Dünyanın en önemli sanat fuarlarından biri Art Basel, sadece ticari bir organizasyon değil, aynı zamanda kültürel bir etkinlik.
Yılda bir kez Basel, Miami Beach ve Hong Kong’da düzenleniyor.
Geçen yıl 50’nci yılını kutlayan Art Basel, pandemi nedeniyle iptal edildi ve dijital platforma taşındı.
Art Basel sadece dijital edisyonlarıyla değil, yatırımcılarıyla da çok konuşuldu.
Peki ama neden?
Art Basel’in sahibi MCH Group, özellikle pandemi döneminde fuarların sadece dijital olarak gerçekleşebilmesi sonucunda büyük ekonomik sıkıntılar yaşadı, bu yüzden de yeni yatırımcılar arayışındaydı.
Avustralya’da gazeteler, dergiler ve televizyonlarla çalışma hayatına başlayan, News Corporation adlı şirketini İngiliz ve Amerikan medyasına doğru genişleten ve dünyanın en önemli ve zengin medya patronlarından biri olan Rupert Murdoch’un oğlu James Murdoch, MCH Group’un çoğunluk hissesini almak istedi.
Londra’da Southbank Centre’da uzun zaman sonra gittiğim en kalabalık konserdeyim.
Londra Caz Festivali’nde Tony Allen Retrospektifi’ni izlemek üzere.
Southbank Centre, İngiltere’nin en önemli kültür-sanat merkezlerinden biri.
Çağdaş müzik bölümünün başında İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan, Salon İKSV’den tanıdığımız Bengi Ünsal var.
Bengi’nin Alla Turca yazılı tişörtü dikkatimi çekiyor konserde.
Londra Caz Festivali’nin direktörü ise yine İKSV’den, İstanbul Caz Festivali’nden tanıdığımız bir isim Pelin Opcin.
Geçen yıl pandemi nedeniyle dijital olarak gerçekleşen Londra Caz Festivali’nde İstanbul konserlerine de geniş yer vermişti.
Londra gibi kültür-sanatın global merkezi olan bir şehirde bu kadar önemli kültür-sanat organizasyonlarının başında Türklerin olması gurur veriyor.
İklim krizinin hepimizi sürdürülebilirlik konusunda daha da hassaslaştırdığı bir dönemde markalardan beklentimiz de yüksek. Nespresso Türkiye Genel Müdürü Adil Khammar’dan sürdürülebilirlikle ilgili neler yaptıklarını öğreniyorum
İklim kriziyle giderek daha da çok yüzleştiğimiz bugünlerde sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm her geçen gün daha da önem kazanıyor. Bu konulara uzun yıllardır yatırım yapan markalar giderek daha öne çıkıyor. İsviçreli kahve markası Nespresso da 30 yıldan fazladır bu konuları gündeme getiriyor.
Pandemi döneminde hepimiz evde çay-kahve tüketimini artırmışken ve kendi çapımızda birer barista haline gelmişken Nespresso Türkiye Genel Müdürü Adil Khammar’la sohbet etme şansım oluyor.
“Türkiye’de kahve tüketimi konusunda herkes bilinçli, en iyi kaliteyi anlıyor ve değerini biliyor. Zaten Avrupa’ya kahveyi Türkler getirdi, kahve sizin kültürünüzün çok önemli bir parçası.
Felekşan Onar’ı Fyshan Glass Studio ile tanıyoruz. Yurt dışındaki sergileri takip edenler sanatçının Londra’daki Victoria&Albert Müzesi’nden Berlin’deki Bergama Müzesi’ne uzanan sergilerini de biliyor.
Aslında yüksek öğrenimini ekonomi ve müzik dalında Cornell Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra bankacılıkla başlayan kariyerini 15 yıl boyunca tekstil-konfeksiyon sektöründeki çalışmalarıyla sürdürüyor Felekşan Onar.
TÜSİAD’dan KAGİDER’e birçok önemli iş derneğinde görev alıyor.
2003 yılında Harvard Üniversitesi OPM programından mezun olduktan sonra aktif iş hayatından çekilerek cam sanatı çalışmalarına başlıyor. Özel bir atölyede aldığı eğitim ve sonrasında Cam Ocağı Vakfı’ndaki çalışmalarıyla birlikte Aralık 2003’te kendi atölyesini kuruyor.
İstanbul, New York ve Venedik üçgeni
Halen çalışmalarına Pera’daki atölyesinde devam ediyor. Ayrıca eserlerinin üretimini sergilenecekleri yerlerde yapmayı tercih ediyor. Bazen Murano’da, bazen ABD’de
Klasik müzik dünyasının etkili isimlerinden maestro Frieder Bernius Türkiye’ye geliyor.
