Değerli okurlarım, Rafael Sadi, Yahudi kökenli bir Türk aydını. O da milyonlarca Türk vatandaşı gibi şimdi gurbetçi. Ve de çok başarılı bir uluslararası işadamı! Kesin tarihini anımsayamayacağım ama 2003-2004’te Türkiye’de en sorumlu ağızların, “Türkiyelilik üst kimliğini kullanalım”, “Kardeşim sen, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ dersen, o da, ‘Ne mutlu Kürtüm diyene’ der!” gibi söylemlere yeni başladığı günlerdeydi. Rafael Sadi benim de zaman zaman yazdığım bir internet yazışma grubuna aşağıdaki “tarihi” mektubu göndermişti.
* * *
“(...) Son günlerin en tartışılır konusu olan azınlıklar meselesinde çok dikkatli olunması gerektiğini ve bir tuzağın içine düşmekten ülkenin kurtarılması gerektiği görüşündeyim. Özellikle bu Türk ve Türkiyeli kavramlarının ortalıkta dolaşması kesinlikle gizli bir bölücülük işlemekte, ilginç ve güzel bir mozaik olan Türkiye’nin yapısını kökünden sarsmaya, dengeleri altüst etmeye sebebiyet verebilecek bir durum yaratacak gibi geliyor bana.
Ben, ecdadı 1492 yılında İspanya’daki Engizisyon’dan kaçıp Osmanlı Türkiye’sinde kucak açılmış Yahudi dinine mensup bir Türk vatandaşıyım. 1955 yılında doğup 1961 yılında ilkokul 1. sınıfına girdiğim günden itibaren, Türküm, doğruyum, çalışkanım tümceleriyle beynime Türk olduğum kazındı. Bayrağım ve milli marşımın ne olduğu öğretildi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, kurucusu Atatürk‘ün söylediği, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü okul duvarında, kitabında ve her türlü malzemenin üzerinde öğrenerek, bilinçlendirilerek büyüdüm.
Birileri kalkacak ve bana, ‘Yok kardeşim sen Oğuz ve Kayi boylarından, Orta Asya’dan gelmediğin için Türk değil, Türkiyelisin’ diyecek ve ben de, ‘Ha peki haklısınız’ diyeceğim. Hadi canim sende... Ne olacak benim 50 yıllık eğitimim, öğrenimim, ne olacak 26 yaşına gelmiş oğluma, 23 yaşına gelmiş kızıma verdiğim Türk eğitimi, kimliği... Şimdi kalkıp kendilerine, ‘Kusura bakmayın çocuklar, biz Türk değilmişiz, sadece Türkiyeliymişiz’ mi diyeceğim.
Bunun adına, milleti bölmek, halkı parçalamak denmez mi? Kimse bana üst kimlik, alt kimlik hikayeleri anlatmasın. Her birimiz bu ülkede ne olduğumuzu biliyoruz. Dinlerimiz, ırksal veya yöresel farklılıklarımız olabilir ve bu hiçbir zaman bizleri rahatsız etmedi. Şimdi ne oldu da birden bire azınlık sayılacakmışım, benim atalarım kendilerine özel haklar verebilecek azınlık statüsünü Lozan Anlaşması’nda bile kabul etmemişler. ‘Biz Türk vatandaşıyız’ deyip azınlık haklarını ret etmişlerdir.
Lütfen dikkat edelim, birileri Türkiye’yle oynamak istiyor.
Sizi bilmem, bana, Türk değil de Türkiyeli denmesi rahatsız eder beni...”
* * *
“Kürt açılımı”nın gündeme geldiği bugünlerde Rafael Sadi‘nin bu ibret dersleri ve uyarılarla dolu mektubunu tekrar yayınlamayı bir vatan sevgisi görevi biliyorum sevgili okurlarım!