DEĞERLİ okurlarım, bazı konularda akla mantığa sığmayan saplantılar oluyor. Topluma, bu saplantılar kulaktan dolma hurafeler, cahilce yazılmış kitap ve makalelerle pompalanıyor. Toplum, daha doğrusu toplumun bir bölümü de bu saplantılara inanıyor. Ben şaşırıyorum!
Örneğin, dindarsanız laikliğe, Atatürk devrimlerine karşı olmanız gerekiyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Dindar insanlar sanki Atatürk düşmanı olmak zorundaymış gibi bir hava. Hâlbuki dindar insanların çok büyük bir bölümü hem Atatürk’ü fevkalade seviyor hem de dini vecibelerini yerine getiriyor. Atatürkçü diye yaftalananların çok büyük bir bölümü de dindar. Zaten doğrusu da bu.
Hafta sonunda Mareşal Fevzi Çakmak ile 1975 yılında yapılan bir söyleşiyi tekrar okudum. Mareşal Fevzi Çakmak, bazı dinci çevrelerce, Atatürk’e rakip gibi gösterilir. Fevzi Çakmak dindar da Atatürk din düşmanı imiş gibi sunulur. Açıkça söylemeseler de öyle ima ederler. Şimdi bu söyleşi 1975 Yılında Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmış. Mareşal Çakmak’ın anılarını Adnan Çakmak anlatıyor. Bakın Mareşal Çalmak, neler söylüyor:
“Beni genellikle Atatürk İnkılâplarına karşı olmakla suçladılar. Sigara bile içmediğim, ağzıma bir damla içki koymadığım, elime ömrüm boyunca bir defa olsun iskambil kağıdı almadığım doğrudur. Dinime de bağlıyım. Allaha inanırım. Namaz kılarım. Oruç tutarım. Ama bir insanın Allah’a inanması, ibadetini aksatmaması ile gerici olması arasında en ufak bir ilgi yoktur.
Atatürk’ün bütün inkılâpları Türk milletini muasır medeniyet seviyesine ulaştırmaya çalışmayı hedef tutmuş olan hareketlerdi. Bu ise bizim daha talebe iken özlediğimiz bir şeydi. Avrupa’yı tanıdıkça Avrupa’dan ne kadar geri kalmış bulunduğumuzu görüp anladıkça kahrolurdum.
(ÖÖ. ) Mustafa Kemal Paşa, yaptığı bütün inkılâpları gerçekleştirmeden önce benimle uzun boylu konuşup tartış(ırdı). Bu inkılâpları herkesten önce öğrenen ilk defa ben oluyordum.”
İşte böyle! Anılarında açıkça görülüyor ki Mareşal Fevzi Çakmak, söylendiği gibi ne kendini Atatürk’e rakip görmüş, ne onun devrimlerine karşı çıkmıştır. Aksine, bu devrimler yapılırken Atatürk’ün en yakın danışma arkadaşı, bu devrimlerin en yürekten destekleyicisi olmuştur.
Yeterince “bilgi” sahibi olmadan “fikir” sahibi olmak çok tehlikeli. Gerek kendini Atatürkçü sayan, gerekse dindar sayan bağnazlar tarafından Atatürk’e ve devrimlerine karşı olduğu propagandası herhalde bu değerli askeri yaşadığı sürece en çok üzen konu olmuştur. Anılarında en çok düzeltmeye çalıştığı yanlış da budur.
M.Ö. 500’lü yıllarda yaşamış hemşerimiz Efesli düşünür Herakleitos, “Az bilgi tehlikelidir!” demiş.
Çok da doğru söylemiş değerli okurlarım!