Geçen hafta bizim piyasaları en yakından ilgilendiren konu, Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısıydı.
Toplantıdan politika faiz(ler)ini “sabit tutma” kararı çıktı. Toplantı sonrası açıklamada en fazla dikkat çeken, daha önce toplantı notlarında yer alan “ihtiyaç duyulması halinde ilave sıkılaştırma yapılacak” ifadesinin çıkması oldu. Genel ekonomik aktivite ve cari piyasa koşulları konusunda değerlendirmelerde ise önemli bir değişiklik olmamış.
PPK bu kararla faiz artışı/azalışı yapmak yerine, cari oranları korumayı tercih ettiğini beyan etmiş oldu. Açıklamaya göre, enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar ‘sıkı parasal duruşun’ korunmasına karar verilmiş. Ancak piyasalar bunu (13 Haziran veya 25 Temmuz’da yapılacak PPK toplantılarından birinde) ‘bir sonraki adım, faiz indirimi olacak’ şeklinde okudular ve karar sonrasında döviz kurlarında ekstra bir yükseliş yaşandı.
Gündemde ne var?
Gerçi kurlardaki yükselişin ardındaki tek sebep PPK kararı değildi. İstanbul seçimleri konusunda YSK’nın seçmen listelerindeki “kısıtlı” seçmenlerin ve sandık kurullarının incelenmesi yönündeki itirazlara dair kararını bu haftanın başına ertelemiş olması, TCMB’nin
Bu hafta finansal piyasalarımızı ilgilendirecek önemli konuların başında 25 Nisan Perşembe günü, MB nezdindeki Para Politikası Kurulu toplantısı yer alacak. Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın ABD ziyareti sırasında Trump ile görüşmesi, bu görüşmeye yakın bir zamanlama ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Patriot alımına dair görüşmelerin sürdüğünü açıklaması ve bu konuyla ilgili olan S-400’ler için bir çözüm bulunabileceğine dair haberler, ABD ile ilişkilerin yeniden rayına oturtulabileceği umudunu artırdı.
Piyasaları geçen hafta ilgilendiren önemli konuların başında İstanbul Belediye Başkanlığı mazbatasının Ekrem İmamoğlu’na verilmesi oldu. Mazbatanın verileceği haberiyle 17 Nisan’a 5.79’lu seviyelerden başlayan dolar/TL kuru, mazbatanın verilmesiyle birlikte 5.7060’a kadar geriledi. Ancak sonrasında piyasalara yayılan MB rezervlerine dair haberler kurlarda yeniden yükselişe sebep oldu.
Rezerv konusu
18 Nisan’da Financial Times’ın (FT) MB’nin kısa vadeli borçlanmalarını (swap aracılığıyla) rezervlerini yüksek göstermek için kullandığına dair haberi üzerine açıklama yapan MB; rezerv hesaplamalarının uluslararası normlara uygun hesaplandığını
Bu hafta piyasaların gündeminde Erdoğan - Putin zirvesinden yerel seçimlere kadar birbirinden önemli konular var. Peki piyasalarda beklentiler ne yönde?
Geçtiğimiz 10 - 15 yılın neredeyse hemen her yılına bir seçim ya da referandum sığdırmış ve bu kadar sık seçim yapmanın getirdiği alışkanlıkla sonuçları, seçimden sonra hızla açıklamayı başarıyorduk.
Taa ki bu seçime kadar... Her ne kadar seçimler ülkenin büyük ekseriyetinde sonuçlanmış olsa da en büyük kentimiz İstanbul büyük bir istisna oldu.
Geçersiz oyların, ilçe bazında ‘yeniden sayımların’ halen daha devam ettiği bir ortamda ‘seçim tamamlandı’ demek henüz mümkün görünmüyor. 13 Nisan’a kadar da devam eder mi sorusu hem sıradan vatandaşın hem de piyasaların en fazla kafasını kurcalayan soru.
Cumhurbaşkanı’nın liderliğini yapmış olduğu Cumhur ittifakının yüzde 51.6 oy alması, bir anlamda yeni Başkanlık sisteminin zımni onayı anlamına geliyor.
