Son gelen ekonomik verileri ihracatımızın neredeyse yarısını yapmakta olduğumuz AB’den çok da iyi haberler gelmiyor. Avrupa bölgesindeki üretici satın almacıları indeksi (Purchasing Managers’ Index-PMI) verisi Ocak ayındaki 50.3 verisinden sonra Şubat ayında 49.2 geldi. Normal şartlar altında 50 seviyesi “eşik” kabul edilir ve bu seviyenin altına inilmesi olumsuz koşulların öne çıktığı, büyümenin yavaşlamaktansa küçülmeye dönebileceği bir ortam olarak kabul edilir.
AB’nin en büyük ekonomisi konumundaki Almanya’nın sanayideki güveni ölçen IFO endeksi de Ocak ayındaki 99.3’ten Şubat ayında 98.50’ye inmesi de AB bölgesindeki endişelerin artmakta olduğunu söylüyor. Almanya’daki yavaşlamanın ihracat kaynaklı olması, özellikle Çin ve araba ihracatı başta olmak üzere ihracata yönelik sektörlerdeki yavaşlamanın; bu sektörlere yan sanayi-ara malı üreten Türkiye için de önemli olduğunu hatırda bulundurmakta fayda var!
İmalatın durumu ne?
Bu hafta Cuma günü bizde de imalat PMI’i açıklanacak. 44.2 olarak açıklanan bir önceki veriye göre bu verinin daha düşmesi halinde bizdeki üretim tarafındaki sıkıntıların daha da artması ihtimali ortaya çıkacak. Aralık ayında sanayi üretim endeksinin yüzde 9.8 daraldığı bir ortamda PMI’nin daha da gerilemesi sadece Ocak ayını değil, Şubat ayının da ‘keyifsiz’ geçeceğine delalet ediyor olacak.
Yurt içi bankacılık sitemini kredi verme konusunda ‘tanzim kredi vermeye zorluyor’ olsak da; bu kredilerin doğru yerlere verildiğini varsaysak bile; talep tarafında yaşanacak zorluklar, dönüp dolaşıp bizi de vuracağa benziyor.
ECB’nin Mart ayına bıraktığı majör politika değişikliklerinin içinde Uzun Vadeli, Hedefli Refinansman programını (TLTRO) yeniden gündeme alıp almama konusundaki tartışmanın başlıyor olması dahi, AB bölgesindeki sıkıntıların hiç bitmediği, hatta uzunca bir süre daha devam edeceği endişelerini arttırıyor. Bizim için de hiç mi hiç iyi olmayan bir haber bu!
Geçtiğimiz hafta 7-8 Fed başkanı değişik ‘bahanelerle’ konuştular. Fed’in Açık Piyasa Operasyonları Komitesi (FOMC) üyeleri olan (bazılarının oy hakkı bulunmuyor olsa da) eyalet Fed başkanlarının çoğunluğu bilanço daraltmanın sonlandırılması gerekebileceğini dile getirdiler. Faiz artışının küresel koşullara ve ekonomik verilere bağlı olacağını dile getirirlerken, faiz artışları konusunda “sabırlı” davranacaklarını bir kez daha gündeme getirdiler.
Para arzı şampiyonu
Gerek Fed (ABD), gerek ECB (Avrupa) ve gerekse de PBoC (Çin) gibi küresel para arzının “şampiyonları” olan merkez bankalarının kendi sorumluluk alanları ve küresel büyüme konusundaki endişelerinin hayata geçmesi durumunda bizim de bundan etkilenmemiz kaçınılmaz olacaktır.
Teknolojik altyapıyı hazırlamamış olmamız bir yana geleneksel üretim yol ve yöntemlerimizin yaklaşmakta olan olası bir daralma ile baş etmeleri hayli zor olacak gibi görünüyor. İçerideki bankacılık sistemi üzerinden ‘sübvanse edilen krediler’ vererek bunu aşmaya çalışıyor olsak da bunun orta uzun vadede çok da sürdürülebilir bir model olamayacağı aşikar!
