DEĞERLİ okurlarım, Yunanistan’ın 20. Yüzyıl’da dünya kültürüne en önemli armağanları Prof. Dr. Dimitri Kitsikis’dir. Dünya çapında tanınmış, eserleri çeşitli ülkelerde basılmış, Kanada Kraliyet Enstitüsü’nün üyeliğine hak kazanmış, başbakanlara danışmanlık yapmış bir sosyal bilimcidir Profesör Kitsikis. İnternet Ansiklopedisi Wikipedia, Profesör Kitsikis’e geniş biçimde yer vermiştir. Wikipedia özetle şöyle demektedir,
“1970’ten beri Kanada’daki Ottawa Üniversitesi’nde Jeopolitika ve Uluslararası İlişkiler sahalarında dersler vermekte ve araştırmalar yapmaktadır. Profesör Kitsikis aynı zamanda Royal Society of Canada’nın da bir akademisyenidir. Doktor unvanını 1963’te Paris, Sorbonne’dan almıştır. Dimitri Kitsikis Fransa’nın uluslararası ilişkilerinde çok önemli roller üstlenmiştir. Üç siyasi ideoloji olan Liberallik, Faşistlik ve Komünistlikle ilgili yeni bir çalışma modeli geliştirmiştir. Çin tarihiyle ilgili yayınlar yapmıştır.”
Dimitri Kitsikis, aynı zamanda dünyanın en önde gelen Türkolog’larından biridir. Onun bizi ilgilendiren bu yönünü ben 17 Şubat 2005 tarihli bir yazımda şöyle anlatmıştım, “Bence Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili yazılmış en objektif tarih kitaplarından birini o yazmıştır. Kitabın orijinali Paris’te basılmıştır. Türkçeye ‘Türk Yunan İmparatorluğu’ olarak çevrilmişti... Profesör Kitsikis kitabında Osmanlıların yüzyıllarca Yunanlıları ezmiş olduğu tezini çok güçlü bir biçimde çürütüyor. Ona göre, bu tez Batı Emperyalizmi’nin propagandasından başka bir şey değildir.
Kendisi bana 17 Eylül 2003’te yazdığı bir mektupta aynen şöyle demişti, ‘Ben kendimi bir neo - Osmanlı olarak tanımlıyorum, çünkü benim yaşam projem bir Yunan Türk Federasyonu’nun kurulmasıdır.’
Profesör Kitsikis, eserlerinde, Yunanlıların, Emperyalist Batı ülkelerinin kışkırtmaları ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmalarının, Yunanistan açısından büyük ve tarihi bir hata olduğunu savunmaktadır. O’na göre bu kopuş Yunanistan’ı küçük ve etkisiz bir devlet olarak kalmaya mahkûm etmiştir. Hâlbuki Osmanlı İmparatorluğundaki Helen nüfus devletin her mevkiinde görev alan, hiç bir ayırıma uğramayan bir etnik gruptu. İmparatorluğun esas unsuru idi. Kesinlikle ezilen, sömürülen bir konumda değildi. Yunanlılar büyük bir imparatorluğun temel unsurlarından biri olma konumunu terk etmekle tarihi bir fırsatı tepmişlerdir.”
Bu noktada özellikle Kürt kökenli olanlarımıza sesleniyorum, 19’cu yüzyılda Batı Emperyalizminin Yunanlıları düşürdükleri bu tuzak bu gün Kürtler’e kurulan tuzağa bire bir benzemiyor mu?
Konunun bu yönü, gerek Kürt kökenlilerimiz, gerekse Abdullah Öcalan’dan bir çözüm ümit eden iyi niyetli liberal aydınlarımız tarafından daha derinlemesine düşünülmelidir, değerli okurlarım.