DEĞERLİ okurlarım, adına “Terör Sorunu” mu demek istersiniz, “Kürt Sorunu” mu bilmiyorum. Bildiğim son haftalarda bu “sorun” un çözüme doğru yaklaştığı ümidi çeşitli ağızlardan pompalanıyor!
Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Erdoğan’ın “Çözüme çok daha yakınız”, “Çözüm için çok olumlu bir fırsat doğdu”, “Bu fırsat kaçmamalı” türünden söylemleri de bu olumlu beklentiyi destekliyor. Doğal olarak böyle bir ümidin birdenbire nereden doğduğu da kamuoyunda merak konusu oluyor!
Aslında, Haziran ayı içinde, bu ümidin nereden kaynaklandığını Abdullah Öcalan’ın kendisi açıkladı. Öcalan’ın basında yer alan cümleleri şöyle:
“Ben Cumhurbaşkanı Gül’e mektup yazmıştım. Çok açık bir şekilde olabilecekleri anlatmıştım. Çözümden söz etmiştim. Sanırım Gül bunu anlamış. Bugün konuştukları bunu anladığını gösteriyor.”
Geçtiğimiz hafta basın Öcalan’ın, avukatları vasıtası ile ilettiği, Ağustos ayı içinde bir çözüm planı açıklayacağı haberini duyurdu. Anlaşılan bu planın ciddiyetine de inanılıyor ki, planın içeriği ile ilgili de epey detaylı spekülasyon yapılıyor. Örneğin; planın dört bölümden oluşacağı, giriş bölümünde bu sorunun çözümünün Türkiye için neden gerekli olduğu, ileri bölümlerinde çözüm için atılması gerekli adımların anlatılacağı... Türkiye’nin sadece Türkiye’deki değil Irak ve Suriye’deki Kürtleri de kapsayacak şekilde bir stratejik ittifak yapmasının önerileceği... Dağdaki teröristlerin hangi şartlarda silah bırakacağı... Öcalan’ın bu planı hazırlamadan önce tam 1000 tane Felsefe ağırlıklı kitap okuduğu ifade edilenler arasında!... Basınımızın bir bölümü, Öcalan’ın yapacağı önerileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uygulaması sonucunda terörün sona erdirileceğinden adeta medet umar hale geldi!
Değerli okurlarım, ben de size Öcalan’ın yukarda tırnak içinde naklettiğim sözlerinin aktarıldığı haberde yer alan diğer bazı sözlerini de nakletmek istiyorum,
“İttihat Terakki Komitacılığı zihniyeti bu dönemde her şey yapabilir. (Ö) İttihat ve Terakki Sultan Abdülhamit’e Meşrutiyet adı altında müdahale ettiler. Bab-ı Ali’ye baskın düzenlediler. Sultan Abdülhamit Padişahtı. Padişah demek, sözü kanun demektir, bütün yetkileri elinde bulunduran tek yetkili kişi demektir. Sultan Abdülhamit’i enterne ettiler. Sürgün ettiler. Sultan Abdülhamit’i enterne eden zihniyet Mustafa Kemal’i de enterne etti, yapanlar İngilizler ve İngilizlerin işbirlikçileridir. Bu açıdan Abdülhamit ile Mustafa Kemal’i birbirine benzetiyorum, mukayese ediyorum, Mustafa Kemal’e de müdahale ettiler, kuşattılar. Mustafa Kemal de sonra onlarla uzlaştı. Aslında tarihçiler Mustafa Kemal ile Abdülhamit’i karşılaştırabilir, araştırabilirler.”
Bazı aydınlarca açıklanması “ümitle” beklenen “çözüm” önerisinin arkasındaki düşünce yapısının tarih ve felsefe derinliği bu!
Doğrusu ben çok ümitli olamıyorum sevgili okurlarım!