DEĞERLİ okuyucularım, öyle anlaşılıyor ki IMF hükümetle yaptığı müzakerelerde üç temel konuyu öne çıkarıyor. Bu konular:
1. Belediyelere sağlanan bazı harcama olanaklarının geri alınması.
2. Kişilerin varlıklarındaki artışın gelir kabul edilerek vergilendirilmesi.
3. Gelir idaresinin bağımsızlaştırılması.
1. IMF’nin belediyelere tanınan hangi olanaklara itiraz ettiğini yeterince bilmiyoruz. Eğer seçimlerde oyları etkilemek için vatandaşa “seçim ulufesi” dağıtma olanağını ortadan kaldırmak istiyorsa IMF’yi alkışlarız. Bunun ötesine geçmek istiyorsa, belediye harcamalarında bir daralmayı dayatmak kriz ortamında yanlış ilaçtır. Zaman kemer kısma değil, harcama yapma zamanıdır.
2. Kişilerin varlıklarındaki artışın vergilendirilmesi. Önerilen bu tedbirin bizim medyamızdaki adı “nerden buldun yasası”dır! İstenen şudur: Yılda 50.000 lira gelir beyan etmiş bir şahsın varlığı (kat, yat vs.) bir milyon lira artmışsa, devlet bunların bedelini nereden buldun diye sorabilmelidir. Ancak ne zaman? Vergi yasaları pratik bir şekilde yeniden düzenlendikten, emlak alım satım vergi ve harçları makul seviyelere çekildikten, kapsamlı ve ciddi bir varlık affından sonra.
Bütün dünya vergileri indirirken, dahası insanların cebine “negatif vergi” adı altında para koyarken, böylesine radikal bir değişikliği krizin orta göbeğinde uygulattırmaya çalışmak IMF tarafından aranıp da bulunmuş bir zehirli ilaçtır! 80 yıldır uygulanmamış bir önlemi bu gün uygulamak illa da gerekli midir? İki yıl bekleyip krizin etkileri geçtikten sonra, gelirler artarken uygulansa kıyamet kopmaz.
3.Gelelim “Gelir idaresi”nin bağımsızlaştırılmasına. Sevgili okurlarım, bir hükümetin “iç ve dış asayiş ve istikrarı koruma”dan sonra gelen ilk görevi ekonomik istikrarı sağlamaktır! Yani kuvvetler ayrılığı prensibinde, hükümete ait olan “yürütme erki”nin kullanılacağı en önemli üç alandan biri ekonominin istikrar içinde tutulmasıdır. Bundan kasıt, “(1) enflasyonun ve (2) işsizliğin önlenmesidir.” Hükümetler bu iki hedefi gerçekleştirmekten sorumludurlar.
Ekonomide enflasyon ve işsizlikle mücadele için devletin elinde iki temel araç vardır. (a) Para politikası, yani para arz ve talebinin dengelenmesi, (b) maliye politikası, yani mal arz ve talebinin dengelenmesi. Bu da devletin gelir ve harcamalarının ekonomide tam kapasiteyi sağlayıp işsizliği ortadan kaldırmak için kullanılması demektir.
IMF’nin istediği hükümetin zaten Merkez Bankası’na devredilmiş bulunan para politikası aracından sonra maliye politikasını da bağımsız bir kurula bırakmasıdır.
Bu kökten yanlıştır! Burada hükümetin gösterdiği direnci haklı buluyorum. Nedenlerine gelecek yazımda değineceğim değerli okuyucularım.