Serginin adı ‘Yapay Zekâ: İnsandan Fazlası’, Londra’da Barbican Centre’da.
Girişinde ‘Makr Shakr’ adlı bir robot bar var, siparişinizi alıyor, anında içkinizi hazırlıyor, usta bir barmen gibi karıştırıyor kokteylinizi ve size teslim ediyor.
Önünde Instagram kuyrukları oluyor, herkes video çekiminde ‘hikâyeler’ için.
Başka bir yanda sahne tasarımlarına hayran olduğum Es Devlin’in portrelerden şiir yazan enstalasyonu var.
Sergide yapay zekânın artık sadece belli sorulara cevap veren chatbot’lardan ibaret olmadığını, artık baştan sona mantıklı hikâyeler yazabilecek duruma geldiğini görüyoruz.
Bu gidişle yazarlara da ihtiyaç kalmayacak.
Bir sonraki videoda ise Barack Obama’nın bir konuşması var, sadece ağzını montajlayarak Obama’nın ağzından söylemediği sözleri duyuyorsunuz, daha önceki konuşmalardan cımbızlanmış kelimelerle.
Obama’nın bu konuşmayı gerçekte yapmadığını kanıtlaması neredeyse imkânsız.
Biri ünlülere söylemeli, Adriana Lima’dan Marc Jacobs’a son birkaç gündür mavi tıklı ünlüler de dahil ‘Instagram fotoğraflarınızı çalacak’ balonunu paylaşıyor.
Hatırlarsınız, aynı sosyal medya söylentisi daha önce de Instagram yerine Facebook için başlatılmıştı.
Peki ama bunun gerçek olmadığını kimse düşünemiyor mu, paylaşmadan önce?
Ya da eğer gerçekten böyle bir durum varsa sadece bu post’u paylaşarak kurtulabileceklerini mi sanıyorlar?
Uygulamayı indirerek, bir tıkla kullanıcı koşullarını kabul ederek zaten Instagram’ın şartlarına uymuş, istedikleri maddelere izin vermiş oluyorsunuz.
Kaldı ki Instagram’ın ya da Facebook’un sizin fotoğraflarınızı çalmakla uğraşmasına gerek yok.
İnternette paylaştığınız her fotoğraf aslında bir nevi kamuya açılım oluyor.
İstanbul’da aniden bastıran yağmur Kapalıçarşı’da bile sele neden olabiliyor.
Nişan-taşı’nın göbeğinde yollar çökebiliyor ama neyse ki bir günde çöken yol onarılıyor.
Ne de olsa yenilenmeye çok açığız, çok alışığız.
Günü kurtarmak konusunda üstümüze yok ama sağlam altyapı kurmak konusunda eksiğimiz çok.
Tabii bu arada da çevreye verdiğimiz zararlardan farkında olmadan da olsa günlük hayatta da etkilenecek duruma geldik.
İklim değişikliğinin günümüzde geldiği nokta bu ama hâlâ çevreye yeterince önem vermiyoruz, hâlâ elimizdekilerin değerini bilmiyoruz, kaybedene kadar da bilecek gibi görünmüyoruz.
Bodrum’da güzel bir koyun ne hale getirildiğini gördük ama bu hale gelene kadar kimsenin sesi çıkmamış olması inanılır gibi değil.
Bob Dylan’ın resim ve heykellerinden oluşan “Bob Dylan: A Collection of New Original Paintings” sergisindeyim. Londra’da Halcyon Galeri’de 26 Ağustos’a kadar devam edecek sergide en çok neler öne çıkıyor?
2016’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı açıklandığında tartışmalar uzun süre durulmadı. Nobel’in bir edebiyatçıya değil de bir şarkıcıya verilmesini kabullenemeyenler oldu. Sanki söz konusu olan Bob Dylan değil de Serdar Ortaç’mış gibi davranıldı.
Oysa Bob Dylan değerli bir ozan. Türkiye gibi aşık ve ozan geleneğinin olduğu bir kültürde bunun anlaşılamaması daha da tuhaftı.
Diğer güçlü aday Haruki Murakami kazanamadı diye üzülenler oldu. Ama aslında bu sonuç her zaman popüler olanın değil, gelenek yaratanın da günümüzde kazanabildiğini gösterdi. Evet, Murakami çok satan bir yazar, popüler bir marka.
Ama Bob Dylan da gelenek yaratmayı başarmış biri. İşte sonunda öze dönülüyor, zaman zaman dünyada gelenekler yükselişe geçiyor.
Gelelim
2007’de McKinsey & Co gibi önemli bir yönetim danışmanlığı şirketinde çalışıyordu. Boş zamanlarında evinde kanepesinde otururken başlattı Business of Fashion’ı Imran Amed.
