2019’da Hakan Altun’la yaptıkları “Kavuşmalıyız” düetinin ardından kendi eseri olan arabesk şarkılarıyla müzik dünyasının “Dişi Müslüm Gürses’i” olarak anılmaya başlanan Derya Bedavacı, konservatuvarlı bir müzisyen.
Liseden beş yıl sonra konservatuvara giren, Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra aynı üniversitede yüksek lisans yapan Bedavacı, anne olduktan sonra söz yazarlığı ve besteciliğe başlayan bir müzisyen…
Derya Bedavacı ile ailece Sivas’tan İzmir’e taşındıklarında yaşadıkları şoku, Sanat Müziği Korosu’nda görev yapmasını, konservatuvarda Türk müziği okumasına rağmen arabeski niye seçtiğini konuştuk ve ortaya keyifli bir söyleşi çıktı.
Sivas’ta doğdunuz, küçük yaşta ailenizle İzmir’e taşındınız. Liseden sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu’na katılmışsınız, konservatuvardan önce İzmir’de sahne çalışması yapmışsınız. Yedi çocuklu bir ailenin üçünçü üyesi olarak ev ekonomisine bir an önce katkı sağlamak için mi bu yolu seçmiştiniz?
Evet, standartların üzerinde bir kazanç o zamanki şartlar için çok cazip gelmişti. Sahneye ilk çağrıldığımda, özel sektörde ofis işinde çalışıyordum ve bir süre ikisini bir arada yürütmeye gayret ettim. Sahneden kazandığım para neredeyse ofis işinin 10 katıydı ve tercihimi sahneden yana kullandım. Tabii ki gerçek sebep çocukluğumdan beri sahnede olmak arzusuydu.
Sivas’ta ve İzmir’de geçen çocukluk ve gençlik yıllarına dair neler anlatmak istersiniz?
Sivas’tan göç edişimizin asıl nedeni babamın oradaki işlerinin hızlı bir şekilde bozulmasıydı. Ben henüz 7 yaşındaydım ve benim için harika bir olaydı İzmir’e göçmek. Denizi olan, batıda bir şehir...Tabii benim hayallerim İzmir’de tutulan (tanıdıkların tuttuğu bir evdi. Eşyalarımız bizden önce gitmişti) gecekondu bir eve girince suya düştü ve tüm aile yıkıldık. Günlerce ağladığımızı hatırlıyorum. Annemin hızlıca olaya el koymasıyla kısa bir süre sonra güzel bir mahalleye taşındık. O günlerden aklımda kalan en önemli olay budur. İstanbul daha imkânlı görünse de yedi çocuğu zaptetmek zor olur diye İzmir’i tercih etmiş rahmetli babam. Çok da iyi yapmış.
Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra aynı üniversitede akademisyen olmak için mi yüksek lisans yaptınız?
Aslında okuldan mezun olmaya yakın üzerimize saldıkları, şimdi ne olacak psikolojisi beni yüksek lisansa itti. Okul bitecek ve ben ortada kalacağım gibi geliyordu. Sadece ben değil tüm arkadaşlarım aynı telaşa kapıldı. Hâlbuki ben zaten şarkı söyleyerek hatırı sayılır bir para kazanıyordum. Okulumun bana bir getirisi olsun istemiştim ama hiçbir zaman akademisyen ya da öğretmen olmak istemedim.
“İlk bestemi lohusayken yaptım”
Derya Bedavacı’nın hayatı kızı Ada Yağmur’dan önce ve sonra diye ikiye mi ayrılıyor? 2018’de yayınladığınız ilk besteniz “Yıllanmış Eşya”dan sonra söz yazarı ve besteci kimliğiniz ön plana çıkmaya başlamış, doğru mu?
Evet, ilk bestemi lohusayken yaptım. Kızımın hayatıma katkısı sadece bu değil tabii ki ama doğumdan sonra duygusal anlamda büyük bir değişim yaşadığımı söyleyebilirim. Eşimle ilişkim, hayata bakışım, kendime olan güvenim vs. Annelik insanı olgunlaştırıyor ama bir yandan da içinizdeki çocukla yüzleşiyorsunuz. Hayatı kaçırmamak isteği de uyanıyor içinizde. Çocuk yetiştirmek gibi büyük bir sorumlulukla birlikte hayatınızın geri kalanında ya hiç yapamazsam demeye başladıklarınız üşüşüyor aklınıza. Ya bir daha sahneye çıkamazsam, ya bir daha zayıflayamazsam, ya bir daha hiç elimi kolumu sallayarak dolaşamazsam, ya bir daha uyuyamazsam, ya çocuğuma yetemezsem gibi bir dolu absürt kaygı. Sonra adapte olurken de her şey olması gerektiği şekle giriyor yavaş yavaş.
