KÖKSAL Toptan, bir anda, hiç beklenmedik bir şekilde “silindi!” Hâlbuki Toptan, 9 Ağustos 2007’de, TBMM tarihinde rekor kırarak tam 450 milletvekilinin oyunu almış, TBMM Başkanlığı’na böyle büyük bir destekle seçilmişti.
Köksal Toptan bakanlık yaptığı dönemlerde olduğu gibi, TBMM Başkanlığı’nda da dirayetli ve tutarlı olmuştu. Türkiye’nin çıkarlarını partisinin ve partililerinin kısa vadeli çıkarlarının üzerinde tutarak aldığı kararlarla büyük çoğunluğun takdir ve sevgisini kazanmıştı. Politik yelpazede kendinden uzak noktalarda duran politikacıların da güvenini kazanmıştı.
Şimdi ne oldu da sadece iki sene sonra, Meclis’in böylesine saygı ve güvenine sahip, kamuoyu tarafından desteklenen Toptan‘ın aday olmasına dahi izin verilmedi? Ben bunu merak ettim değerli okuyucularım!
Köksal Toptan, Meclis’i yeterli bir çalışma temposuna mı sokamamıştı? Hükümetin Meclis’e sevk ettiği yasa tasarıları, savsaklanmış, kanunlaştırılamamış mıydı? Meclis’in çalışmalarına bir düzensizlik hâkim olmuş, çalışmalar sık sık kavgalarla kesilmiş, müzakereler yarım mı kalmıştı? Aksine Meclis, Toptan yönetiminde oldukça düzenli ve verimli çalışmış, bazıları Anayasa Mahkemesi’ne takılmış olsa da birçok önemli yasa Meclis’ten çıkmış yürürlüğe girmişti.
Öyleyse Başbakan neden Köksal Toptan’ı değiştirme ihtiyacını duydu?
Bence Köksal Toptan, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarını sağlayan “gece yarısı önergesi” ile ilgili doğruyu söylediği için silindi! Türkiye’nin gündemi öylesine kalabalık ve değişken ki, belleklerden uçuyor. İktidarın gece yarısı, “Ceza Mahkemeleri Kanunu’nda bir cümle düşüklüğü düzeltmesi yapıyoruz” izahıyla Meclis’ten geçirdikleri yasaya muhalefetin “faul!” avazlarıyla karşı çıktığı günlerdeydi. Türkiyem Vakfı’nın gerçekleştirdiği bir etkinlikte Toptan’a bir gazeteci bu konuyu soruyor ve Toptan da şunları söylüyordu: “O gece mutabakatla gündem teşkil edildi. Belki CHP’li arkadaşların önergeden haberi yoktu. Doğrusu benim de haberim yoktu.”
Halbuki gerek Başbakan gerekse Adalet Bakanı her şeyin apaçık cereyan ettiğini iddia ediyor, “Ne yapalım, Meclis’i takip etselerdi!” mealinde cümlelerle muhalefete yükleniyorlardı. Köksal Toptan’ın, “Haberim yoktu!” sözleri adeta kalkmış bir “ofsayt” bayrağı gibi bütün kurguyu altüst ediyordu!
Eğer bütün bu alınmakta olan önlemler çok daha büyük bir kurgunun parçaları olmasa idi, bu askerlere sivil yargı yolunu açan yasa değişikliği münferit bir olay olsaydı, belki de iş bu kadar ciddiye alınmayacaktı. Ancak o daha büyük kurgunun böyle çıkışlarla yıpratılmasına müsaade edilemezdi!
Benim yorumum bu, değerli okuyucularım. Bana, Köksal Toptan dürüst ve dik duruşu nedeniyle “silindi” gibi geliyor. Bu dürüst duruşu bence Toptan‘a saygınlık kazandırır!