Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ayşe Paşalı cinayeti, bir simge davaydı. Çıkan karar da, kadına yönelik şiddet konusunda bir zafere dönüştü.
11 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü karısı için son duruşmada “Onu çok seviyorum. Pişmanım” diyen koca, mahkeme heyeti tarafından en ağır cezaya, ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı.
Anne Paşalı mezara, baba Paşalı hapse giderken kızları Burcu, sonucu “Zafer bizim” diyerek kutladı.
Ağır kayıplar pahasına kazanılmış bir “Pirus zaferi”...
* * *
Çoğu mahkeme heyetinin şiddete “ceza indirimi” bahanesi arayıp katilleri “tahrik var” diye veya “iyi hal”den salıverdiği ortamda, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “kadına şiddete sıfır tolerans” anlamına gelen seri ve adil kararı, gerçekten “ibretlik” oldu.
Ancak yine de aklıma takılan bazı sorular var:
İlki bu “serilik”le ilgili...
Cinayetin işlendiği tarih: 7 Aralık 2010...
Karar tarihi: 12 Mayıs 2011...
Yani cinayetten 5 ay sonra, 5 duruşmada sonuç alındı. Tanıklar, kriminal raporları, savunma dahil...
111 günde bir davayı bitirmek mümkünse, aynı şekilde işlenmiş benzer davalar neden yıllarca sürüyor?
Kamuoyunun ve medyanın yoğun ilgisi nedeniyle mi?
Eğer öyleyse bu, hem iyi hem kötü sayılır.
İyi; çünkü hassasiyet, sonuç veriyor demektir.
Kötü; çünkü bundan, yargının baskı altında karar verdiği sonucu da çıkar. Sahipsiz davalar için de tatsız haberdir.
* * *
İkinci soru şu:
Ayşe Paşalı’nın boşandıktan sonra eski kocası tarafından ölümle tehdit edildiğini, korunma talebinin ise “Artık evli değilsiniz” diye reddedildiğini biliyoruz.
Bu durumda onu korumasız bırakanlar, eşe yataklık yapmış olmuyorlar mı?
Böyle cinayetlerde ihmali görülenleri, koruma talebini reddedenleri, mağdur kadını katile teslim edenleri de sorumlu tutmamız gerekmiyor mu?
* * *
Üçüncü soru:
5 duruşmadır mahkeme önünde “Şiddete hayır” diye bayrak açan kadınlar arasında neden bir tek erkek yoktu?
Erkekler bu kanlı düğünün “oğlan tarafı” mı?
Aynı “eril şiddet”ten onlar da şikâyetçi değil mi?
“Erkektir; sever de döver de” inancı, sopa zoruyla hükmeden bu “erkek iktidarı” onları da ezmiyor mu, utandırmıyor mu?
Burada saflaşma, kadınlarla erkekler arasında olmamalı; şiddeti savunan, uygulayan, meşrulaştıranlarla, ona direnenler saflaşmalı... Ve bir dahaki duruşma kapısında şiddete karşı erkekler de bayrak açmalı...
* * *
Ve son soru:
Neden bu kadar can yakan bir sorun, Türkiye’yi turlayan liderlerin gündemine girmiyor?
Günde en az 3 ila 5 kadının canına mal olan bir sorun, son 10 yılda yüzde 1400 arttığı söylenen şiddet, neden miting kürsülerinden dile getirilmiyor?
Erkek liderler, kendilerini hayranlıkla izleyenlere, rol model alanlara, tahrik edici bir dille konuşacaklarına, birbirlerine öfke bulutlarıyla hakaret yağdıracaklarına, şiddeti kışkırtacaklarına, törenin, namusun silahla korunamayacağını, dayakla eğitim olmayacağını anlatsalar, şiddete karşı çözüm önerilerini sıralasalar daha iyi olmaz mı?