Dünyaca ünlü şef, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde, Almanya Büyükelçiliği ve Goethe-Institut Ankara’nın katkılarıyla 14 Kasım’da İstanbul AKM’de ve 16 Kasım’da CSO ADA Ankara’daki konserleriyle ilk defa Türkiye’deki sanatseverlerle buluşacak.
Öncesinde Frieder Bernius ve 2010 yılında İstanbul merkezli oda korosu Rezonans’ı kuran ve 2017’den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun şefliğini üstlenen Dr. Burak Onur Erdem sorularımı yanıtladı.
Bu konser için nasıl bir araya geldiniz?
Frieder Bernius: Dr. Burak Onur Erdem’le 2019 yılında Rezonans’ın dünyada Cannes Film Festivali seviyesinde sayılabilecek olan Marktoberdorf Koro Yarışması’na katılmasıyla tanıştım. O dönemde Rezonans’ı büyük beğeniyle dinledim ve Alman müziğinin bir Türk korosu tarafından bu kadar yüksek seviyede icra edilmesi
Bodrum Müzik Festivali sayesinde tanıdım Tuğçe Tez’i.
O zaman hem festivalin kreatif yönetimini üstlenmiş hem de global klasik müzik dünyasının önde gelen menajerlik şirketlerinden HarrisonParrott’ta direktörlük yapıyordu. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda piyano eğitimi aldıktan sonra Universität Mozarteum Salzburg’da piyano eğitimine devam ediyor ve sonra École Normale de Musique de Paris Alfred Cortot’da mastırını tamamlıyor.
Daha sonra 2008’de sanatçı menajerliği kariyerine 52 yıllık HarrisonParrott’ta başlıyor.
Tam 13 yıl aynı şirkette çalıştıktan sonra pandemi döneminde kararını veriyor ve çalıştığı şirketten ayrılıyor.
Sadece klasik müzikle yetinmemek, sanatın farklı dallarını bir araya getiren daha yaratıcı işler yapmak hayaliyle.
Ancak birlikte çalıştığı sanatçılar kendisiyle çalışmaya devam etmek isteyince ve daha önce çalışmadığı sanatçılardan da birlikte çalışma talebi gelince kendi şirketini kurmaya karar veriyor.
Alice Sara Ott, Barbara Hannigan, Andre Staples, Ksenija
New York’ta Brood markasıyla, Almanya doğumlu moda tasarımcısı olarak tanıdığımız Serkan Sarıer, şimdi sanat eserleriyle karşımızda. Berlin’de Generation Kanacke “Der Spiegel Nr.31 / 29.07.1973” başlıklı kişisel sergisiyle göçmenler üzerinden kimlik, aidiyet ve etnik köken kavramlarını sorguluyor
Tam 9 yıl önce New York Moda Haftası’nda Brood adlı markasıyla tanışmıştım Serkan Sarıer ile. O dönem Women’s Wear Daily, onu “New York Moda Haftası’nda gelecek vadeden yeni bir soluk” diye tanıtıyor, Vera Wang, ona övgüler diziyordu. Emma Watson’dan Rihanna’ya birçok isim kırmızı halıda onun tasarımlarını giyiyordu.
Şimdi ise Serkan Sarıer, sanatçı kimliğiyle karşımızda, Berlin’de Generation Kanacke “Der Spiegel Nr.31 / 29.07.1973” başlıklı kişisel sergisi açıldı. Serkan Sarıer, Almanya doğumlu Türk bir sanatçı ve tasarımcı. Annesi Saraybosnalı, babası Türk. Köklerin, ailenin önemine inanıyor. Bunun için moda markasının adını da kökler anlamına gelen “Brood” koymuş.
Antwerp’te Royal
Gastronominin turizm ve ekonomiye olan katkısı tartışılmaz. Ülkelerin en iyi pazarlama aracı.
Aynı zamanda toplumun mutluluğuna ve ruh sağlığına da büyük etkisi var tabii.
İşte tam da bu nedenlerden dünya gastronomiye bu kadar önem veriyor.
Biz ise ne yazık ki uluslararası mecralarda şimdiye kadar gastronomiyle çok öne çıkamadık, kendi mutfağımızı dünyaya yeterince tanıtmayı başaramadık; Türk mutfağını markalaştıramadık.
Artık Türkiye’de tam 40 üniversitede gastronomi bölümü var.
Gastronomi eğitimine ciddi bir talep oluştu ve iyi yetişen bir kesim geliyor.
‘MasterChef’ biraz da bu yüzden bu kadar ilgiyle izleniyor.