Kaç yıldır elinizde mikrofon sahnelerde şarkı söylüyorsunuz, kaç yıldır yazıp, besteleyip okuyor ya da isteyen şarkıcılara veriyorsunuz?
Belki insanlar beni 5 - 6 yıldır tanıyor ama nereden baksanız 25 yıldır elimde mikrofon var. Kızım 17 yaşında, yani 17 yıldır da yazıp besteliyorum. İlk bestemi 2014 yılında Kubat’a verdim. “Al Ömrümü” albümünde üç şarkım var.
Şimdiye kadar hangi şarkıcılara hangi eserlerinizi verdiniz?
Kubat “Eyvallah”, “Veda”, “Buram Buram”, Hakan Altun “Saki”, Ferhat Göçer “Sana Ne?” Demet Akalın “Geberesice” ve Selcan Asyalı “Anladım ki”.
Derya Bedavacı’yı ünlü yapan ne oldu?
Hakan Altun’la yaptığım “Kavuşmalıyız” düeti ünlülüğe ilk adımı atmamı sağladı ama asıl kırılmayı 2019’de çıkardığım “Deme” ile yaşadım. Şarkının söz ve müziğinin bana ait olması da etkili oldu.
Kapıları açan düet
Yıllardır müzik ve eğlence dünyasındasınız ama patlamanız biraz geç oldu. Neye bağlıyorsunuz bunu?
Korktum, cesaret edemedim. Haddimi aşar mıyım diye düşündüm belki uzun zaman. Akışa bıraktım. Zorlamadım hiç. Ama hep hissettim. Nihayet son durum bu.
İlk besteniz “Yıllanmış Eşya”dan bir yıl sonra Hakan Altun’la yollarınız nasıl kesişti?
Hakan Altun’la yollarımız “Yıllanmış Eşya” şarkısı sayesinde kesişti. Bir vesileyle dinlemiş ve bana ulaştı. İlk önce kendisi söylemek istedi sonra da benim söylememi ve bana albüm yapmamı önerdi. Destekledi de aynı zamanda. Çok başarılı bir albüm olmadı. Ama sonrasında bana yeni kapılar açtı.
Hakan Altun’un ve “Kavuşmalıyız” düetinizin müzik yolculuğunuzdaki yeri nedir?
İstanbul müzik piyasasının kapılarını açan ilk adım diyebilirim. Tanınmaya başlamam da kıvamında bir maya oldu. Şarkı büyük ilgi gördü.
Derya Bedavacı’dan sıfır eser alıp okumanın bu denli tanınmadan önceki kaşesiyle şimdiki arasında kaç kat fark vardır?
Ünlendikten sonra kimseye şarkı vermedim. Bilemiyorum. Daha çok kendim için şarkı yazıyorum.
Menajeriniz Haluk Şentürk’le ne zaman konuşsam, “Haftanın altı günü çalışıyor, hiç boş günü yok” diyor. Ayda ortalama kaç sahne çalışmanız oluyor?
En çok 18-20 iş oluyor en az 10 ya da 9…
Sahnenin yorgunluğunu üzerinizden nasıl atar, kendinizi nasıl şarj edersiniz?
Evimde kızımla vakit geçirerek. Yemek yaparak, kitap okuyarak ya da iyi bir film izleyerek olabilir. Yeni yerlere seyahat etmek güzel oluyor.
“Harbiye’de bir değil 3-4 konser planımız var”
Müzik dünyasının yeni yıldızlarının hedefi hep günün birinde Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda konser olmuştur. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne almak sizin için ne ifade ediyordu?
İlk Harbiye konserimi pandemiden hemen sonra 18 Haziran 2020’de verdim. Büyük bir hayale kavuşmak gibiydi ama pandemiden çıktığımız dönemdeki psikolojiler çok başkaydı. Çok keyif alamamıştım ilk konserimden bu yüzden. Hatta sonrasında hüzünlenmiştim bile. Geçen yaz gerçekleştirdiğim konser tam bir ruhsal şölendi benim için. Elbette elime mikrofonu aldığım ilk günden beri, büyük kitlelere şarkı söylemek en büyük hayalimdi. Bazen hayat unutturdu, bazen vazgeçtim, bazen imkânsız gibi geldi bazen de hayal etmeye devam ettim. Ama bir gün bunu yaşayacağımı hep biliyordum. Geç oldu ama oldu. Hatta bu yaz nasip olursa 3 ya da 4 konser planlıyor menajerim Haluk Şentürk.
