçiler”in yükseldiği bir baskı dönemi başlayacak.
Tarihi ve devleti bilenler için sürpriz değil...
Ama bilinmelidir ki, “Söz bitti” deyip askeri çözüme dönmek, PKK için zafer, demokratik siyaset için yenilgidir.
Bize düşen, ağır ateş altında dahi, sözü bitirmemektir.