Milliyet Gazetesi Fotoğraf Servisi Müdürü Bünyamin Aygün’ün “Kara Kıtanın Beyaz Çocukları” sergisinde, insanlığın nereye doğru yol aldığını kare kare izliyorsunuz...
Dünyada ırkçı zihniyetin ve savaşların sonu yok gibi…
Savaşlarla bulunduğunuz coğrafyada sizin kaderinizi belirliyorlar. Kökeninize, dininize, dilinize, cinsiyetinize, cinsel tercihinize, derinizin rengine bakıyorlar. Farklı olana yönelen nefret söylemlerini, nefret suçuna dönüştürüyorlar. Kendilerine benzemeyen insanları daima ötekileştirerek yalnızlaştırıyorlar.
Mülteci olan, ayrımcılığa uğrayan, onuru çiğnenen, ezilen, aşağılanan, yok sayılan insanın ne yaşadığını hissettiğini asla bilmiyorlar.
Savaşlar ve ırkçılık üzerine yüzbinlerce sayfalık kitaplar yazabilirsiniz ama bazen de olanı biteni tek bir fotoğrafla hafızalara kazırsınız…
Bütün hikâye bir karede
Bünyamin Aygün bunu yapıyor; bazen çektiği tek bir kare fotoğrafla bütün hikâyeyi özetliyor.
Üzerlerine yağan bombalardan dehşet içinde kaçan korkmuş, sinmiş çocukları, sınır kapılarına dayanan insanları; açlığı, yoksulluğu, sefaleti beraberinde getiren savaş politikalarını, ırkçılığı fotoğraflarla kanıtlıyor. O fotoğrafları bir belge gibi sunuyor.
Bir gazeteci için haberiyle fotoğrafıyla basın tarihinde hak ettiği yeri alması elbette çok önemlidir. Ama daha da önemlisi bunu kitlelerle paylaşabilmesidir. Kalemini, fotoğrafını bir esere dönüştürebilmesidir.
Ve galiba en büyük gerçek hastalık, insanı teninden, renginden, dininden, inancından, kökeninden dolayı ötekileştirmek değil midir? Bünyamin Aygün deklanşöre her bastığında “insanlığın bir sorununa dokunduğunun” bilincinde. Kara Kıtanın Beyaz Çocukları Albinoların fotoğraflarını çekerken de şöyle demişti: “Çok saf, çok güzel insanlar ‘kötülük’ ne demek bilmiyorlar…”
Nietzsche “Sizin kökeniniz, nereden geldiğiniz değildir... Tersine, bundan sonra onurunuzu oluşturacak olan nereye gittiğinizdir” der. Kara Kıtanın Beyaz Çocukları Sergisi insanlığın nereye doğru yol aldığının belgelerinden biridir ve önemlidir.