“Bugün bütün piyasa ve gazeteciler biliyor. TRT’ye iş yapıyorsanız o bir devlet kanalı, ‘Olumlu ya da olumsuz kırmızı ya da beyaz herhangi bir toplumsal, siyasal mesele ile ilgili lütfen bir şey paylaşmayın’ diyorlar. Çünkü şöyle bakıyorlar, bu devletin kanalı. Herhangi bir tarafı üzecek, kızdıracak veya ekstra sevindirecek bir şey olmamasına özen gösteriyorlar. Ve TRT sözleşmeleri özel sözleşmelerdir, önceden bunu kabul ediyorsanız imzalar çalışırsınız.”
TRT’nin Aybüke Pusat’ın kadrosundan çıkardığı ‘Teşkilat’ dizisinin yapımcısı Timur Savcı’ya ait bu sözler...
Timur Savcı, bu açıklamayı niye yaptı?
Konuk olduğu programda Aslı Şafak, yapımcısı olduğu ‘Teşkilat’ dizisinin yıldızı Aybüke Pusat’ın TRT tarafından niye çıkarıldığını sordu, Savcı da yanıtladı.
‘Teşkilat’ın yapımcısı Timur Savcı’nın bu açıklamaları sayesinde şu ayrıntıyı kamuoyu ilk kez öğrenmiş oldu:
“Bizim de bu karardan son dakika haberimiz oldu. TRT bu açıklamayı yaptığında bu mevzuyu
Gazeteci arkadaşım Mevlüt Yeni’nin oğlu Batuhan Emre’nin düğünü için gittiğimiz Antalya’dan pazar günü dönecektik, ama Antalya’da hava şahane olunca dönüşümüzü bir gün erteledik.
Pazar günü tüm vaktimizi Lara’daki otelde geçirmek yerine öğleden sonra Antalya şehir içine inmeye karar verdik.
Antalya Kaleiçi ve Yat Limanı’ndan sonra Konyaaltı’na geçtik. Eşim Ayla, arkadaşım Barbaros Yüksel ve eşi Güler Yüksel’le Sahil Antalya Yaşam Parkı’nda aldık soluğu...
Güneşli, ama çok sıcak olmayan bir havada yürüyüşümüzü yaptıktan sonra bir şeyler içmek için Mado’nun bahçesinde oturduk.
Oturur oturmaz Güler, arkamızda bir kadınla oturan kişinin akşam düğünde yan masamızdaki Antalya Valisi Hulusi Şahin olup olmadığını sordu. Dönüp baktım eşiyle oturan kişi Antalya Valisi’ne benziyordu, ama etrafta hiç koruma yoktu.
Merakımı gidermek için yanlarına gidip kendimi tanıtıp, kendisinin Antalya Valisi olup
İstanbul’dan karayolu ile Antalya’ya giderken öğle yemeği için aklımda tek yer vardı. Afyonkarahisar Uzun Çarşı’daki esnaf lokantası Salim Usta’ya gitmek için yan sokağa otomobilimizi park edip, gittik. Yemekten dönüşte ara sokakta baktım cep telefonu ve aksesuarları satan bir dükkanın camında kocaman bir Onur Buldu görseli. Oyuncunun elinde cep telefonunun olduğu görselin altında ise ‘Güldür Güldür’deki bir replikten esinlenilerek yazılan şuydu:
“Sana telefon satacam a böyle ellemeli!”
Oyuncunun komedi programında cep telefonu üzerine söylediği repliği YouTube’dan buldum. Onur Buldu’nun orada dediği ise şu:
“Sana böyle tuşsuz, dokunmalı, ellemeli telefon alacağım.”
‘Yurdum esnafı’ zeki.
“Sana telefon alacağım”ı, “Sana telefon satacağım” diye değiştirdi.
Bunun fotoğrafını çekip, sosyal medyamda paylaştım ve altına da şunu yazdım:
Onur, Haldun ve Feridun Hürel kardeşlerden oluşan 3 Hürel, efsane bir Anadolu Rock grubuydu. 3 Hürel birçok ölümsüz eser bırakıp sektöre veda ettikten sonra her biri üniversite mezunu olan kardeşler farklı alanlarda kariyer yaptılar.
3 Hürel’in söylediği tüm şarkıların sözlerini yazan ve besteleyen Feridun Hürel, reklamcılığı seçti. Reklamcılar Derneği Asbaşkanlığı, Reklam Özdenetim Kurulu üyeliği ve Reklamcılık Vakfı kurucu üyeliği gibi görevlerde bulunan, birçok üniversitede öğretim üyeliği yapan Feridun Hürel, yıllar sonra yeniden müzik dünyasında.
“Geçmişten Geleceğe: Feridun Hürel ile Zaman Yolculuğu” albümünde Anadolu Rock’ın efsane isminin şarkılarını müzik dünyasının genç yıldızları yorumladı.
Prodüktörlüğünü Süheyl Atay ve Orkun Tunç’un yaptığı Pasaj Müzik’ten çıkan albümde Feridun Hürel’in şarkılarını Emir Can İğrek, Madrigal, Rashit, Birol Namoğlu, Ali Hitit, Emre Aydın, Kum Bedeviler, Ayşe Ekiz,
Sosyal medya sayesinde artık dezenformasyon bilgiden daha güçlü oldu...Algı, olgunun önüne geçti...
