Güç ve otoriteyi doğru kullanan bir toplumun gelişmişlik düzeyi bireylerin birbirlerine gösterdiği saygı ve özgürlüklere tanıdığı alanla ölçülür. Ancak bizim gibi hala feodal ilişkilerle şekillenen toplumlarda güç ve otoriteyi kullanma, başkalarına “haddini bildirme” refleksi olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun son örneğini demokrat, insan haklarına saygılı olduğunu iddia eden bir partinin bir belediye başkanı sayesinde yeniden yaşadık: Nizip İlçe Belediye Başkanı Ali Doğan’ın, kendisine sunum yapan bir ziraat mühendisinin beyaz önlüğünün cebine koyduğu elini tutup dışarı çıkartmasıyla…
Bu durum birçok açıdan tartışmaya değer. Çünkü belediye başkanının davranışı, toplumun büyük bir kısmına sirayet eden, özellikle kadınlara yönelik kökleşmiş bir bakış açısının dışa vurumu. İnsanları sürekli hizaya sokma, onları kontrol etme ve davranışlarını şekillendirme çabasının da bir tezahürü. İnsanların kendilerinden bir tık aşağıda gördüğü herkese ne konuşacağını, nasıl davranacağını öğretme arzusu...
***
İronik olan, belediye başkanının tarımsal bir laboratuvarın başarısına odaklanmak yerine, sunumu yapan mühendisin duruşuna takılan kibri, hizmetin anlaşılmasının da önüne geçti. Dolayısıyla başkanın yersiz davranışı; başkalarına müdahale etme hakkını kendinde görme eğilimini gözler önüne seren önemli bir örnek.
Önemli ama tek değil. Öyle ki; bu son derece kaba davranışlarla üst perdeden konuşmak, azarlamak, itmek, hırpalamak yıllardır süregelen sayısız olayla zaten normalleştirilmiş durumda. Mesela hatırlarsanız, bir baro başkanı bir kadın avukatın konuşmasından hoşlanmadığı için kürsüden iterek indirdi. Bir dekan profesörü, bir vali gazeteciyi oturuşunu beğenmediği için azarladı. Bir kaymakam bir öğretmeni kendi sınıfından kovdu. Bir müdür yardımcısının odasının kapısını tekmeleyerek kırdı. Bunlar sadece bireysel olaylar değil, cinsiyetçi ve eşitlikçi olmayan normların ve kültürün toplumun en üst kademelerine kadar sirayet ettiğinin kanıtıdır.
***
Tüm bu örnekler hem cinsiyetçi normlardan hem de feodal kültürden beslenen erklerin, kendi davranış kodlarını topluma dayatmalarının bir sonucu. Mevki ya da makam karşısında kimliksizleştirilen, otorite karşısında ezilen toplumlarda sıkça karşılaşılan bu refleks, özellikle kadınların basit bir hareketini bile “düzeltme” gereksinimi doğuruyor. Bu tür müdahaleler, sıklıkla toplumsal cinsiyet rollerinin ihlal edildiği bir noktaya işaret etse de zamanla toplumla olan ilişkileri de bir güç gösterisine dönüştürüyorlar.
***
Ali Doğan’ın ziraat mühendisine müdahalesi, sosyal medyada çok tepki alınca, kendini “resmiyete” vurgu yaparak savundu. Oysa davranışı tamamen yerleşik cinsiyetçi bir zihniyetin dışa vurumuydu. Bireyin özgürlüğüne, alanına, kimliğine yönelen keyfi müdahale modern toplumlarda asla kabul edilemez.
Toplumda yöneticilerin, özellikle de erkek yöneticilerin, kadınlara ya da alt kademe çalışanlara nasıl davranacağına dair belirleyici olma hakkı yoktur. Az gelişmiş toplumların, otoriteyi sorgulamadan kabul eden ve cinsiyetçi normları sürdüren bu tür refleksleri, toplumsal ilerlemeye büyük bir engel teşkil eder. İnsanları neyin değerli ya da değersiz hale getirdiğini bilmediğimiz için belki de.
Toplumsal farkındalığın ve demokratik değerlerin güçlendirilmesi için bu kibirden, egodan, bu tarz komplekslerden arınmamız gerekiyor. Gücün, makamın otoritenin saygınlığını belirleyenin de demokrasi olduğunu unutturmamalıyız.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024