Türkiye’nin en renkli turizm merkezlerinden biri olan Bodrum’un yaklaşık beş bin yıllık tarihindeki en meşhur vatandaşı şüphesiz Heredot’tur
Heredot‘un Bodrum’u terk ettiği yıllara kadar, kısa da olsa Bodrum tarihine göz atmakta fayda var. Bodrum; antik çağın en ünlü kentlerinden biri olan Halikarnasos‘un kalıntıları üzerine kurulmuştur. Antik Çağ’da “Kayra” olarak (Muğla-Aydın) adlandırılan bölgenin Milas’tan sonraki ikinci başkentidir. (Heredot Bodrum’u terk ettiğinde Karya’nın başkenti Milas idi. Halikarnasos M.Ö. 4. yüzyılda Kral Masoulous tarafından başkent ilan edilir. Ve kralın ölümünden sonra karısı 2. Artemisya’nın kocası adına yaptırdığı anıt mezar dünyanın yedi harikasından birisi olarak şöhret bulur.
Tüm Karya bölgesi M.Ö. 6. yüzyılda Lidyalılar’ın (ilk kez parayı onlar icat etti) egemenliğine girer. Lidya Kralı Giges, Karyalılar’ın bir savaşta göstermiş oldukları kahramanlıktan dolayı Lidya başkenti Sardes’te özenle saklanan Anadolulu “Kuvvet Tanrı”sı Herakles’i ve çift ağızlı savaş baltasını “Labris” Karyalılar’a hediye eder. Bu balta Lidya, Misya ve Karyalılar için ortak bir dini merkez olan Labranda şehrine konur. (Günümüzde bu Labranda Antik Kenti’nin kalıntıları iyi durumda bulunmaktadır.)
Ne yazık ki Lidya Pers istilasına karşı koyamaz ve tüm Batı Anadolu şehirleri teker teker Pers egemenliğine girer. Ve M.Ö. 480 yılında Pers Kralı Kserkes Hellas (Yunanistan) seferine çıkar. Halikarnas Kraliçesi 1. Artemisya Persliler ile birlikte savaşa katılır. Bu noktada tarih sahnesinde yer alan Heredot’un verdiği bilgilere göre; Halikarnasos yakınlarında yapılan Salamis Deniz Savaşı’nda kendi filosunun başında savaşan 1. Artemisya (müttefikleri olan Perslilerin yenilmiş olmalarına rağmen) kendi filosundan hiç kayıp verdirmemiştir. 1. Artemisya için savaş sonrası Pers Kralı şu sözleri söyler: “Bugün erkekler kadın gibi, kadınlar erkek gibi savaştı.”
1. Artemisya’nın ölümünden sonra Halikarnos’un başına Psindalis kral olur. Bu yeni kral silik bir kişilik ortaya koyar; onun da ardından Halikarnasos’un başına son derece despot bir kral olan Ligdami geçer. İşte bizim hemşerimiz Heredot ve amcası şair Panyasis bu despot kralın baskıları sonucu yurtlarını terk ederler.
Yıllar süren seyahatler
Heredot M.Ö. 490’da doğar ve şehrin çeşitli politik kavgalarından dolayı Halikarnasos’u terk ederek Samos adasına yerleşir. Akabinde ise Mısır, Filistin, Güney Rusya, Mezopotamya’ya uzun yıllar süren seyahatlere çıkar. İyice yaşlanınca Atina’da yaşamaya başlar. (Perikles‘in yakın dostu olduğu söylenir.) Hayatının sonlarına doğru İtalya’nın güneyinde bulunan Thurii şehrine yerleşir ve orada ölür. Thurii şehrinin kuruluşunda etkin olduğu bilinen Heredot için şehir meclisi oldukça etkileyici bir anıt mezar yapmıştır ancak günümüze kadar ne Thurii şehrinin kalıntıları ne de Herodot’un mezarına ait bir eser ulaşabilmiştir.
Heredot gittiği yerlerde gördüklerini düz yazı şeklinde kaleme almıştır. Eserine “Historia” adını verir. Heredot günümüze kadar 9 cilt şeklinde gelen eserinde gördüklerini anlatmakla kalmaz. O kimi zaman Perikles gibi demokrasi dersi veren bir politikacı kimi zaman gördüğü toplumların yapıları üzerine verdiği bilgilerle bir sosyolog kimi zamanda kelimelerin etimolojisini veren bir etimolog olarak karşımıza çıkar.
Heredot eserini; sadece gördüklerini hiç bir yorum katmadan aktararak meydana getirmiştir. Bu nedenden dolayı da Heredot’un eseri için eleştirilecek pek fazla bir durum söz konusu değildir. Heredot eserinde sadece tarihi ve coğrafi bilgiler vermez. O eserinde devrin mitolojik içerikli inançlarını, toplumların adet ve geleneklerini, olağanüstü güçlerle dolu hikâyelerine ve kehanetlere yer verir. Kronolojiyi hiç dikkate almadan oluşturduğu eserinin ilk üç bölümü Asya, ikinci üç kitabı Avrupa, ve son üç kitabı ise Atina bölgesiyle ilintilidir. Tarih bilimi uzmanlarına göre Heredot çok iyi bir eser ortaya koymamış olabilir ancak şu bir gerçektir ki Çiçero’nun ilkin Heredot için verdiği “Tarihin babası“ unvanı halen geçerliliğini korumaktadır.
Herdot’tan tarihin hafızasına:
Hiç kimse barış yerine savaşı seçecek kadar aptal değildir. Sakın unutmayın ki olaylar insanlara bağımlı değildir, insanlar olaylara bağımlıdır.