Başta basit bir blogdu, ama Imran Amed’in Çin, Hindistan ve Brezilya’nın yükselen gücünü, 2008 krizinin tüketici alışkanlıkları üzerindeki değişimini ve tabii moda dünyasına dijital dünyanın etkisini görmesiyle kısa sürede BoF başka bir boyuta ulaştı.
Index Ventures, LVMH, Carmen Busquets ve Felix Capital’den yatırım aldı.Önceki gün ise büyük haber açıklandı, BoF’ın son yatırımcısı Japon Nikkei Grubu’nun sahibi olduğu Financial Times gazetesi oldu.
Financial Times gibi 130 yıllık saygın bir gazetenin 12 yıllık geçmişi olan bir moda blog’una yatırım yapması önemli bir gelişme.
Peki ama neden?
1. İyi içerik daima kazanıyor. İster dijitalde, ister basılı olsun, içerik iyiyse takip ediliyor.
2. Geleneksel medya dijital medyanın değerini sonunda anladı ve artık rekabet yerine iş birliği yapmayı tercih ediyor.
3. Gerçekten iyi bir fikriniz var
ABD eski başkanı Barack Obama, moda tasarımcısı Diane von Furstenberg, Snapchat’in kurucusu Evan Spiegel, Goop’un kurucusu Gwyneth Paltrow gibi birçok dünya çapında isimle birlikte haziran ayında Stockholm’de Brilliant Minds adlı seminerde aynı sahneyi paylaştı.
‘Akıcılık Katsayısı’ temalı seminerde transformasyon çağında büyük resmi düşünmek üzerine konuştu.
Bu ay ise İngiliz Vogue’un Sussex Düşesi Meghan misafir editörlüğünde yayımlanan ‘Forces for change’ temalı eylül sayısının kapağında yer aldı, değişimi sağlayan itici güç olarak seçilen tam 14 başka isimle birlikte.
Bu ay ayrıca iklim değişikliğine karşı verdiği mücadeleyle ‘GQ Men of the Year’ özel ödülünü aldı.
Daha önce iklim değişikliğine dikkat çekmek için okula gitmeme grevi de başlatan 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg’den söz ediyorum.
Greta, dün itibarıyla ABD’ye gitmek için yola çıktı.
Çevreye duyarlılığından ödün vermeden ABD seyahatini tuvaleti ve
Bayram gezilerimize, Bodrum, Çeşme ve Yunan adalarındaki kalabalıktan yorulanlara ilaç gibi gelen Cunda ile devam ediyoruz.
İş dünyasının çok önceden keşfettiği Cunda, son yıllarda ünlü yıldızların da akınına uğramaya başladı ama yine de kendi karakterini korumayı başardı.
Filiz Ali’nin kurduğu Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi bölgenin kültür-sanat hayatına büyük katkı sağladı.
İstanbullu şef Şemsa Denizsel ise çok sevdiğimiz Kantin’i kapatıp bu bölgeye yerleşti ve Cook Grove adlı bir zeytinlik ve eğitim mutfağı kurdu, burada yurtdışından katılımcıların da olduğu farklı yemek workshopları yapılıyor.
Şimdi Cundalılardan aldığım tüyolar var sırada.
İşte Cunda hakkında bilmeniz gerekenler…
Gitmişken Ayvalık, Çamlık ve Sarımsaklı’ya uğramamak olmaz.
Bayram tatilimizin yaza denk gelmesi Yunan ekonomisine de yarıyor, bayram Yunan Adaları’na da gidiyor. İşte bu vesileyle adalarda hızlandırılmış bir tura çıkıyoruz
Artık öğrendik, Simi’deki Manos, Leros’taki Mylos ya da Mikonos’taki Nammos’tan ibaret değil Yunan Adaları.Son yılların en popüler adası Patmos. Bir yer tutturduk mu suyunu çıkarana kadar vazgeçmeyiz. Ama artık birkaç adadan fazlasını kalkındırıyoruz, Yunan adalarında minik bir geziye çıkıyoruz. Eskiye dönüş yapıyoruz, en popülerlere değil, bir zamanlar en sevdiklerimizle ve hâlâ sık sık gittiklerimizle devam ediyoruz. Bodrum’dan Kos’a, Leros’tan Marathi’ye, Delos’tan Mikonos’a uzanıyoruz. Hiç tartışmasız ulaşımı en kolay ada, Kos. Bodrum’dan iki alternatif var; ya özel bir tekneyle ya da feribotla gidiliyor.
Çeşme’ye benziyor, en önemli fark, gittiğiniz en sıradan kahvede bile çok iyi servis alabilmeniz, hem de fahiş olmayan fiyatlara. Adada Osmanlı etkilerini hâlâ görebiliyorsunuz.
Kythere’de İtalya’da gibi