Zarif, sade, anlamlı bir tören...
12 mum var sahnede...
10’u, Alman faşistlerince katledilen 10 kurbanı simgeliyor.
1’i daha önce benzer ırkçı saldırılara kurban gidenler için...
Sonuncusu, ilerde işlenebilecek benzer cinayetlere karşı ülkeye ışık tutsun diye...
Kürsüde Türk kökenli bir Alman oyuncu, Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kar” şiirini okuyor:
“Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam/
Uyandırmayın beni, uyanamam/
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,/
Allah aşkına, gök, deniz aşkına,/
Yağsın kar üstümüze buram buram...”
Ve dünyanın en güçlü politikacılarından biri sayılan Angela Merkel kürsüye gelip “Saldırılar ülkemiz için utanç verici” diyor:
“Kurban yakınlarından şüphelenildiği için özür diliyorum. Almanya Başbakanı olarak cinayetlerin aydınlatılması, bunların arkasındaki kişilerin ortaya çıkarılması ve yargılanması konusunda her türlü çabayı harcayacağıma söz veriyorum.”
Saat 12.00...
Almanya’da hayat, saygı duruşu için 1 dakikalığına duruyor. Bayraklar yarıya indiriliyor.
* * *
Bunca hassasiyetin, özrün nedeni, Almanya’nın peş peşe, aynı yöntemlerle katledilen 8’i Türk kökenli 10 yurttaşın katillerini uzun süre bulamamış olması...
Baştan itibaren bu cinayetleri, uyuşturucu işinde örgüt içi hesaplaşma sanması...
Türk basınının da ortak olduğu bir tanım hatasıyla bu ırkçı-faşist infazları, “dönerci cinayetleri” diye tanımlaması...
Türk Dışişleri’nin de ortak olduğu bir ihmalle kurban ailelerine sahip çıkmaması...
Ancak Alman kökenli bir kadın polis öldürülünce işin vahametinin farkına varması...
Almanya bu hatasını telafi için, hem polisi ayağa kaldırdı, hem de bağımsız hukukçulardan bir komisyon kurdu.
Ve dünyanın gözü önünde, en üst düzeyde, kurban yakınlarından özür diledi, çözüm sözü verdi.
* * *
İnsan töreni izlerken, Türkiye’nin faili meçhul kalmış kurbanları, katledilmiş aydınları, kayıp yakınları için de günün birinde böyle bir özür töreni yapılıp yapılamayacağını düşünüyor.
Türk devletinin, mesela “Geliyorum” diye bağıran Hrant Dink cinayetini önleyememekten, sonrasında katilleri kollayıp yüceltmekten, cinayetin ardındaki örgütü görmezden gelmekten dolayı özür dilediğini işitebilecek miyiz bir gün?
Mesela Malatya’da Zirve Yayınevi’ni kana bulayan ırkçı/dinci faşizm ve onun ardındaki derin devlet yapılanması bunca zaman içinde bir türlü mahkûm edilemediği için Türk Başbakanı özür dileyecek mi?
Mesela Uludere’de bir sınır boyunda, ekmek davasında, göz göre göre katledilenler, 35 titrek mumla ve ülke çapında bir saygı duruşuyla anılabilecek mi?
Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kar”ını, “kaybolmuş sevdiklerimiz”in vahşice gömüldüğü karlar üzerinde ve devlet ricalinin önünde okunurken işitebilecek miyiz?
”Buğulandıkça yüzü her aynanın/
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın/
Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış/
Sırf unutmak için, unutmak ey kış/
Büyük yalnızlığını dünyanın...”