Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hakkâri’deki saldırı sabırları taşırdı; devlet, yeniden savaş boyaları sürünmeye başladı. Halbuki daha bir ay önce çözümden söz ediliyordu.
Ne oldu?
Son 1 ayda yaşananları alt alta yazalım:
PKK seçim öncesi durdu, vurmadı.
Öcalan, 6 Temmuz’da BDP’lilerin hükümetle mutabakat sağlayıp Meclis’te yemin etmelerini istedi.
8 Temmuz’da Başbakan, “Açılım devam edecek” dedi.
Öcalan’la görüşen heyetle mesafe kat etilmiş gibiydi.
* * *
Sonra aniden hava değişti.
14 Temmuz’da PKK Silvan’da 13 askeri katletti.
16 Temmuz’da İran, başta Kandil olmak üzere PJAK hedeflerine operasyona başladı.
O günden sonra PKK, saldırılarını yoğunlaştırdı.
18 Temmuz’da Öcalan, “PKK’ya benim dışımda kimse silah bıraktıramaz” dedi ve Başbakan’a mesaj gönderdi:
“Önüm açılırsa bir haftada hallederiz. Yoksa çatışmalar yarın Silvan’dakinin 10 katı olur”.
27 Temmuz görüşmesinde ise adeta “istifasını verdi”:
“Devlet de Kandil de beni taşeron olarak kullanıyor. Bugün buna son veriyorum. Benim yapacaklarım bitti”.
* * *
Bu görüşme son oldu.
İmralı’ya gidişi/gidemeyişi ile savaşa mı, barışa mı yakın olduğumuzu ele veren Tuzla Kosteri yine bozuluverdi.
Öcalan’ın avukatlarıyla görüşü 3 hafta engellendi.
Ardından da 4 avukatına 1 yıl görüş yasağı geldi.
Böylece kontrollü izin verilen İmralı-Kandil mesajlaşması kesildi.
Devlet, psikolojik üstünlüğü ele almış görünen Öcalan’a yeniden “Patron benim” dedi.
Ama misilleme çabuk geldi.
Dünkü Çukurca saldırısıyla, Silvan’dan beri verilen şehit sayısı 43’e yükseldi.
Erdoğan, “Sabrımız taştı. Ramazandan sonra çok farklı olacak” diyerek yeni sertlik politikasının işaretini verdi.
* * *
Peki o bir hafta içinde ne değişti de, Öcalan ve Erdoğan’ın ılımlı mesajları birden yerini savaş söylemine bıraktı?
Niye PKK, devleti tahrik edercesine saldırıyor?
Değişen şey, bölgedeki konjonktür mü?
Suriye, kendisini sıkıştıran Türkiye’den intikam mı alıyor?
Karayılan’ın dediği gibi “ABD, Türkiye, İran bir arada” operasyon mu yapıyor?
Yoksa PKK, saldırdıkça Öcalan’ın elinin güçlendiğini mi düşünüyor?
Veya artık Öcalan’dan bağımsız mı hareket ediyor?
Her niyeyse sonunda örgüt kendi tabanını sağlamlaştırırken, Ankara’yı kışkırtıyor. Açılımı gömerken BDP’yi denklemin dışına itiyor. Askeri çatışmaya çekiyor.
* * *
Bu durumda açılımın musluğu da PKK’nın eline geçmiş oluyor. O isterse akıyor; istemezse tıkanıyor.
“Şiddete misliyle karşılık” gündemde; ama bu denenmiş ve başarısızlığı hüsranla tescillenmiş bir yöntem...
Oysa açılım, denenmemiş olandı. Türkiye’yi demokratikleştirmek, anayasal haklarla bölge halkını kazanmak, dağdan ovaya yol açmak, zorlu ama doğru politikaydı.
Bunu savunanlar, yıllarca sertlik yanlılarının hedefi oldu.
Önceki gün Akit’teki bir yazı, hükümete akıl veriyordu:
“Kandil’i vurun, ‘Açılım’ diyeni susturun.”
Yazıya, susturulacak yazarların listesi de eklenmişti.
Düne kadar bunu söyleyene “Ergenekoncu” denmiyor muydu? Şimdi hangi rüzgâr döndü de bu ittifak doğdu?
Savaşın borusu ötüyor yeniden...
Tarihten biliyoruz ki, bu kafa terörü bitiremez; ama terör, bu kafayı (da) bitirebilir.