Mahallesinde hoş karşılanacağı ve daha çok etkileşim alacağı için yalanı, kirli bilgiyi alıp-satan çok, gerçeğin tarafına bile bakan yok.
Hâl böyle olunca, yalan ve yanlış bilgiyi bilerek ve isteyerek yayanlar, “Bu hesap sahibi yalancıdır” diye teşhir edilse, acaba nasıl bir tablo çıkar ortaya...
“Sosyal medya ve internet, kirli bilgi çöplüğü” deyip, pes etmemek lazım...
İsmet İnönü, “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” sözünü hangi olay üzerine söyleme gereği hissetti bilmiyorum, ama şunu biliyorum:
Bu ülkede dürüst insanlar, yalanı meslek haline getiren utanmazları teşhir etmedikçe, sosyal medyadaki bilgi kirliğinin önlenmesi mümkün değil...
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Başkanlık bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi oluşturdu. Bu merkez ha bire medyada ve sosyal medyada
Dünya medyasının şu günlerdeki en önemli gündemlerinden biri; ünlü ve zengin kadınların ilk uzay uçuşunu gerçekleştirmesi.
Bu tarihi uzay yolculuğunda pop yıldızı Katy Perry, Bezos’un nişanlısı Lauren Sanchez, aktivist Amanda Nguyen, gazeteci ve sunucu Gayle King, eski NASA roket bilimcisi Aisha Bowe ve film yapımcısı Kerianne Flynn, uzay sınırı Karman Hattı’nı geçerek kısa bir süre yerçekimsiz ortamda serbestçe hareket etme şansı buldu.
Katy Perry’nin uzaya elinde bir papatyayla gidip gelmesi ve kapsülden inince toprağı öpmesi en çok ilgimi çeken konu oldu. Toprağı öpmenin anlamı belli. Peki şarkıcının uzay yolculuğu boyunca elinde tuttuğu papatyanın anlamı neydi?
Nişanlısı Orlando Bloom’dan dört yaşında Daisy (papatya) adında bir kızı olan şarkıcıya muhabir, “Uzaya giderken gerçek papatya götürdünüz. Bu sizin için sadece kızınızın adı olduğu için değil, başka nedenlerden dolayı da önemli miydi?” diye sordu. Şarkıcının bu soruya yanıtı şu oldu:
“Papatyalar sıradan çiçekler ama her
Şarkılarında uyuşturucuya özendirdiği iddiasıyla tutuklanan, bir süre hapis yattıktan sonra beraat eden, Kürdistan söylemleriyle tepki çeken ve halen Almanya’da yaşayan rapçi Ezhel’in Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı’na (TÜGŞAV) yaptığı bağış iade edildi. TÜGŞAV yönetimi bunun gerekçesini kamuoyuna şu açıklamayla duyurdu:
“Ezhel ismiyle bilinen sanatçı kazandığı bir hakaret davasından aldığı tazminatı Vakfımıza bağışlamıştır.
Bölücü terör açıklamalarıyla gündeme gelen ve Türkiye Cumhuriyeti devletine girişi yasak olan hiç kimseden bağış ve yardım kabul etmiyoruz. Yarın sabah Vakfımız hesabına aktarılan bağış miktarı kişinin hesabına iade edilecektir.
Ola ki bir gün hakkındaki iddialardan aklanır ve Türkiye Cumhuriyeti devletine giriş yapabilirse, bağışı bizzat yapabilmesi için kendisini Vakfımıza bekleriz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Ezhel’in kazanıp TÜGŞAV’a yaptığı bağışın miktarını bilmiyorum.
Şarkıcının onca vakıf ve dernek dururken niye TÜGŞAV’ı tercih ettiği konusunda da bilgim yok
Akran dehşetine dair her haberi okudukça ve görüntülerini izledikçe yanıtını merak ettiğim soru, onları bu suçlara iten sebeplerin ne olduğudur.
Ölenin de öldürenin de çocuk olduğu vakalar için de aynı şeyi düşünürüm.
Daha önce başka şehirlerden karşımıza çıkan ‘akran dehşeti’nin en yenisi Ankara Keçiören’de yaşandı.
Etlik Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi’nden bir grup kız öğrenci, parkta tokat atıp saçlarından sürükledikleri akranlarını kamera karşısına alarak zorla saydıkları isimlerden özür diletmeye çalıştı. Çaresiz öğrenci ise ismi sayılan kişilerden özür dilemek zorunda kaldı. Yetmedi aynı zorbalar, akranlarını kendilerini şikayet etmemesi için de tehdit etti:
“Eğer şikayet edersen cenazeni evine yollarım.”
Böylesine mafya raconu bir sözü liseli bir kız öğrencinin söylemesi dehşet verici değil mi?
Olay yerinden uzaklaşmaya çalışan mağdur öğrencinin peşine düşen grup, onu tekrar yere yatırıp kaldırımda da şiddet uygulamaya devam ett