Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çin’de hem pozitif hem de negatif yönde öylesine tablolarla ve öylesine zıtlıklarla karşılaştık ki benzeri örnekleri başka bir ülkede görmeniz mümkün değil. Sokaklar ışıl ışıldı. Yoksul değilse de çok zengin olmayan, komünizm baskısı altında mutsuz, tüketim çılgınlığından uzak sade bir ülke beklerken tam tersiyle karşılaştık. Bir an için kendimizi Dubai’de, Cannes’da sandık. Büyük kentlerdeki tablonun özeti her yerden zenginlik fışkırıyordu, yüzlerde kaosun, boş bakışların yerine mutluluk vardı.

Haberin Devamı

“İzm”ler birbirine karışalı çok oldu. Eskiden faşisti komünisti, liberali demokratı, kapitalisti sosyalisti, milliyetçisi ayrılıkçısı, dindarı ateisti hemen her kesimin ayrı bir fikri, bir duruşu vardı. Şu anda kim, neyi savunuyor, söylemleriyle yaptıkları ne kadar örtüşüyor anlamak mümkün değil!

Kapitalist komünizm

“İzm”ler mi değişti, dünya mı değişti yoksa insanlar mı değişti?

Olayın sosyolojik boyutları uzun uzadıya tartışılabilir ve bu, Çin’e yönelik yazı dizimizin konusu değil sadece önsözü!..

Çin’e sanıyorum 30 yıl kadar önce çok kısa bir iş gezisi yapmıştım hatırımda kalan onlar, okuduklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımızdı.

Son yıllarda eğitimde, bilimde, ticarette ve siyasetteki sıçrayışı ve geçtiğimiz ay Trump yönetimindeki ABD’ye kafa tutması, dünya genelinde ilgi odağı olmasına yetti de arttı.

İşte tam da o günlerde yani bir birkaç hafta önce Çin’deydik…

Şaşıracağımızı biliyorduk ama daha ilk saatlerden itibaren 10’uncu günün sonuna kadar böylesine bir şok fırtınası ile karşılaşacağımız aklımızın ucundan bile geçmiyordu.

Gazeteci olarak dünyanın dört bir yanını gezen, gören, yazan, çizen ve geçen yıl da Japonya izlenimlerini sizlerle paylaşan biri olarak böylesi bir şaşkınlığı ne ilk Avrupa’ya, Amerika’ya, Rusya’ya, Güney Kore’ye, Kanada’ya gidişimde yaşadım ne de farklı bir ülkede böylesi bir duyguya kapıldım.

Çin’de hem pozitif hem de negatif yönde öylesine tablolarla ve öylesine zıtlıklarla karşılaştık ki benzeri örnekleri başka bir ülkede görmeniz mümkün değil…

Çin hem nüfus olarak hem de fiziki büyüklük olarak devasa bir ülke. Nüfus ve toprak olarak Türkiye’nin 20 katı büyüklüğünde. Binlerce yıllık tarihiyle de en eski medeniyetlerden birisi. Bugüne kadar. Çok büyük imparatorluklar da kurmuş, çok büyük yenilgiler, iç savaşlar ve yönetimde kırılmalar da yaşamış. Her şey bir yana Konfüçyüs’ün ülkesi!..

Haberin Devamı

İlk şaşkınlık!

THY’nin direkt uçuşuyla Pekin’e gitmek hem pratik hem de eziyetti. THY’nin özel havayollarına özenip koltuk aralıklarını tıkış tıkış hale getirmesi hiç hoş değildi…

Çin bizden 5 saat ileride. Gece yarısı bindik, akşamında Pekin’deydik. Oteldeki yemekten sonra minik bir çevre turu yapalım dediğimizde şaşkınlık turumuz da başlamış oldu.

Yan sokakta bir kalabalık vardı ve giderek artan motor sesleri geliyordu. Gittik. Ferrari’nin tanıtım standıymış. 10’a yakın son model aracın tanıtımı yapılıyordu. İsteyen biniyor, bakıyor, arada bir de görevliler gaz pedalına sonuna kadar basıyordu. Civardaki binalar da ışıl ışıldı. Bir an için kendimizi Dubai’de, Cannes’da sandık. Çünkü böylesi şovlar hep oralarda yapılıyor, ilgilenenler de genelde turistler oluyordu. Burada ise ilgilenenlerin tamamına yakını orta yaş ve altı Çinlilerdi. Şovu bırakıp çevreyi gezmeye devam edince sokak ve caddelerde Ferrari ve benzeri arabaların hiç de az olmaması dikkatimizi çekti. Lüks bir AVM’ye girdiğimizde ise Paris, Viyana, Madrid, Roma’daki benzerlerini kıskandıran bir tablo ile karşılaştık. Dünyanın en ünlü markaları oradaydı, fiyatlar astronomik boyutlardaydı ve hiçbiri de boş değildi. Müşterileri de yine 40 yaş altı Çinlilerdi!..

