DEĞERLİ okuyucularım bu gün 19 Mayıs. Bu gün Mustafa Kemal Atatürk’ün, zayıflayan merkezi nihayet dağılmış, onu bir arada tutan tüm fikirsel ve kurumsal güçleri yok edilmiş Osmanlı Devleti’nin merkezini yeniden kurmak için işe başladığı gündür. Osmanlı’nın merkez çekim gücü ve değerleri öylesine yok olmuştu ki, devletin başı sayılan Padişah ve onun damadı olan Başbakan ülkelerini işgal etmiş olan İngiltere’yi “Sevenler Derneği” ne üye olabilmişlerdi! Başkanı bir İngiliz Papaz olan bu derneğin adi üyeleri!
Merkez çekimi böylesine yok olmuş bir devlet karşısında yeni bir yerde yeni bir merkez gücü ve yeni bir devlet oluşturmaktan başka hangi çaresi vardı Atatürk ve arkadaşlarının? Bu, o gün ülkenin belki bütün elit düşünürleri tarafından mucizeden öte bir amaç olarak görülüyordu. Ama o amaç başarılmıştır.
Hiç şüphe yok ki bu gün kolayı, ülkemizi ve demokrasimizi bir arada tutan merkezi değerlerin ve kurumların yıpratılmalarına müsaade etmemektir. Bu kurum ve değerlerin nasıl bir yıpratma ve zayıflatma baskısı altında bulunduklarımı geçen iki yazımda irdelemeye çalıştım.
Peki, bu kurum ve değerler neden ve kimler tarafından yıpratılmak isteniyor?
Angela Merkel iktidara gelmeden önce Türkiye’ye gelir bizim siyasetçilerimize, “AB’ye tam üyelik sizin çıkarınıza değil, bu günkü yöneticiler size doğruları söylemiyorlar. Tam üyelikte ısrar etmeyin!” derdi. Kendi ülkesinde dönünce o zaman iktidardaki sosyal demokrat politikacılara da, “Kapalı kapılar ardında konuştuklarınızı Türklerin yüzüne de söylesenize!” derdi. Biz ise o kapalı kapılar ardında konuşulanları hiç merak etmez, “Merak etmeyin sonunda tam üye olacaksınız!” sözlerini bayram etmek, havai fişeklerle kutlamak için yeterli sayardık!
Gerçek şu ki, bu gün, 700 bin kişilik ordusu, birkaç milyon “Avrupalı Türk’ü” ile Türkiye Avrupa için “Kazanılması çok pahalı ama kaybedilmesi çok tehlikeli bir ülke”dir! Avrupa “Kesin hayır, seni almıyoruz” dediği zaman kendisine tehdit olmayacak bir Türkiye istemektedir! Zayıf ve munis bir Türkiye’yi dik başlı bir Türkiye’ye yeğlemektedir!
Avrupa’nın yurtiçinde aynı amacı taşıyan üç müttefiki vardır:
1. Kürt kökenlilerimizi isyan noktasına getirmek için ciddi bir çaba harcayan PKK, ki Türk - Kürt hepimizin çabası ile boşa çıkmıştır.
2. ABD’nin 70’li yılların ikinci yarısında ve 80’li yıllarda kurguladığı büyük “Yeşil Kuşak” projesinden destek almış laiklik karşıtı çevreler. Amaç devleti ele geçirmek için din, mezhep ve tarikatların mücadeleye sokulmasıdır.
3. İyi niyetli “yeni liberaller”!
Bu söylediklerim ile ikna olmamış olabilirsiniz! Ama 19 Mayıs’lar bu konuları düşünmeye, bize neler olduğunu sorgulamaya vesiledir değerli okuyucularım.