Değerli okuyucularım, kim barış istemez? Kim terörün son bulmasını arzu etmez?
Şehit analarının kalbindeki kanlı gözyaşlarını durdurmadan... PKK, o analardan bir küçük özür dahi dilemeden... Özürden vazgeçtik hiç olmazsa dağdan inenler, onca sivilin, bebeğin ve gencecik askerimizin katledilmesinden pişmanlık bile duymadan... Böylesine bir nefretin kanları üzerinde nasıl barış olacak?
Dağa çıkıp on binlerce kişinin kanının dökülmesini haklı gösterecek bir neden var mıydı ortada? PKK’nın ve yandaşlarının dile getirdiği şikâyetlere bakınız.
- “Çocuklarımıza kendi dilimizde isim koymamızı yasakladınız.”
Kısa bir ihtilal yönetimi döneminde oldu. Bugün düzeltilmiş durumda. Hepimize aynı yasak vardı, Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut, Gürcü hepimize. İhracat şirketlerimiz yabancı isimde marka koyamıyorlardı o dönemde. Öyle bir dönemdi o. Muhasebesi tüm Türkiye ile ilgili olarak yapılacak bir dönem. Ama gene de o isimleri koyduk: Baranlar, Rojinler, Sitareler, Berfinler, Azadlar, Deranlar, Dilanlar nedir?
- “Kültürümüzü yok edip bizi asimile etmeye çalıştınız. Dilimizi yok etmeye çalıştınız.”
Daha önce yazdım bir daha yazıyorum: Musa Anter, anılarında Kürtlerin her istediklerini yabancı sözcükler kullanmadan kendi dili ile ifade edebildikleri ile öğünüyor. Türkçede ise yabancı kelime kullanmadan bir fikir ifade edilemeyeceğini söylüyor. Kimin dili yok edilmiş, kim asimile edilmiş!
-“Bize Türk dediniz.”
Dünyada ayrımcılığa uğrayan etnik grupların çabası kendilerinin o milletin parçası sayılması, hatta birçok hallerde de “insan” sayılmasıdır. Bu, ABD’de Kızılderililer, Latin Amerika kökenliler, zenciler için böyleydi. Kaldı ki örneğin İngiltere’nin kendi dillerindeki adı Brittain’dır halkına da Brittish denir. Ama İngiltere’nin yerli halkları Breton’lardan ibaret değildir, Saxonlar, Galler vs. vardır. Kimse “vay bize Brittish dediniz” diye ayaklanmaz.
Fransa’nın da yerli halkları Franklardan ibaret değildir, orda da Normanlar, Galler vs. vardır ama orda da kimse bundan rahatsızlık duymaz. Çünkü bu kelimeler ulusun bütününü kapsayarak kullanıldığı zaman etnik anlamlarını yitirirler.
Türkiye’de de “Türk” sözcüğü böyle olmuştur. Milletin bütününü kapsar. Siz kendinizi ayırmazsanız kimse size ayırımcılık yapmaz. Esasen Türkiye’de gerçek Asya kökenli etnik Türkleri arasanız bulamazsınız. Kendi lehlerine hiçbir yasa çıkarmamışlardır, her hangi bir kayırımcılık yoktur.
Bir an için bütün bu şikâyetlere hak verelim, doğrudur diyelim. Yapan kimdir? Etnik Türkler mi? Hayır, kendi devletimiz! İçinde Kürtüyle, Lazıyla, Boşnağıyla, Türküyle hepimiz varız.
Kaldı ki bu şikâyetler için silahlanıp dağa çıkmak, kan dökmek, on binlerce insanın da ölümüne neden olmak mazur görülebilir mi?
Pişman olunmuşsa, özür dileniyorsa tamam diyelim! Ama pişman olmayanlara “Pişmanlık Yasası” nı nasıl uygulayacaksınız? Diyojen gibi elimde mum hukuk devletini arıyorum, değerli okurlarım!