“Dün” ve “yarın”... Ortası “bugün” olan kronolojik bir cetvelin iki ucunda dururlar,
değil mi? Değil.
Dün, bugünle yarın arasında bir maniadır.
Mazimiz, ondan kaçtıkça, hayalet gibi peşimize takılır, yakamıza yapışır.
Dünü aşmadan yarına yürüyemeyiz.
* * *
Geçen ayın manşetlerine bakın:
Dersim katliamı... Ermeni katliamı... Maraş katliamı... Muğlalı katliamı... 12 Eylül darbesi... Bir korku tünelinde yürüyoruz sanki...
Neden?
Halı altına süpürdüklerimiz öyle şişti ki, önünde resim çektirdiğimiz “tertemiz ev” manzarasını engelliyor artık...
O halı kaldırılıp enikonu silkelenmeden ilerleyemeyeceğiz. Hep iftihar edegeldiğimiz tarihin şimdilerde karabasan gibi üzerimize çöreklenmesi bundan...
Eski dosyaların peş peşe raftan indirilmesi de bundan...
Özür, kusur, tazminat laflarının dilde gezinmesi de bundan...
Hafıza devreye girdi.
Unutarak yaşayamayacağımızı anladık.
“Unut gitsin”in yerini, “Hatırla ki bitsin” alıyor şimdi...
* * *
Lafı Milli İstihbarat Teşkilatı’na getireceğim.
MİT, 85. yıldönümünü kutluyor bugün...
Bir zamanların en gizli kapısı, gazetecilere açılacak.
Kuşkusuz önemli bir çaba...
Ama mazi, orada da dikiliyor karşımıza...
Dersim’i bombalayanlardan, Ermeni tehcirine imza atanlardan, Mustafa Muğlalı’dan, 12 Eylül’ün komutanlarından sorduğumuz hesabı MİT’ten de sormamız gerekmiyor mu?
Soğuk savaşta “komünist avcısı” sıfatıyla her muhalifi, yazarı, düşünürü dinleyip izleyen, işkenceden geçiren kurum...
60’larda Demirel’in, “Angola’daki kabile savaşını bildirir, Ankara’da sizin altınızın oyulduğunu haber vermez” diye şikâyet ettiği askeri yapı...
70’lerde cephe hükümetlerinin üssü, kontrgerilla faaliyetinin parçası haline gelen, hemen her provokasyonda adı geçen müsteşarlık...
80’lerde eli kanlı katilleri dış görevde istihdam eden, Özal’ın damadının kaçırılması gibi özel işlerde görevlendirilen, MİT raporuyla kirli işleri ortaya serilen kuruluş...
* * *
Hiç mi başarısı yok?
Mutlaka var; ama böyle bir sicil, her başarının önünü kapar.
En basitinden bir örnek:
Maraş katliamının yıldönümüydü geçen hafta...
5 yıl önce Ecevit’in arşivinden bir belgeyi isimleri gizleyerek yayımladık bu köşede... MİT’ten bir kaynak, katliamı planlayan, etkin rol alan 3 MİT yöneticisini, dönemin Başbakanı Ecevit’e bildirmişti. O da bu belgeyi “Çok ciddi bir kaynaktır. Değerlendirilmeli” notuyla ilgili birimlere iletmişti.
Maraş çapında bir katliamda böyle ciddi bir itham varsa, o isimleri ve haklarında yapılan işlemi bilmek istemez misiniz?
5 yıl oldu, herhangi bir yetkili “Kimmiş onlar” diye sormadı.
* * *
MİT bugün, son sınır katliamındaki rolüne dair ithamlara cevap verecek, ihalenin üstüne kalmasına itiraz edecek; ama öncekilerdeki rolüyle ilgili iddiaların üstünü örterek inandırıcı olabilir mi?
Böyle bir halı üzerine temiz bir yapı kurabilir mi?
Şeffaflaşma çabasındaki bir kurum, mazideki günahları için bir özeleştiri, bir tahkikat ya da bir özürle işe başlayamaz mı?
Tamam düne gömülmeyelim; ama dün yaşanmamış gibi yaparak, yarını inşa edemeyeceğimizi de bilelim.