Kemer Köprüsü’nde tanıdık bir seyyah

20 Ekim 2017

İzmir’de Tepecik yönünden Basmane’ye doğru Yeşildere’nin üzerindeki köprüden geçerken, farkında bile olmadan aslında binlerce yıllık tarihin üzerinden geçersiniz. Günümüzde ‘Kemer Köprüsü’ ya da ‘Yeşildere Köprüsü’ adlarıyla bildiğimiz bu köprü, aslında üzerinde Roma’dan, Bizans’tan ve Osmanlı’dan izler taşıyan, Batılı gezginlerin kayıtlarında geçen ismiyle Kervan Köprüsü’dür.
Yapılış tarihiyle ilgili çok net bilgilere sahip olmasak da, kentin Bayraklı Tepekule’den Kadifekale’ye taşındığı dönemde yeni ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inşa edildiği fikri akla yatkın bir düşüncedir. Demiryoluyla taşımacılığın başlamadığı ve alternatif karayollarının bulunmadığı günlerde, Kervan Köprüsü’nden günde binlerce yüklü devenin geçtiği, Avrupalı gezginlerin günlüklerinde yer alan notlar arasındadır.
Henry G. Tyrrell, ‘History of Bridge Engineering’ adlı kitabında Aziz Yohanna’nın İzmir’e, büyük ihtimalle bu köprünün üzerinden geçerek girdiğinden söz eder.
Günde 4 bin deve
İzmir’le ilgili çok sayıda kitap çalışması bulunan, tarihçi yazar dostum İlhan Pınar’ın çevirisiyle seyyah Moritz Busch, Kervan Köprüsü’nü “Köprünün çevresi servi ve dut ağaçlarıyla kaplıdır, İzmir’in üst

Yazının Devamı

Kemalpaşalı Kont Drakula

6 Ekim 2017

Kazıklı Voyvoda’yı sanırım duymayanınız yoktur. Hani şu insanları kazığa oturtan Eflak Beyi... İrlandalı yazar Bram Stoker’ın 1897 yılında yayımladığı romandan sonra, onu vampir Kont Drakula olarak dünya da tanıdı. Fantastik bir roman tabii ama düşmanlarının kafatasından şarap ya da onların kanını içtiği belgesellerde anlatılıyor. Hatta, Osmanlı tarafından yenilip öldüğünü ispat etmek amacıyla kellesi Fatih Sultan Mehmet’e getirildiği günlerde Almanya, Macaristan ve Rusya’da onun vampir olduğuna dair yaygınlaşmış bir rivayetten de söz edilir. İşte bu Kont Drakula, çocukluk ve gençlik yıllarında bir süre Osmanlı’nın zoraki misafiri oldu. Babası 2. Vlad Dragulios, Eflak Beyliği koltuğunu kaybetmemek için ve beyliği süresince herhangi bir taşkınlık yapmayacağının teminatı olarak büyük oğlu 3. Vlad Dragulios (Kazıklı Voyvoda-Kont Drakula) ve küçük kardeşi Radul’u Edirne Sarayı’na teslim etti. Dönemin padişahı 2. Murat’tı. Doğruluk payı var mıdır bilinmez ama, tarihe Fatih Sultan Mehmet olarak geçecek olan Şehzade Mehmet ile 3. Vlad’ın, iktidara geldiklerinde bozulacak olsa da çocukluklarında iyi arkadaş ve hatta kan kardeşi oldukları bile söylenir.

Nymphaion

Türk tarihçilerinin

Yazının Devamı

İzmir tarihine önemli katkı

29 Eylül 2017

Başlarken, uzun uzun yazmadan fotoğraflar üzerinden İzmir tarihini anlatmaya karar vermiştik burada... Ancak evdeki hesap, her zamanki gibi çarşıya uymadı. Geçen hafta yaşadığımız muhteşem bir olay ve bunun neticesinde tanıdığım harika insanlar, bu köşenin konseptine bir hafta ara vermeye mecbur etti beni.