“Temiz bir ağızla arabesk kolay değil”
Korodan veya konservatuvardan hocalarınızın bu konuda size eleştirileri oldu mu?
Eleştiren de oldu, çok beğenen de. Müzik sınırlandırabileceğiniz bir şey değil. Samimi bir hisle yorumluyorum. Bir tavıra ya da bir tekniğe dayanmıyor benim yorumum. İçimden öyle geliyor. Bunun farkına varan müzik insanları, müzikseverler vs. takdir ediyor. Ayrıca temiz bir ağızla arabesk yorumlamak kolay da bir şey değil. Allah vergisi olması lazım.
Playlistinizde kimlerden, hangi şarkılar var?
Müslüm Gürses, Sezen Aksu, Yıldız Tilbe vazgeçilmezlerim. Bazen Ferdi Tayfur dinliyorum, bazen Frank Sinatra da dinliyorum Teoman da. Bazen Gönül Akkor bazen de TRT arşivi dinliyorum. Ruh hâlime göre değişiyor. Her tür müziğe açığım. Yeter ki hakkı verilmiş olsun, duygularımı uyandırsın.
“Arabesk beni seçti!”
Konserlerinde Bergen, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Yıldız Tilbe, Sezen Aksu, Ahmet Kaya ve Ferdi Tayfur’dan şarkılar söyleyen Derya Bedavacı, “Dişi Müslüm Gürses” olarak anılmaktan yana mutlu mu?
Hem de çok. Müslüm Gürses arabesk müziğin en önemli yorumcusu. Ona benzetilmek benim için onur.
Sanat Müziği Korosu’nda görev yapan ve konservatuvarda Türk müziği okuyan Derya Bedavacı, niye arabeski seçti?
Arabeski ben seçmedim o beni seçti. Okuma tavrım, ses genliğim, hançerem, yaradılışım arabesk müziğe yatkın. Sanat müziği korosundayken de benim tavrım hiçbir zaman klasik olmamıştı. Bunu hocalarım da söylerdi. Bu beni ayıran bir özellik oldu hep. Söylediğim şarkıları kendimce yorumluyorum. Arabeskçiyim diye iddia etmedim ama bana bunu yakıştırdı insanlar. Ben de yakıştırıyorum kendime elbette. İstesem başka bir tavırda da yorumlayabilirim, okulda ya da koroda öğrendiğim gibi... Ama kendim gibi, içimden geldiği gibi yorumlamak bana daha büyük haz veriyor.
“Yıldızım hep parlasın isterim”
Artık Türkiye’nin müzik yıldızlarından birisiniz. Bundan sonrası için kariyer planınız ve hedefiniz nedir?
Yıldızımın hep parlasın isterim tabii ki. İyi müzik yapıp, iyi sunmak. Güncellenmek, işimden hep keyif almak istiyorum.
Şarkı sözü yazarken veya beste yaparken nelerden etkilenirsiniz?
Hiç belli olmuyor. Bazen yaşadığım bir duygu, bazen bir manzara, bazen duyduğum bir cümle, bazen bir film sahnesi, bazen gecenin bir saati, bazen de sabahın körü!
“Eşimle sahnede tanıştık”
Eşiniz de aynı üniversiteden. Okul arkadaşlığınız ne zaman aşka dönüştü?
Murat’la okulda değil sahnede tanıştık. Ben daha sonra okulu kazandım. Ben okula girdiğimde Murat mezun olmuştu. Aşkımız sahnede başladı yani. Yaklaşık 3 yıl sonra evlendik. Onun askerliği benim okulum vs.
Özay Şendir
Bir kapak, iki bakış açısı…
23 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Adana, Çukurova Üniversitesi ve gelecek?
23 Şubat 2025
Zeynep Aktaş
Risk iştahı zayıf TL’ye ilgi sürdü
23 Şubat 2025
Ali Eyüboğlu
Türklerle ‘yapay zekâ’ araştırması
23 Şubat 2025
Güldener Sonumut
Trump, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Türkiye
23 Şubat 2025