Kritik Putin zirvesi
Fed’in faiz artışları konusunda “sabırlı” davranacağını açıklamasından sonra geçtiğimiz hafta yapılan toplantı bu söyleme ek olarak bir de “parasal daraltmayı da daraltma” da eklenince ‘küresel ekonomik büyümede ciddi sorunlar var’ endişeleri daha da güçlendi. Cuma günü açıklanan Fransa (Beklenti 51.4, gerçekleşme 49.8) ve Almanya (Beklenti 48.0, gerçekleşme 44.7) sanayide satın alma yöneticileri endeksleri (PMI) de beklentilerin oldukça altında gelince bu endişeler iyiden iyiye arttı, 53.5 beklenen ABD PMI’ı da 52.5 açıklanınca küresel yavaşlama endişeleri piyasalara iyiden iyiye yayıldı.
Almanya verisi öncesinde 1.1390 seviyelerini gören euro/dolar paritesi veri sonrasında 1.1273’e kadar indi, haftayı 1.1301 seviyesinden kapattı. Küresel büyümenin yavaşlayacağı endişeleri gelişmiş ülkelerden de çok gelişen ülke piyasalarını vurmaya başlamıştı. Bir kaç gündür bundan biz de nasipleniyorduk. Ancak geçtiğimiz perşembe gecesi Trump’ın “52 yılın ardından ABD için Golan Tepelerinde İsrail egemenliğini tamamen kabul etmenin zamanı gelmiştir” şeklindeki Twitter mesajını, Cumhurbaşkanı’nın “Trump’ın Golan Tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin
Bir gün akademik dünyaya kapağı atmaya karar verirsem, bu yaştan sonra yazacağım doktora tezimin konusu şimdiden hazır:
“Normal patikasının dışına çıkan yüksek büyümeler; ya gelecek nesillere ihraç edilen kriz ya da gelecek nesillerden çalınan refahtır!” (Belki böyle bir tez çalışması yapılmıştır, bilemiyorum. Yapıldıysa da okumayı tercih edeceğim.)
Ülkelerin demografik yapıları, kalkınma düzeyleri, ortalama eğitim seviyeleri, bulundukları coğrafya, doğal kaynaklarının varlığı/yokluğu o ülkenin ortalama büyüme ve devamında da kalkınmasını temelden etkileyen faktörler.
Bu temel faktörlerde ülke ihtiyacını 100 yıl karşılayabilecek petrol veya doğalgaz bulunması gibi radikal değişiklikler olmazsa ülkeler ortalama büyüme hızlarından çok da uzaklaşamıyor. Türkiye için bu oran, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ortalama olarak yüzde 4-5 patikasında seyrediyor.
Bu patikayı bir üst seviyeye çıkaracak uzun vadeli eğitim politikaları, kültürel ve demografik değişiklikler yapıl(a)mıyorsa bu patikadan kolay kolay kurtulmak ne yazık ki mümkün olamıyor.
Doğal kaynakları kıt olmasına rağmen 1980’lerde benzer kişi başı milli gelire sahip olan Güney Kore ile sıkça karşılaştırılıyoruz. 2002 yılında
2008’e mi dönüyoruz? Finansal piyasalarda her şey sil baştan mı yaşanacak? Fed’in şubat başında yaptığı “tornistan” ile faiz artışları konusunda “sabırlı olacağım” açıklamasından sonra ECB de geçtiğimiz hafta havlu attı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) eksi yüzde 0.40’daki politika faizini aynen korurken; faizin en azından 2019 sonuna kadar düşük tutulacağını açıkladı. Mart 2021’e kadar çeyreksel bazda, 2 yıl vadeli yapılacak yedi ihaleden oluşacak yeni bir TLTRO-III operasyona başlayacağını da açıkladı.
2019 büyüme tahmini yüzde 1.7’den 1.1’e aşağı yönlü revize ederken 2020 büyüme tahminini de yüzde 1.7’den 1.6’ya çekti.