Geçen Cuma öğle saatlerinde değerli tarih sevdalısı ağabeyim Erol Şaşmaz, Kemalpaşalı arkadaşlarının bulduğu bir çeşme kitabesinin haberini verdi... Hemen irtibata geçtik ve Kemalpaşa’da buluştuk. Buluştuğumuz kişiler, Kemalpaşa ve çevresinin tarihi için emek veren kent tarihçileri Rahim Sağ ve Reha Korkut’tu. Birlikte Kavaklıdere köyüne geldik ve Kavaklıdere Camisi’nin bahçesinde kitabeye ulaştık. Kitabenin ön yüzünden bakıldığında sağ tarafında bir kısmı kırıktı. Arap harfleriyle yazılmıştı. Osmanlıca bilen Rahim Sağ kardeşim, tercüme etmeye başladığında kalbin yerinden çıkması halini yaşadım. Kitabenin elimizde olan parçasında, mermere oyulmuş vaziyette...

...nın ruhu Büyük Gazi

...nı denize atarken bu çeşmenin bulunduğu bel

...ve denizi temaşa buyurmuşlardır. Muhasebe-i Hususiye’nin

...ile İzmir Valisi Kazım Paşa tarafından tamir edilmiştir

yazıyordu...

Bu yazı, Belkahve’deki çeşme

Yazının Devamı

İzmir’de bir devlet başkanı

22 Eylül 2017

Cumhuriyetin ilanının onuncu yıl kutlamaları münasebetiyle dünyanın her yerinden çok sayıda devlet yetkilisi Ankara’ya davet edilmişti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Başbakanı Vyaçeslav Molotof da davetliler arasındaydı.

Katılacaktı elbette ama, ağır bir grip hastalığı bu ziyarete engel oldu. O’nun yerine Sovyet Heyeti Başkanı olarak Kızılordu Başkumandanı General Kliment Voroşilov Türkiye’ye gelmek için yola çıktı.

26 Ekim Günü İzmir Vapuru ile İstanbul’a gelen Voroşilov ve beraberindeki heyet 27 Ekim Günü trenle Ankara’ya geçti.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Devlet Başkanı (İzmir ziyareti döneminde Kızıl Ordu Başkumandanı idi) General Voroşilov ve beraberindeki heyet, Bornova Ziraat Mektebi’ni ziyareti esnasında Bornova Misket Üzümü’nün tadına bakıyor.

Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının ardından 30 Ekim Günü İzmir’e doğru trenle yola çıktı.

Yol üzerinde Eskişehir, Kütahya ve Balıkesir’de de incelemelerde bulunan heyet, 1 Kasım 1933 günü sabah saat 09.00’da İzmir’e geldi. Resmî ziyaretler yapıldı ve Kız Muallim Mektebi, Belediye Çoc uk Yuvası, Sağır Dilsiz Mektebi, birkaç sanayi kuruluşu ve Bornova Ziraat Mektebi ziyaret edildi.

General Voroşilov’un İzmir

Yazının Devamı

Türkiye’de ilk futbol oyunu...

15 Eylül 2017

1800’lü yılların ikinci yarısında iyice yoğunlaşan Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı medeniyetleriyle entegre olma macerası içinde, özellikle İzmir’deki Levanten ailelerin rehber rolü üstlenmesi, Batı medeniyet ve kültüründeki pek çok ilkle önce İzmir’in tanışmasına sebep olmuştur.
Bu ilkler arasında en başta geleni futboldur.

1970 yılında yayımlanan Tercüman Spor Ansiklopedisi’ne göre, Türkiye’nin 1877 yılında futbolla ilk tanıştığı yer Bornova’dır. Türkiye Futbol Federasyonu’nun resmi sitesindeki tarihçe sayfasında, “Ülkemizde futbolun ilk olarak 19. yüzyılın son çeyreğinde oynanmaya başladığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde Selanik’te yakılan ilk ateş, zamanla Bornova çayırlarına kadar yayılmıştır” cümlesiyle, Bornova’nın Türkiye topraklarında ilk futbol oynanan yer olduğu belirtilmiştir.

Bir dönem İstanbul’da bir stadyuma isminin verilmesi fikri ortaya atılan, önce İzmir Futbol Ligi’ni kuran, ardından da 1904 yılında İstanbul Futbol Ligi’nin kurucuları arasında yer alan ve ilk başkanı olan James La Fontaine, Bornovalıdır. Yaşadığı ev günümüzde Suphi Koyuncuoğlu Lisesi’nin karşısında yer alan ve halen Ege Üniversitesi’nin kullanımında olan, kendi adıyla anılan köşktür.

Anlamlı

Yazının Devamı