Haberin Devamı

Kapitalist komünizm

Sokaklar ışıl ışıldı. Sanki her yerden enerji fışkırıyordu. Bu değirmenin suyu nereden geliyor diye sorguladıkça, öğreniyoruz ki nükleer santrallerden termik santrallere, rüzgâr ve güneş enerjisinden yeni nesil enerjilere kadar hemen her alanda tıpkı bütçe fazlası dövizleri gibi enerji fazlası da varmış. Hem de dünya imalat sanayinin 3’te 1’ini onlar üretiyor olmalarına rağmen!..

İlk gün şaşkınlığının bir başka ayağı ise vitrinler, sokaktaki insanların yüzlerindeki ifade ve alım gücüne yönelik tespitlerdi.

Yoksul değilse de çok zengin olmayan, komünizm baskısı altında mutsuz, tüketim çılgınlığından uzak sade bir ülke beklerken tam tersiyle karşılaştık.

Çin’in kırsalına gitmedik, uzun tren yolculuğunda gördüğümüzle yetindik. Büyük kentlerdeki tablonun özeti her yerden zenginlik fışkırıyordu, yüzlerde tedirginliğin, kaosun, boş bakışların yerine mutluluk vardı. Mao dönemindeki kültürel devrimin yanı sıra kalkınma devrimini de sanki tamamlamış gözüküyorlar.

Peki, bu sürdürülebilir olabilir mi? Kafamda hep bu soru vardı ve gezi boyunca bunun izlerini sürdüm. Görünen o ki Çin, başta ABD olmak üzere diğerlerine hiç benzemiyor! Dünyanın gelecekteki patronu olur mu, olursa ne olur?

Tarih boyunca öylesine acılı deneyimler yaşamışlar ki her konuda yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Peki ama nereye kadar?..

İlk günden son güne kadar devam eden şaşkınlıkların en önemlilerinden biri de tuvaletler ve çocuklara bakış açısı oldu!

Japonya’da ülke genelindeki beş yıldızlı tuvalet konforu ile Çin’deki mezbelelik kıyaslandığında, okyanusu aşıp da derede boğulmanın ne demek olduğuna anlıyorsunuz. Şimdi nasıllar bilmiyorum ama Türki Cumhuriyetlerin ilk yıllarında tuvaleti gelen koştura koştura otele giderdi, Çin’de de durum hâlâ farklı değil. Eski tip komünizmden kalma bir gelenek olsa gerek. O zamanlar tuvaletlerde kapı bile yoktu, şimdi en azından o var ama hijyen hak getire! Bunu nasıl çözememişler ya da çözmek istememişler anlamak mümkün değil! Oysa isteseler anında çözebilirler…

Kapitalist komünizm

Tek çocuktan çok çocuğa!

Nüfusu 1.5 milyara yaklaşan Çin’de akıllarda kalan söylem, tek çocuktan fazlasına izin verilmediği ya da ceza kesildiği yönündeydi. Tarihi süreçte kız çocuklarının pek tercih edilmediği de hep dile getirilirdi. Gördüklerimiz ise hepsinin geçmişte kaldığı yönündeydi.

Çocuklar özellikle henüz okula başlamayanlar, ailelerin göz bebeğiydi. Bebek arabalarından giyimlerine, gösterilen ihtişamdan sevgi seline sadece anne babaların değil aile büyüklerinin de ilgi odağı olmanın mutluluğunu çevreye saçıyorlardı. Devlet nezdinde de bırakın kısıtlama ya da ek vergiyi, durağanlaşan nüfus artış hızını canlandırmak için neredeyse teşvik verilecekmiş!

Japonya ve Güney Kore’de gezi yerlerinde görmeye alışık olduğumuz öğrencileri ise sokaklarda görmek neredeyse hiç mümkün olmadı. Nedeni, niyesi çoktu…

Yarın: İmparatorluktan tek parti dönemine, nasıl dibe vurdular, nasıl büyüdüler?