DEĞERLİ okuyucularım, her geçen gün medyada, adına “Ergenekon” denilen ve “ihtilal yapmak için çete kurmak” iddiasının gerçek olup olmadığını ortaya çıkarması beklenen hukuk süreci ile ilgili yeni haberler çıkıyor. Haberlerin kaynağı iddia makamının hazırladığı iddianamenin “deliller klasörleri”.
Şimdi siz bu klasörlerde “ihtilâl” ile ilgili deliller beklersiniz değil mi? Evet ama çıkan delillerin önemli bir bölümü ihtilal ile hiçbir ilgisi olmayan olaylar. Bir kısmı gerçekten devlet işlerini ilgilendiriyor ama hiçbir suç unsuru taşımıyor. Ama bir kısmı ise gazetelerin magazin sayfalarında yer alacak türden cinsellik kokan dedikodu haberleri.
Bu magazin haberlerine son örnek Türk Metal–İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek ile ilgili! Milliyet’in 22 Ağustos tarihli haberine göre 113. nolu klasörde Özbek’e hitaben yazılmış bir faks var. Özbek’in bir sekreterle gönül ilişkisi olduğu ile suçluyor. Faks isimsiz! İçeriği ağır hakaretler ve beddualarla bezeli! Bu hakaretleri buraya almıyorum. Ama komik olduğu için bir bedduayı vermek istiyorum. Faksın yazarı Özbek’e şöyle diyor, “İnşallah ‘Sisi’ ile aynı hücreye konulursun!”
Şimdi bu iddialar doğru dahi olsa konunun bir ihtilal davasının dosyalarında ne işi var? Bu ciddiyette bir dava böylesine ucuzlatılır mı?
İkinci örnek daha ciddi. Gene Milliyet’in delil klâsörlerinden naklen verdiği habere göre, Kıbrıs’ın Türkiye Büyükelçisi, Kofi Annan planına karşı çıkmak üzere Kıbrıs’ta Rauf Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde yürütülen faaliyetler hakkında Türkiye’de Kuvvet Komutanlarına ve Jandarma Genel Komutanına bilgi veriyormuş.
O tarihte Rauf Denktaş - Annan Planı’na karşı. Neden? Çünkü Plan, Türkleri 1959-60 Londra-Zürih anlaşmalarının da gerisine götürüyor, bu anlaşmaları yok mertebesine indiriyor. Planı, Kıbrıs için de, Türkiye içinde tehlikeli görüyor. Türkiye’deki hükümet ise planı kabul etmeyi göze almış, Denktaş’ı da gözden çıkarmış.
Sonuç: Rumlar planı reddediyor. Onlar bu gün pazarlığı planın bize sağladığı hakları dahi vermeme noktasından yürütüyor. Biz ise bu 1960’ın gerisindeki planla kendi elimizi ayağımızı bağlamış durumdayız!
Öyleyse bu planın reddedilmesi için mücadele etmek suç mu? Bir Büyükelçi’nin ülkesinin çıkarlarını korumak için lobi yapmasında ne kusur var? Türk Kuvvet Komutanlarının ve Jandarma Genel Komutanının kendilerine gelmiş istihbarat bilgilerini almalarında ne zarar var? Bunlar Türkiye’de hükümeti devirmek için yapılan ihtilâlci bir eylem mi? Bu konunun “Ergenekon” dosyasında ne işi var?
Birileri ısrarla suçlu yaratmaya çaba harcıyor!
Benim korkum, eğer varsa, gerçek suçluların bu karmaşada paçayı sıyırması, değerli okurlarım!