TLTRO-III benzeri bir paket bekleniyordu ancak daha ileri tarihlerde olması fiyatlanıyordu. Erkene alınması euro/dolar paritesini olumsuz etkiledi ve 1.1330 düzeylerinde olan parite 1.1177’ye kadar geriledi, haftayı 1.1238 seviyelerinden kapattı. (Uluslararası fon yöneticileri, kısa vadede 1.1425 ve üzerine yükselişleri satış fırsatı olarak değerlendirir)
31 Ekim 2019’da görev süreci bitecek olan Draghi, dönemi boyunca hiç faiz artır(a)mamış ECB Başkanı olarak, “Sorunları bertaraf edemiyorsan, olabildiğince zamana yay” politikası ile anılacak gibi görünüyor.
ECB’nin AB
Son gelen ekonomik verileri ihracatımızın neredeyse yarısını yapmakta olduğumuz AB’den çok da iyi haberler gelmiyor. Avrupa bölgesindeki üretici satın almacıları indeksi (Purchasing Managers’ Index-PMI) verisi Ocak ayındaki 50.3 verisinden sonra Şubat ayında 49.2 geldi. Normal şartlar altında 50 seviyesi “eşik” kabul edilir ve bu seviyenin altına inilmesi olumsuz koşulların öne çıktığı, büyümenin yavaşlamaktansa küçülmeye dönebileceği bir ortam olarak kabul edilir.
AB’nin en büyük ekonomisi konumundaki Almanya’nın sanayideki güveni ölçen IFO endeksi de Ocak ayındaki 99.3’ten Şubat ayında 98.50’ye inmesi de AB bölgesindeki endişelerin artmakta olduğunu söylüyor. Almanya’daki yavaşlamanın ihracat kaynaklı olması, özellikle Çin ve araba ihracatı başta olmak üzere ihracata yönelik sektörlerdeki yavaşlamanın; bu sektörlere yan sanayi-ara malı üreten Türkiye için de önemli olduğunu hatırda bulundurmakta fayda var!
İmalatın durumu ne?
Bu hafta Cuma günü bizde de imalat PMI’i açıklanacak. 44.2 olarak açıklanan bir önceki veriye göre bu verinin daha düşmesi halinde bizdeki üretim tarafındaki sıkıntıların daha da artması ihtimali ortaya çıkacak. Aralık ayında sanayi üretim endeksinin yüzde 9.8
Kredi notumuzu durağan olarak teyit eden S&P, bankacılık sektöründeki sorunlu kredilere rağmen otoritelerin düşük net kamu borcu seviyesi nedeniyle mali manevra alanı olduğunu değerlendiriyor.
Geçtiğimiz cuma günü Standard & Poor’s (S&P) notumuzu B+ ve görünümümüzü ‘Durağan’ olarak teyit etti. Bankacılık sektöründeki sorunlu kredilere vurgu yapılırken, “Buna rağmen otoritelerin düşük net kamu borcu seviyesi nedeniyle mali manevra alanı olduğuna inanıyoruz” değerlendirmesinde bulunuldu.
Otoritelerin sorunlu bankacılık aktifleri ile ilgili somut bir planı ortaya koymadığı bir ortamda, finansal koşulların sıkılaşması ve yükselen enflasyon nedeniyle 2019 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 0.5 daralmasının beklendiği ifade edilen açıklamada, ekonominin 2020 yılında yüzde 3.4 büyümesi beklenirken 2021 ve 2022 yıllarındaki büyümenin yüzde 3.2 olacağı öngörüldüğü belirtilmiş.
Geçtiğimiz hafta açıklanan bir dizi ekonomik veri S&P’nin 2019 yılındaki daralma tahminini bir anlamda destekler nitelikte. Sanayi üretimi aralık ayı yüzde 7.5 olan beklentileri de aşarak yüzde 9.8 daralırken, zayıflama ara malları başta olmak üzere sanayinin geneline yayılmış durumda. Gelen işsizlik verisi de bu