Yıl 2016. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı politikalarını ve yolsuzluk iddialarını protesto etmek isteyen heykeltıraş Itay Zalait, Tel Aviv’de dört metre boyunda altın kaplama bir heykel yaptı. Rabin Meydanı’na diktiği heykelin adı: “Kral Bibi.” Zalait, Netanyahu’nun bu heykeliyle İsrail’deki ifade özgürlüğünün sınırlarını test etmeyi amaçladığını söyledi.
Heykel, İsrailliler arasında derin bir ayrılık yarattı. Netanyahu’nun diktatör olarak tasvir edilmesine bazıları öfkelendi, bazıları heykelin önünde alay ederek eğildi, bazıları da sopalarla vurarak devirmeye çalıştı. Heykel sonunda devrildi. Bazı İsrailliler heykelin kafasını ayaklarıyla ezip poz verdi ve “Bibi defol” sloganları attı. Zalait, kırılmış eserini bir kamyonetin arkasına yükleyerek meydandan ayrıldı.
Dönemin İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, heykeli Netanyahu’ya karşı nefret söylemi olarak nitelendirdi ve devlete bağlılığını göstermeyen sanat kurumlarından devlet desteğinin çekileceğini açıkladı. Buna karşılık, Zalait “Önemli olan insanları düşünmeye sevk etmektir. Ülkeyi yöneten liderin heykelinin dikilmesi bugün bir provokasyon gibi görünebilir; ancak ileride bu gerçeğe de dönüşebilir” dedi.
***
Zalait’in öngörüsü gerçekleşti. Birkaç yıl sonra corona önlemleri ve seçimler, Netanyahu’ya geçici bir rahatlama sağlasa da politikalarına yönelik tepki ve protestolar dinmedi. İsrailli muhalif sanatçılar, Netanyahu’nun bir kez daha, bu kez Habime Meydanı’na, duvarın arkasına çömelmiş çıplak heykelini dikti. Netanyahu’yu idam ipine dolanmış ve Hitler bıyıklı olarak tasvir eden posterler hazırlayarak çeşitli sanat eserleriyle eleştirmeye devam ettiler.
2020 yılında, İsrailli sanatçı Itay Zalait’in Rabin Meydanı’na yerleştirdiği “Son Akşam Yemeği” enstalasyonu ise, Netanyahu’nun politikalarını eleştiren en çarpıcı eserlerden biri oldu. Leonardo da Vinci’nin İsa’nın çarmıha gerilmeden önce son akşam yemeğini konu alan ünlü freskine doğrudan bir gönderme olan bu eserde, Netanyahu masada tek başına, İsrail bayrağı sarılı bir pastayı yerken tasvir edildi. Bu eleştiriler, Netanyahu’nun otoriter eğilimlerini ve yolsuzluk iddialarını daha da görünür kıldı.
***
Netanyahu bu eserleri utanç verici bulduğunu, kendisine ve ailesine karşı cinayete teşvik veya tehdit olarak algıladığını belirtti. Oysa Netanyahu’nun otoriter eğilimleri, yolsuzluk iddiaları ve İsrail-Filistin çatışması konusundaki tutumu nedeniyle sanatçılar tarafından eleştirilen siyasi bir figür haline gelmesi kaçınılmazdı. Çünkü sanat, tarih boyunca liderleri ve politikalarını eleştirmek, toplumsal sorunlara dikkat çekmek ve değişim talep etmek için kullanılan en güçlü araçtı, öyle de oldu. Sanatçılar hem Netanyahu’nun karanlık siyasi kimliğini hem de büyüyen muhalefeti gözler önüne sermişti.
***
Bugün, Netanyahu’nun “Hamas’ı yok edeceğim” bahanesiyle başlattığı operasyonlar, 7 Ekim 2023’ten bu yana 15.694’ü çocuk, 10.279’u kadın olmak üzere 37.765 Filistinlinin ölümüne, 86.429 insanın sakat kalmasına neden oldu. Netanyahu’nun bu katliamları sürdürmedeki ısrarı, sadece Filistin halkına değil, tarih boyunca katliamlara maruz kalan Yahudilere ve İsrail halkına da zarar verdi. Sonuç olarak, Netanyahu’nun “soykırım” suçlamasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması şaşırtıcı değil.
Sanatın politik eleştirisinin gücü ve öngörüsü, bugünün yargılamalarının da bir sonucudur. Tıpkı idam edilen Saddam Hüseyin’in devrilen heykelinin ardından atılan “heykel yıkıldı, Saddam düştü” manşetleri gibi, yarın benzer manşetlerin Netanyahu için atılmayacağını kim söyleyebilir ki?