ABD ile Çin arasındaki ticaret görüşmelerinde yakın zamanda bir sonuç alınıp alamayacağı belirsizliği piyasalardaki oynaklığı artırıyor. Görüşmelerin 1 Mart itibariyle bir sonuca varması bekleniyordu ancak bunun ol(a)mayacağı tahmin ediliyor. 6 ayrı başlıktaki nihai kararların bir süre daha ertelenebileceği konuşuluyor. Bunun da görüşmelerin ABD lehine sonuçlanacağı beklentilerini güçlendirmesi, ABD borsa endekslerini yukarıya çekmeye yetti! Küresel yavaşlama gelecek ise bu yükselişin kalıcı olması ne kadar mümkün, ayrı bir tartışma konusu!..
Baltic Dry Endeksi küresel yavaşlamayı teyit ediyor!
Bu endeks; dört ayrı büyüklükteki gemilerin (Capesize, Panamax vb), dünya deniz ticaretine ait 23 ayrı denizcilik rotasından gelen ağırlıklı olarak kuru, dökme yük navlun fiyatlarının bir araya getirilmesinden oluşuyor.
Teknik olarak deniz üzerinde taşınan hammaddelerin taşıma maliyetlerini gösteren BDI (Noel ile yılbaşı arası hariç) haftanın beş günü yapılmış olan gerçek anlaşmaların fiyatlarının bir araya getirilmesi ile oluşuyor. 1985 yılında yayınlanmaya başlanan endeks sadece “imzalanmış” olan navlun kontratlarından türetildiği için, herhangi bir ‘spekülatif’ fiyatlama içermez. Bu nedenle de küresel ticaret konusunda önemli indikatörlerden biri olarak kabul edilir, ben de yakından takip ederim. 20 Mayıs 2008’de 11,793 ile tarihi zirvesini gören endeks, aynı yılın 5 Aralık tarihinde yüzde 94’lük bir düşüş ile 663’e gerilediğinde emtia piyasaları da çakılmıştı! 2017 yılının 11 Şubatında 290’a kadar gerileyen endeks, 3 Ağustos 2018’de 1,773’ü gördükten sonra 28 Aralık 2018 tarihinde 1,773’e kadar yükselmişti. Ancak o tarihten bu yana başlayan düşüş ile BDI geçtiğimiz haftayı 634 seviyesinden kapattı. Yıl başına göre yüzde 50.12’lik bir düşüşten söz ediyoruz.
Kuru (dökme) yük taşımacılık endeksi küresel büyüme adına hiç de iyi haberler vermiyor. Küresel büyümenin yavaşlaması bir de içi faktörlerden “beslenir” ise, işimiz önümüzdeki aylarda hayli zor olacak demektir!
İngiltere’nin, AB’den ‘boşanması’ için 50. madde için geçerli olan süre 29 Mart’ta sona erecek. Brexit olarak anılan bu boşanmanın sulh ile mi, yoksa ‘anlaşmasız’ bir şekilde mi olacağı ile ilgili olarak son bir aya giriyoruz.
Aslına bakarsanız son üç hafta da diyebiliriz. Zira 21 Mart’ta Avrupa Konseyi’nin bir toplantısı var ve bir çok konunun o tarihten önce çözümlenmesi veya çözüm için bir “ertelemede” anlaşılması gerekiyor. Theresa May’in kendi parlamentosundan art arda aldığı yenilgilerden sonra yapabileceği öneriler sınırlı. Büyük ihtimal ile 2-3 aylık bir erteleme gündeme gelebilir. Diğer yandan yılın ikinci çeyreğinde yapılacak Avrupa Konseyi seçimleri nedeniyle, sürenin yıl sonuna kadar da uzatılması söz konusu olabilecek. Böylesi bir uzatma ikinci bir referandumu gündeme getirebilecek. Bu ihtimal şimdilik düşük görünüyor. Ancak 2-3 aylık bir erteleme neden olmasın?